
Son aylarda daha sıklıkla Malatya, İzmir, Manisa vb. bir çok kentte Alevi
emekçilerin kapılarına çarpı işaretleri kondu. Kapılar işaretlendi. İşaretli
kapılarda yaşayanlar artık ötekidir. Oradan ya sürülecek ya da öldürülecekler.
Onlar işaretlenmişlerdi.
Kapılar işaretlendi, acıların sesi çıkacak o işaretli kapılar arkasından,
çünkü acı kara bulutu işaretli kapılar üzerine birikmeye başlamıştı.
Kapılar işaretlendi, ilk değildi bu coğrafyanın tarihinde.
Kapılar işaretlendi yıkılmadan önce devlet, devlet adına hareket edenler,
devlet düşmanı gördükleri ve bölücü olarak düşündüklerinin kapılarını
işaretlediler. Kapıları devlet adına ve devletini korumak adına
işaretlemişlerdi.
Kapılar işaretlendi ama kapıları işaretlenmeden önce işaretlemeyi yapacak
güç için uzun bir süre devlet üzerinde çalıştı. Devlet kendi savunma
mekanizmasını kurmuştu sessizce ve yer altında örgütlenmesi ile…
Kapılar işaretlendi, kendi iktidarını korumak adına örgüt kuranlar
tarafından…
Karadeniz sahilinde bulunan şehirlerde yaşayan gayr-ı Müslim
vatandaşlarımızın kapılarına işaret kurulması ile başlar bu kapılara işaret
kurma geleneği. O zaman iktidar yer alan padişah adına kurulan milisler
devletin birliği ve dirliği için, bu topraklarda ezan, bayrak, lider, millet
yok olmasın diye kurulmuş milislerin amacına uygun olarak korkuyu yaymak adına
kapılara işaret koymuşlardı. Kapılara işaret konulmasından korkmayanların
kelleri vurula demiş iktidarın güçlü sesi. Kapılarına işaret konulanların
kelleri yaslara uygun şekilde kadıların nefesi ile alınan kararlar ile
vurulmuş. Ya çıkarıldıkları mahkemeler ile ya da mahkemeye çıkmadan
bulundukları yerlerde linç ile kelleleri vurulmuş…
Korku toprağa sindi mi, kuşaklar boyu sürer.
Korkunun olduğu yerde eski ilişkiler, güzel dostluklar, barış ortamı yok
olur. Kapı komşusu, kapı komşusundan korkar olur. Çünkü bir kere vurulmaya
görsün kelleler, nerede duracağı belli olmaz…
Devlet adına yapılan her katliam o devlet sınırları içinde suç değildir ama
insanlık suçu olarak tarih kayda alır. Yapanların yanına kar kalır, çünkü ne
soruşturmaya uğrarlar ne de hesap soracak bir güç vardır karşılarında. Var olan
güç zaten onlara kellesini aldığını eve gidin yerleşin der. Ölenlerin yerlerini
hemen doldurur linç edenler... Uzaklardan gelirler, bilmedikleri yerde
yaşarlar, korkuyu getirenler kendi güçlerinin de sınanmayacak olduğunu
belirtiler. Korku üzerine kurulur tüm ilişkiler. O yüzden sonradan gelenler
kendi aralarında yaşar, orada yaşayanların arasından uzakta… Zorunlu olmadıkça
ilişkiye girmezler.
Kapılara işaret konuldu. İşret koyanların devleti yok oldu ama gelen de
işaret koyanların korkusundan güç aldılar, yeniden örgütlediler yeni devlet
korku üzerine yükseldi.
Barış ortamı dedikleri sessizlik içinde biat etmektir.
Korku devletin birliği için gerekliydi, birlik dedikleri de tek lider, tek
parti, tek din, tek mezhep, tek bayrak, tek millet, tek… tek… tek… Bu
toprakların üzerinden ezan sesi eksik olmasın diyenler kilise çanların sesini
yok etmişti… Barış ve huzur kelimesinin anlamı açıktı, anlamayanlar hala huzuru
başka yerde aramaya çalışıyordu.
Devletin yeniden süt tozu ile biçimlendirenler, aldıkları süt tozu
karşılığında ülkeye yeni rota çiziyorlardı. Süt tozunun hatırı kahve gibidir.
Uzun soluklu ve huzuru bozabilecek potansiyellerin üzerine korku bulutları
toplamak…
Maraş’ta göreceli rahat yaşayanlar, çoğunluğun gözünde kapısına işaret
konulacaklar olarak görülüyordu. Kapısına işaret konulacaklar zenginlerin
kapısı değildi, aynı mezhepten gelen varoşlarda oturanlardı… çünkü zenginlik
çoğunluğun hakkıydı ve çoğunluk devletin dini, mezhebi ve bekası için var
olanlardı… Bu coğrafyanın üzerinden ezan sesi eksik olmasın diyenler, sanki ezanın
sesini yok ediyorlarmış gibi “gavur” gördüklerinin üzerine acımasızca
saldırdılar. Önce kapılara işaret koydular, işret konulan kapılarda
yaşayanların henüz dünyaya gelmemiş hamile kadınların karnında ki çocuğu da
öldürecek şekilde saldırdılar. Öldürdüler... Katliam yaparken devlet kendi
halkını koruyor, ötekinin ölümüne seyrediyordu. Devlet zaten halkının güvenliği
için vardı…
Korku zaten bu toprakların ruhuna sinmişti.
Kapılara işret koyanlar tarihten alıyorlardı güçlerini…
Ölenlerin yerlerini öldürenler alıyor, ölenler suçlu öldürenler kahraman
ilan ediliyordu.
Kadıların yerini hakimler almıştı ama nefes aynıydı…
Kapılar yeniden yeniden işaretleniyor…
Kapıların işaretlenmesi bir arada yaşama kültürü gelişmediği sürece devam
edecek, çünkü devlet homojen toplum istisnasız yaratılana ve o homojen topluma
uygun standart bireyi eğitilip topluma kazandırılıncaya kadar devam edecek!