14 Aralık 2017 Perşembe

İnsan Bilinci Kadar Özgürdür” Sözlerinin Timsali Şefika Necla Kaya Yoldaşı Ölümünün 13. Yılında Anarken..!

 Necla yoldaş 10.Mart.1955 yılında Erzurum’un. Şenkaya ilçesi Gezenek köyünde çıkmış olduğu yaşam yolculuğunu, 15 Aralık 2004’te akciğer kanser hastalığı nedeniyle  noktalarken bir devrimci kadın gibi yaşadı ve yaşama veda etti. 49 yıllık yaşamının ezici bölümü devrim ve sosyalizm savaşımını başarısına adayan Necla yoldaş, devrimci hareket içinde az sayıda  bulunan öncü komünist kadınlardan birisiydi. Devrimci ve komünist hareketin saflarında erkek egemen değerleri ve eşitsiz uygulama ve  haksızlıklara karşı inatla ve inançla savaşım yürüterek, kendini kabul ettiren ve  yetenekleri ve yarattıklarıyla öncü komünist kadın olmayı pekiştiren Necla yoldaş, her gittiği yerde örgütler yaratarak kadın emekçileri silkeleyip kendisine getirmesine ön ayak olan özellikleriyle kitlelerin içinde silinmezce, sevgi ve sempati yarattı. Enternasyonalist bir komünist kadın olarak çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan devrimci ve emekçi kadınlarla birlikte çalışarak, Türkiye devrimini anlattı ve bir çok kadının ön yargıları kırmasında  başat rol oynadı.
  Komünist bir kadın olarak her zaman örgütlü savaşımla başarının mümkün olduğunu savunarak bunun gereklerini yerine getirmeye çalıştı. En zor ve dışlanmaya çalışıldığı koşullarda bile, o hep, örgütlü hareket etmeye ve  komünist hareketin bir  parçası olarak davranmaya çalıştı ve olaylara ve olgulara asla bireysel bir merkezde bakmadı.
  O biliyordu ki, kişi bir kere geriye savrulmasın. İç dünyasına kapandı mı, her şeyi bu küçük dünyanın penceresinden bakarak yargılamaya kalkar ve devrimci doğrultuyu kaybederek, orada bütün dünyayı küçük görmesi kaçınılmaz olur. Bu türden kişiler kuyunun dibindeki kurbağa benzerler; kuyunun ağzından gördüğünü, bütün bir evren sanır. Küçük burjuvazinin ruh hali ve bilinci içinde yaklaşımı aşamayanlar  böyledir. Oysa  M-L bakış açısıyla bakıldığı zaman, gelişen yanı hissedebilirsin. M-L felsefede  insana umut verir. İnsana en büyük umudu veren, diyalektiğin kendisidir.
  Çünkü, zenginleşmek, komünist kadronun en temel özellikleriyle, donanmak demektir. Burada hep esas alınan yaşamdır. Necla yoldaş bu konuda gerçekten de nice ihanetleri ve zorlukları yaşamasına karşın, yaşama tutunma ve  sosyalizme  bağlılıkta  inatla yürüyerek  yüreğinin kanatılmasını sarmaya çalıştı. Bir eş, bir yoldaş ve  bir anne olarak o yapılması gerekenleri yaptı ve  özgür kadının  nasıl olması gerektiğin pratiğiyle ortaya koyarak, bir çok  kadının özgürleşmesine önderlik ederek, daha bugünde özgür kadının bilinçte ve ruhta yakalanacağının, kölelik zincilerinin parçalanacağını ortaya koydu.  Dahası, devrimin zafere taşınmasını kadınların örgütlenip komünist  hareketin mücadelesini katılarak ileri atılmasından geçtiğini derinden kavrayan Necla yoldaş bu alanda burjuva feodal erkek egemen değerlere ve şovenizmine karşı inatla savaşım yürüterek, kadınların öncelikle kendi sorunlarının ayırdına kendisi varması ve bunun için mücadele etmek zorunda kaldığını yazıları ve fikirleriyle ortaya koyduğu gibi, bunların  savaşımını da yürüterek örgüt saflarında kadın sorununda komünist bakışın egemen kılınması için yoğun çaba sarf etti.
  Bilindiği gibi yükselme dönemlerinde herkes devrimcidir ve tasfiyecilik doğmaz. Yükselme döneminde küçük burjuvazi en öndedir. Herkes devrimcidir ya, o herkesten daha fazla öndedir. Faşist gericilik yani gerileme ve durağanlık dönemlerinde; karşı devrimin saldırıya geçtiği, devrimin savunmada olduğu koşullarda yalpalamalar başlar ve küçük burjuvazi en önden en arkaya geçer ve ortalığı telaşa boğar, kararsızlığı, kaypaklığı, korkaklığı yayar, istikrarsızlığı örgüt içine sokar ve örgütü dağıtmaya çalışır. Biz bunları çok gördük ve yaşadık. Bunları kişilere bağlamak yeterli değildir. Dönem, sınıf karakteri, kişilik özellikleri önemli. Mesele falan kişinin meselesi değil, bir sınıf meselesidir. İşte küçük burjuvazinin istikrarsızlığın kölesi olmuş abbas yolcuları, Necla yoldaşa en çok saldıran ve  iftara atmaya çalışanlar arasında bulundular. ama bu abbas yolcular hızla devrime sırt çevirip  düzen dönerlerken Necla yoldaş son nefesine  kadar devrime ve sosyalizme bağlı kaldı.
  Başlangıçta amatör yaklaşımlardan kurtulamayanlar, kendilerini yinelemeyenler sonra geriye savrularak aşağıya düşerler ve yeterince devrimcileşemeyenler ve kendilerini aşamayanlar, en zor dönemlerde birer dönek, hain ve tasfiyeci olarak karşımıza çıkarlar. Zor dönemlerde Necla yoldaş yolunu şaşırmayan ve  örgüte, ilkeler bağlı  davranan ve bunu sonuna kadar taşıyanların başında yürüdü ve  örgüt ilkelerini yozlaştırıp ayağa düşürenlere, ilkesiz ilişkiler için yol almaya çalışanlara  karşı, hep ön görülü ve doğru isabetli değerlendirmeleri ile cepheden tavır aldı ve ilişkilerinde devrimci düzeyi asla aşağıya  düşürmedi. Dedikodu ortamlarında uzak duran Necla yoldaş  devrimci çalışmada  ölçüyü başarıya göre ele aldı.  Çünkü insanlar hayallerinin büyüklüğü ölçüsünde özgürdür. Ve Necla yoldaşta devrimci bilinci, bakış açısı, ürettikleri, yarattıkları ve hayalleriyle  özgür kadındı.

