23 Aralık 2009 Çarşamba

Kim bu 'sivil Kürtler'?

DTP'nin kapatılmasıyla birlikte girilen dönüşüm sürecinde "sivil siyaset" vurgusu öne çıkıyor. Platform kurma hazırlıkları yapılırken bazı yayın organları da "sivil Kürtler" örnekleri sunuyor.

DTP'nin, Anayasa Mahkemesi kararı sonucu kapatılmasının ardından, PKK'den ayrışabilmiş , gelenekselleşmiş Kürt siyaseti kalıplarından sıyrılabilmiş ve bu anlamda "merkezileşmiş" bir partiye dönüşüp dönüşemeyeceği tartışmaları, Kürt siyasetine "sivil" ve "demokrat" renkleri kimin, ne şekilde çalabileceği üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Hatırlanacağı üzere AKP'nin ortaya çıkışında da benzer tartışmalar yapılmıştı.

DTP'nin dönüşümü üzerine yürütülen bu tartışmalara eşlik eden bir diğer gelişme de, DTP'nin kapatılması ile birlikte "Demokratik Açılım"a verilen zorunlu arada birtakım öznelere alan açacak bir hazırlık dönemine ilişkin işaretlerin görülmeye başlanması oldu. Bugünkü Kürt hareketinin yerini almaya, oluşacağı varsayılan boşluğu doldurmaya talip olan çevreler de giderek daha görünür olmaya başladı.

Ortaya çıkan ilk somut projelerden biri, DTP'nin siyasi faaliyetini sürdürme kararı aldığı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile birlikte Barzanici olarak bilinen ve toplumsal bir tabana sahip olmayan Kürt partileri HAK-PAR ve KADEP'in de yer aldığı, ismi henüz konulmamış bir platformun kurulması girişimi oldu. Kürt ulusal hareketinin temsil sisteminin DTP'nin dönüşümü ekseninde değişmesine hizmet etmesi amaçlanan bir proje olduğunu düşündüren bu platformda, liberaller arasında ve dinci basında seslendirilmeye başlanan "sivil Kürtler"in de yer alacağı duyuruldu.

HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel'in önerisi üzerine kurulacağı belirtilen ve BDP'nin yanı sıra, HAK-PAR ve KADEP'in öncülüğünde çalışma yürüteceği söylenen platformda, barış söylemini sonuna kadar kullanacakları tahmin edilen bu iki parti dışında, sermaye ve din eksenli "sivil toplum örgütleri"nin de yer alacağı şimdiden öngörülebiliyor.

Bu son gelişmelere en büyük "katkı" ise, "Demokratik Açılım"ı başından beri destekleyen ve son girişimi de, kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk ile, devam edeceği belirtilen toplantıların ilkinde Taraf gazetesi çatısı altında bir araya gelen, dinci ve liberal aydınların oluşturduğu ittifaktan geldi. Toplantı moderatörü Murat Belge'nin, "bu açılım sürecinde sivil aktör yok. Bu demokratik açılım, imzaları atalım ve bu iş bitsin denilecek bir iş değil. Birbirimizi tanımaya ve konuşmaya başladığımız bir süreç" ifadesi ve katılımcılardan Ali Bulaç'ın Zaman gazetesindeki bir yazısında, "açılımda din faktörünün eksikliği"nden dem vurması, müdahalenin kapsamına ilişkin ipuçları verdi.

Platformun önceliği AKP hükümetinin elini kolaylaştırmak
Platform kuruluşunu deklare eden HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel'in ağzından ilk sıraya düşülen kayıt, AKP hükümetinin elini kolaylaştırıcı bir nitelik taşıyor: "Hükümet, 'Demokratik Açılım' sürecinde PKK'yi ve Abdullah Öcalan'ı muhatap alamaz..." Kurulacak platformun doğduğu koşul ise, hükümetin "muhatap alabileceği" ve Kürtleri temsil etme iddiasında ısrar gösterecek bir yapıya duyulan ihtiyaç...

Her ne kadar, platformun, "Demokratik Açılım" sürecini bir yandan desteklerken bir yandan da denetleyeceği söyleniyorsa da, asıl denetlenmeye ve daha ötesi kontrol alınmaya çalışılanın Kürt halkı olması bekleniyor. Zaman gazetesinin "Kürt partilerinin hükümetle muhatap olmak amacı taşıdığı"nı başlığa çıkardığı platformun geleceğini ve siyasi temsiliyet ilişkilerinde yaşanması beklenen değişimin ne yönde olacağını ise, zaman gösterecek.

