16 Aralık 2017 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: 'Kemiklerine bile hasret bırakılan nice çocuktan sadece biriyim'..!

Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 664’üncü kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi.
Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 1993’te gözaltında kaybedilen Üzeyir Kurt’un akibeti soruldu.
Eylemde açılan “Failler belli, kayıplar nerede?” pankartının üzerine kırmızı karanfiller ve barışı simgeleyen beyaz tülbent bırakılarak, kayıpların fotoğrafları taşındı.
Bu hafta 24 Kasım 1993’te Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde gözaltına alınarak kaybedilen Üzeyir Kurt’un akıbeti soruldu.
‘BABAMA KAVUŞTUN MU BABAANNE?’
Eylemde ilk olarak Üzeyir Kurt'un oğlu Faruk Kurt’un mektubu okundu. 3 yaşında iken babası gözaltında kaybedilen Kurt’un mektubu şöyle:
“Bugün Galatasaray’a kilometrelerce uzaktan babama sesleniyorum. Hasretini ve özlemini içinde yaşadığım, düşlerimin kahramanı babam. Çocukluğumu sensiz, hayallerimi seninle birlikte geçirdiğim babam. Seni kâğıda dökmek o kadar zor ki anlatamam, düğümleniyor sözcükler boğazımda, gözyaşlarımla ıslanıyor ve tekrar yazmam gerekiyor. Kemiklerine bile hasret bırakılan nice çocuktan sadece biriyim. Yarım bırakılan hikayemi çocukken önüme serdiler ve benden eksik bırakılan, kaybedilen bir kahramanla nasıl yaşayacağımı zorla öğrettiler. Bunu başarabilmek bir çocuk için çok ağır bir yük. Benim gibi nice çocuk var. Solmasın gülüşleri ve yarım bırakılmasın hikâyeleri istiyorum.
Yüreği özgürlükle, hayatı mücadele ile geçen öz-benliğine bağlı, renklerine sevdalı olan Koçeri Anam, direngen babaannem. Ölümsüzleşen ruhunla bize bıraktığın mirası yüreğimde taşıyacağım. Dilinden düşmeyen ve her daim yüreğinde taşıdığın uğruna destanlar oluşturduğu o kayıp sevdana ulaşmanın üzerinden bir yıl geçti. Bir türkü idi dilinde Üzeyir'im. Bir insanın oğluna sevgi ve hasreti aynı anda yaşatan ve hissettiren ve her daim haykıran bir sevdaydı Üzeyir'ine kavuşmak. Kavuştun mu babama, kavuştun mu babaanne?”
‘İKİ ELİMİZ YAKANIZDAN DÜŞMEYECEK’
19 Ekim 1995'te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise, 96 yılında oğlunu arayan Koçeri Kurt ile tanıştığını belirterek, acılarının bir olduğunu ifade etti.
Koçeri Kurt’un mücadeleden hiç vazgeçmediğini sözlerine ekleyen Tosun, “Ya bu kayıpların kemiklerini bulup, failleri yargı önüne çıkarılacak ya da iki elimiz yakalarından düşmeyecek” dedi.
‘BU OĞLUNU SON GÖRÜŞÜ İDİ’
Bu haftaki açıklamayı 21 Mart 1995'te gözaltına alındıktan sonra öldürülen Hasan Ocak'ın yeğeni Dilcan Acer yaptı.
Devletlerin gözaltına alınan kişilerin kaybolma riskine karşı etkin tedbirler alma ve bir kişinin gözaltına alındıktan sonra kaybolduğuna ilişkin bir şikâyet halinde de derhal etkin bir soruşturma yürütmekle sorumlu olduğunu söyleyen Acer, Türkiye’de devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle gözaltında kaybetme suçunun yaygın bir biçimde işlenmesine neden olduğunu kaydetti.
Üzeyir Kurt’un 7 çocuk babası olduğunu dile getiren Acer, 24 Kasım 1993’te Yüzbaşı İzzet Cural komutasındaki askerlerin köye baskın düzenlediğini ve Kurt’un akrabasının evinden gözaltına alındığını ifade etti.
