22 Aralık 2009 Salı

DTP kapatıldı Taraf devrede

Ahmet Türk ve bir grup İslamcı ve liberal aydın, Taraf gazetesi çatısı altında bir araya geldi. Toplantılardan ne çıkacağı ise şimdiden malum…

DTP’nin kapatılmasının ardından açılımın tarafları yeni pozisyonlarını belirlemeye çalışıyorlar. Bu çabanın bir ayağı, Ahmet Türk ile bir grup İslamcı ve liberal aydının, Taraf gazetesinin ev sahipliğinde “Bir Yolu Olmalı” başlıklı bir buluşma gerçekleştirdiler. Bu toplantıların süreceği açıklandı. Toplantıya Ahmet Türk, Murat Belge, Ali Bulaç, Altan Tan, Mehmet Altan, HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, Orhan Miroğlu, Etyen Mahçupyan, Ümit Fırat, Ayşe Kadıoğlu, Turgay Oğur, Şahin Alpay, İrfan Dündar, Ayhan Aktar ve Doğu Ergil katıldı. Toplantının moderatörlüğünü Murat Belge yaptı. Belge, toplantı için “Uzun süredir Türkler ile Kürtler birlikte bir şey yapmadı. Bu açılım sürecinde sivil aktör yok. Bu demokratik açılım imzaları atalım ve bu iş bitsin denilecek bir iş değil. Birbirimizi tanımaya ve konuşmaya başladığımız bir süreç” dedi. Şu an ülkenin gündemine oturmuş bulunan TEKEL grevini “sivil Türkler ve Kürtler’in birlikte yaptığı bir şey” olarak değerlendirip değerlendirmediği bir yana, yıllardır hem birbirini yakından tanıyan, hem de kamuoyu tarafından tanınan bu isimlerin nasıl tanışmaya başlayacakları anlaşılamadı.

Toplantının içeriğine dair katılımcılardan herhangi bir somut açıklama yapılmadı. Ancak “yeni tanışmaya ve konuşmaya başlayacak” bu isimleri bizler uzun süredir tanıdığımız, onlar da zaten uzun süredir konuştuğu için, toplantıda neler konuşulabileceğini tahmin etmek zor değil.Temel olarak katılımcıların tümü, önümüzdeki sürece dair DTP’nin PKK’den uzaklaşarak AKP’ye yakınlaşmasını, AKP’nin açılıma dönük adımlarını hızlandırmasını ve doğacak boşlukta İslamcı unsurlara daha fazla rol verilmesi önerilerinde uzlaşıyor. Toplantının katılımcılarının birbirlerini tanımaya başlaması çabasına bir nebze katkıda bulunabileceğimiz umuduyla, katılımcıların zaten birbirinin aynı olan ve liberal-dinci reçeteyi uygulamaktan ibaret olan düşüncelerini aktarmayı uygun bulduk. Ancak tekrar olacak diye katılımcıların tümüne yer veremedik.

Murat Belge: Murat Belge’ye göre son süreçte “PKK ile Devlet Partisi aynı noktada buluştular. İkisi de taretlerini [Belge'nin kullandığı bu kelime "zırhlı kule" anlamına geliyor - soL] “Demokrasi ve Barışçı Çözüm” girişimine çevirmiş durumda.” Belge, bu durum için “En kısa özetiyle bunu ‘hükümetin uyguladığı politikayı devletin engellemesi’nin örneği olarak betimleyebiliriz” diyor. Kürtler içerisinde ise bir “dağa inananlar”, bir de “demokrasiye inananlar” var. Belge, Ahmet Türk’ün sine-i millet kararından vazgeçmelerine neden olarak, bundan yana tavır alan “Kürt sivil örgütlerini” değil de, İmralı’yı göstermesinin “hareketin siyasi içeriği açısından iyi olmadığını” belirtiyor. Dolayısıyla Belge’nin önümüzdeki süreç için çizdiği rota, “Kürt sivil örgütlerinin”, karşı cephede birleşmiş olan “PKK ile Devlet Partisi’ne” karşı AKP hükümetiyle birlikte yol alması.

Altan Tan: Altan Tan, geçtiğimiz Cuma günü Mazlum-Der Bursa Şubesi’nin düzenlediği bir konferansta konuşmacıydı. Cemaatin Kürt sorununa çözüm arayışının adresi olan Abant toplantılarının da katılımcılarından olan Tan, sorunun çözümü için temel olarak AKP’nin elindeki projeyi hayata geçirmek üzere adım atmamasından şikayetçi. “Yapılacak işler anlamında proje belli, müteahhit (Hükümet) belli ama müteahhit sürekli mazeretler ileri sürüp, projeyi bir türlü hayata geçiremiyor” diyen Tan, her şeyden önce iyi bir yeni-Osmanlıcı. Türkiye’nin ya içine kapanacağını, ya da “mahallenin muhtarı” olacağını savunan Tan, “Kürtlerle, bölgeyle ilgili çok önemli gelişmeler olurken bu AK Partili vekiller neden inisiyatif almıyor da meydanı PKK ya da DTP'ye bırakıyor? Bir el Kürt siyasetinde İslamcıları istemiyor. Bölgede temsil özellikle laikçi ve seküler siyasilere bırakılıyor” diyor. Dolayısıyla Tan’ın çözüm önerisi, açılım sürecinde AKP’nin daha fazla adım atması ve İslamcılar’ın önünün açılması.