Dipten değil tepeden: HAK-PAR ve KADEP
Ahmet Türk'ün bir süredir, söz konusu platformda yer alacak olan HAK-PAR ve KADEP ile görüşme yürüttüğü de yine Bayram Bozyel'in dünkü açıklaması ile ortaya çıktı. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerine katılacak bir güce dahi sahip olmayan bu partiler, şimdi DTP'nin dirsek temasında bulunacağı konuma eriştiler. DTP, HAK-PAR ve KADEP arasındaki ilişkiler zaman zaman dikkat çekici boyutlarıyla basına da yansıdı. DTP, yaklaşık iki yıl önce, PKK'nin tasfiye edilmesi planına ilişkin belirtilerin arttığı bir süreçte, Türkiye'de PKK'nin tasfiyesi eşliğinde ortaya çıkacak yeni bir Kürt siyasetinin kendisini dışarıda bırakacağı kaygısını, bu iki partinin Kuzey Irak ve ABD ile yükselen iyi ilişkiler grafiği nedeniyle yaşadı. HAK-PAR ve KADEP, PKK'nin tasfiyesi gündemi ile öne çıktıkları bir siyasi seyir izledi.

İki yıl önce, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'ın, "PKK ile arasına mesafe koymadığı sürece" DTP ile görüşmeyeceğini açıklaması, Kuzey Irak'ta Barzani'ye destek veren ve DTP'den farklı olarak Kürt sorununun çözümünde federasyonu savunan HAK-PAR ve KADEP'i, AKP ve CHP'lilerle birlikte kahvaltıda ağırlaması, "DTP de mi tasfiye sürecine dahil" sorusuyla birlikte bu partide ciddi rahatsızlığa yol açtı.

DTP'li yöneticiler, HAK-PAR ve KADEP çizgisinde yeni bir Kürt siyasi hareketinin yaratılmaya çalışılıp çalışılmadığı sorusuna o dönemde, "bu iki parti Diyarbakır'da miting yaptı, 300 kişi topladı. Biz yaptık, 100 bin kişi katıldı. Bizi yok sayamazlar" yanıtını verseler de DTP gelişmelerden rahatsız olmuştu.

"Dipten güçlü bir sivil Kürt dalga geliyor"
Aksiyon'un bu hafta çıkan sayısı, Kürt siyasetinin "Demokratik Açılım"la hız kazanan dönüşüm sürecinde "sivil siyaset" tanımını öne çıkaran bir dosya yayımlandı. Özetle, herkesin, bölgenin yeni bir siyasi yapılanmaya ihtiyacı olduğunu düşündüğünü savunan Aksiyon'da, DTP'nin kapatılması ile siyasi yasaklı konumuna gelen partililerden biri olan Sedat Yurttaş'la yapılan bir röportaja yer verildi.

Yurttaş, son gelinen durumu şu şekilde tarif etti: "Demokratik araçlar inanılmaz güçlendi. Parlamento böyle bir araçtır. Parlamento’da temsil edilmek sıradan bir şey değil. Bu siyasetin araçları Kürtlere de açık. Yanı sıra belediyeler. Sivil toplum yoluyla güçlü bir şekilde hayata müdahale edebilir, belli oranda sonuç alabilirsiniz. Bence Kürtlerin kullanması gereken araçlar bunlar. Naçizane şuna da inanıyorum; silah bir hak arama yöntemi olmaktan çıkarılmalı."
"Kürt siyasetinde yeni bir dönem, yeni bir durumdan söz ediyorsunuz, değil mi?" sorusuna Yurttaş, "bu elbette çok kolay değil ama çok derinlerden gelen değişimler ve sancılar var. Bugün pek çok insan gibi, bireysel olarak demokratik araçların, demokratik yöntemlerin egemen olacağını, o yolların sonuna kadar en doğru şekilde en doğru kadrolarla yapılması gerektiğini söyleyen, giderek güçlenen dipten gelen bir dalga olduğuna, bu dalganın hayatta bir karşılığı bulunduğuna inanıyorum" cevabını verdi. (soL-Haber Merkezi)