Acer, operasyon devam ettiği için Kurt’un 2 gün boyunca askerler tarafından köydeki bir evde tutulduğunu ve 25 Kasım 1993 tarihinde anne Koçeri Kurt’un oğluna çorap ve ceket götürdüğünde oğlu Kurt’u tutulduğu evin önünde çok sayıda asker ve korucu arasında gördüğünü aktardı.
Acer, “Üzeyir’in yüzünde darp izleri vardı. Bu Koçeri Kurt’un oğlunu son görüşü oldu. Günlerce oğlundan haber alamayan Koçeri Kurt, 30 Kasım 1993 tarihinde Bismil Cumhuriyet Başsavcısı Rıdvan Yıldırım’a başvurarak oğlunun nerede olduğunun araştırılmasını istedi” dedi.
‘ETKİN BİR İÇ HUKUK YOLUNDAN MAHRUM EDİLDİLER’
Anne Kurt’un aynı gün Jandarma Komutanlığına da başvurduğunu sözlerine ekleyen Acer, “Jandarma Komutanlığı başvuru dilekçesine Üzeyir Kurt’un gözaltına alınmadığına ve PKK tarafından kaçırıldığına dair not düştü.
Bismil’de sonuç alamayan Koçeri Kurt 14 Aralık 1993 tarihinde Diyarbakır DGM Savcılığı'na başvurdu. Orada da kendisine Üzeyir Kurt'un gözaltına alındığına dair kayıt bulunmadığı cevabı verildi. 21 Mart 1994 tarihinde Bismil Cumhuriyet Savcısı ‘suçun PKK tarafından işlendiği’ iddiasıyla görevsizlik kararı verdi. Kurt ailesi Üzeyir Kurt’un akıbetini aydınlatacak ‘etkin’ bir iç hukuk yolundan mahrum bırakıldı” diye konuştu.
‘TÜRKİYE MAHKUM EDİLDİ’
11 Mayıs 1994 tarihinde İHD avukatlarının dosyayı AİHM’e taşıdığını aktaran Acer, “Mahkeme; yetkililer tarafından başvurunun şikayetine dair herhangi bir etkin araştırmanın yapılmadığı ve ailenin gözaltına alınan oğullarının akıbetine ilişkin resmi bir bilgiye ulaşamamanın acısı ile baş başa bırakıldığı kaydını düştü. Üzeyir Kurt’un 25 Kasım 1993 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alınmış olduğunu tespit eden Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3-5-13 ve 25. Maddelerinin ihlal edildiğine karar vererek Türkiye’yi mahkum etti” dedi.
21 Kasım 2014’te AİHM’in verdiği mahkumiyet kararına rağmen Bismil Cumhuriyet Başsavcılığının Kurt’un gözaltında kaybedilmesine ilişkin yürüttüğü soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini kaydeden Acer, 16 Mayıs 2015 tarihinde bu karara yapılan itiraz da, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildiğini belirtti.
‘ONU AĞITLARI İLE HATIRLAYACAĞIZ’
İzzet Cural’ın Bismil Komando Bölük Komutanı olduğu dönemde Bismil’de Üzeyir Kurt, Arap Güven, İsmail Tunç, Musa Koluman, Şehmus Yüksel, Selahattin Akbulut, Turgut Yenisoy, Mehmet Selim Acar’ın gözaltında kaybedildiğini ifade eden Acer, “Üzeyir Kurt’un kardeşi Abdulkadir Kurt işkenceyle öldürüldü. Çok sayıda infaz yaşandı. Ama İzzet Cural hiçbir soruşturmaya uğramadı, aksine terfi etti. Jandarma Genel Komutanlığı’nda Daire Başkanlığına kadar yükseldi” diye belirtti.

Anne Koçeri Kurt’un bir yıl önce yaşamını yitirdiğini söyleyen Acer, “89 yaşında kaybettiğimiz Koçeri Kurt son nefesine kadar işkencede öldürülen oğlu Abdulkadir ve gözaltında kaybedilen oğlu Üzeyir Kurt için adalet aradı. Biz onu direnciyle ve ağıtlarıyla hatırlayacağız” dedi.