“Demokratik açılım sürecinin başında Apo cezaevlerinden birine nakledilmeliydi, bu yapılmayınca ameliyat sırasında vücut dışarıdan (İmralı) enfeksiyon kaptı” diyen Tan da Öcalan’ı ve PKK’yi sürecin dışında bırakmak konusunda ısrarlı.

Mehmet Altan: Mehmet Altan, 16 Aralık tarihli “Yol Haritası” başlıklı yazısında DTP’nin, topyekün PKK’nin kucağına itilmesinden şikayet etti. Altan, “Hâlbuki çok daha ehil bir politikayla DTP’nin PKK’ya mesafe koymasına imkân verecek bir siyaset uygulanabilir, “demokrat Kürtlerin” eli güçlendirilebilirdi” görüşünü dile getirdi. Altan, her meselede olduğu gibi Kürt açılımında da başarıya giden yolun, AB’nin dediklerine daha fazla uymaktan geçtiğini savundu. Altan, çözüm için gerekli adımları da şu şekilde sıraladı: “Kürt siyasetini Meclis’te temsil edilir kılmak, ona meşru zeminlerde yerleşik hale gelmesi için yardım etmek, şiddete karşı tavır koyacak bir güce ulaşmasını sağlamaya çalışmak, bunun yanı sıra da AB ilişkilerine, daha doğrusu yan yatırılmış olan reformlara geri dönmek, 12 Eylül hukukunu da yok etmek için elden geleni arda koymamak.”

Bayram Bozyel: HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, 20 Aralık’ta yayınlanan ve Murat Dağdelen’le yaptığı röportajında son sürece dair görüşlerini dile getirdi. AKP’nin bütünlüklü bir değişim ve demokrasi programından, Kürt sorunu konusunda derli toplu bir programdan yoksun olduğunu belirten Bozyel, “Açılım sürecinin yaşadığı sıkıntıların önemli bir nedeni de budur. AKP, başlattığı açılım konusunda kararlı ve ısrarlı bir çizgi izlemiyor” diyerek, en önemli adımın AKP’nin kararlı ve ısrarlı olması olduğunu söylüyor.

Bozyel’e göre Öcalan’ın yaklaşımı ise “Kürt halkının enerjisinin gereksiz yere kaybına, ufkunun karartılmasına yol açıyor.” Bozyel, DTP’nin tutumu konusunda ise “Bize göre bu partinin temel problemi inisiyatif alamaması, dolayısıyla oynayabileceği rolü oynamamasıdır. Bu nedenle DTP kendi gücünün oldukça gerisinde bir performans sergilemekte, Kürt sorununda alması gereken sorumluluğu almamaktadır” diyor, bunda da PKK etkisinin olduğunu ima ediyor. Dolayısıyla Bozyel, AKP ve DTP’yi, PKK’nin uzak tutulduğu bir süreçte “kararlı ve ısrarlı” şekilde “inisiyatif” almaya çağırıyor.

Etyen Mahçupyan: Taraf yazarı Etyen Mahçupyan, 20 Aralık’ta yazdığı “Sol popülizm” başlıklı köşe yazısında, Kürtler’in PKK’yi desteklediği önermesini eleştiriyordu. Mahçupyan, aksine (sivil) “Kürtler’in çoğunluğu” adına şunları dillendiriyor: “İstenen PKK’nın yok olması, karşısına demokrat bir alternatifin çıkması değil, PKK’nın değişmesi. Yani PKK sivil siyasete geçerken, şiddet kullanan bir hareket olarak PKK’nın da, demokratikleşmeye paralel olarak tasfiye olması. İstenen PKK’nın devlet tarafından tasfiye edilmesi değil, kendi iradesiyle tasfiye yolunda ilerleyerek sivil siyasette anlamlı bir aktöre dönüşebilmesi. Bunun yolu ise Meclis’ten geçiyor.” Mahçupyan da Meclis’te sivil bir Kürt siyasetinin, PKK’nin tasfiye olacağı bir süreçte AKP’nin açılımına katkı koymasını talep ediyor.

Ali Bulaç: Taraf’taki toplantıdan en hoşlanan insanlardan birisi olmalı, çünkü Bulaç’ın en büyük şikayeti, “hükümetin kendi alanlarında değerli 12 liberal aydınla ilk çerçeveyi çizmesi, fakat ne Türk ne Kürt ne başka kökenden tek dindar bir aydını sürece dahil etmemesi” idi. Bulaç, “Liberal demokratların çabası inkâr edilemez. Ama onlar, İslamiyet'i sosyo-politik bir çerçevenin referansı olarak görmüyor, talep ve sorunların liberal bir dile indirgenmesi şartını koşuyor; "Bu işe dini karıştırmayın, bu siyasi bir sorundur." deyip dindarlardan sadece destek bekliyorlar. Bu da açılımın önündeki en önemli handikaplardan biridir. Her fikre ihtiyacımız var” diyor. Dolayısıyla Bulaç, açılımın selameti için hükümetin ve liberal demokratların çabalarına, dinci bir damarın eklenmesi gerektiğini savunuyor. (soL - Haber Merkezi)