  Elbette hayallerimiz olmalı. Hayaller, elle tutulacak şeylerin ötesindedir. Hayaller, biraz da ihtiyaçlardır, ütopyalardır. Hayal biraz da: Açık gözle rüya görebilmektir. O zaman ütopyaların senin için bir anlamı olabilir. Gerçekten çok ciddi hayalleri var. Devrim ve sosyalizmde öyle bir şey. Ama aynı zamanda müthiş uygulanabilir bir hedef. Bir hayalin ötesinde, somut uygulanabilir bir tez durumunda. Bunu bir strateji haline getirmişiz ve bunun için dövüşmekteyiz.
 Haliyle dünyayı  ve topluma tanıma ve değiştirmek için  bakış açımızı Necla yoldaş gibi ML doğrultuda değiştirmek zorundayız. Peki komünistler neyin peşinden koşuyoruz? Komünistler, güzelliklerin peşinden koşan insanlardır. Doğru yapma, doğru düşünme, doğru uygulama; bunlar, doğruluğun arayıcısı olduğumuz anlamına geliyor. Necla yoldaş hep iyini ve güzelliklerin, arayışçısı oldu. Hep başkalarının daha mutlu olması için uğraş verdi. Çünkü, o eksikliklerle uğraşmayı, kendindeki doğruları ortaya çıkarmak amacıyla yapıyordu. O gübreliklerle uğraşan insanlarda değildi; çünkü O gübreleri temizleyen, içindeki cevhere ulaşmak isteyen insandı. O hep kendindeki cevheri açığa çıkarmanın savaşımı içinde oldu; çünkü O, özgür kadına ulaşmak istiyordu. Bütün mücadelesi ve çabası bunu yakalamaya bağlanmıştı.

  Çünkü diyalektik, gelişmenin felsefesidir. Bunlardan habersiz olan, bunlarla fazla bütünleşmemiş olan, karamsarlıklara düşer; kötümserlikleri, hayal kırıklıklarını yaşar ve savrulmaktan kurtulamazlar. Necla yoldaş 49 yıllık yaşamına bir komünist kadın olarak çok şeylerle doldurdu ve  komünist hareketin çalışmalarına önemli katkılarda bulunarak  ölümsüzler ordusuna katıldı. Necla yoldaşı nasıl anlatmak gerekir diye  sorulsaydı sanırız onu en iyi tarif edecek olan Che Guveranın;”İnsan Bilinci Kadar Özgürdür” sözüydü. Necla yoldaş yaşamı sürecinde  bir çok değerler yarattı ve bu değerlerini yakınen tanımak ve özgür kadın pro-tipini içselleştirmek bakımından onu her bakımdan tanımaları, kitlelere tanıtmalı, özgür kadın sayısını artırmak ve yeni Necla yoldaşlar yetiştirerek  saflarımız komünist kadın öncü ve militanlarla doldurmak için daha çok çalışmalı ve  O’nu savaşımımızın her cephesinde yaşatmalıyız.