4 Aralık 2017 Pazartesi

Zarrab itiraflarına devam ediyor; "Türkiye'de hapisten çıkmak için rüşvet verdim"..!

ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları delme suçlamasını kabul ederek tanık sandalyesine oturan, Türkiye’de kurduğu dönemin bakan ve yakınlarına uzanan rüşvet çarkına ilişkin çarpıcı iddialarda bulunan İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf haftasonu verilen aranın ardından dün bir kez daha mahkeme önündeydi. Hâkim Richard Berman ile arasında geçen bir diyalogda 17-25 Aralık operasyonları sırasında tutuklanan Sarraf, ‘kısmen rüşvet’ vererek serbest kaldığını öne sürdü.
New York Bölgesi Federal Mahkemesi’nde eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın tek sanık kalarak yargılandığı davanın altıncı gününde jüri heyetiyle duruşma öncesi bir toplantı yapıldı. 12 kişilik heyetten iki üye, duruşmada uyudukları için azledildi ve yerlerine yedek jüri üyeleri atandı. Duruşmada Sarraf, İran’a yönelik ambargoyu delmede “altın ticaretinin” yanı sıra “gıda ticareti” paravanına giriştiklerine ilişkin ifadelerine devam etti. Sarraf, hayali gıda ticaretinin konusunda eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve yardımcısı Hakan Atilla’nın kendisine yardım ettiğini iddia etti. Duruşmada dinletilen bir telefon kaydında, Aslan’ın Sarraf’a İran’dan gönderilen para miktarı ile gıda ticareti için gösterilen miktarın birbirini tutmadığını anlattığı görülüyor. Sarraf’ın gerekirse ödemeleri 5’er milyon dolar olarak bölebileceğini; Aslan’ın ise bunun daha iyi olacağını söylediği belirtiliyor. ABD’li gazeteci Adam Klasfeld’in iddiasına göre, Sarraf’a “İran’a giden gemilere gıda yüklenirken muayene belgesini almıyorduk” ifadesinden sonra, “Neden almıyordunuz” sorusu yöneltildi. Sarraf ise buna karşılık “Çünkü fiili olarak gıda ve ürün göndermiyorduk. Ortada herhangi bir ürün yoktu” dedi.
İfadesinde, Bunghi adlı bir nakliye şirketinden bahseden Sarraf, “Sizin rakibiniz miydi?” sorusuna ‘Hem evet, hem hayır’ diyerek yanıt verdi. Sarraf bunu “Rakip değildik, çünkü onlar gerçekten gıda sevkıyatı yapıyordu. Rakiptik diyorum çünkü onlar da işlerinde Halkbank’tan gelen İran paralarını kullanıyordu. Yani benim Halkbank’tan alıp kullanabileceğim para tutarının azalmasına neden oluyorlardı” sözleriyle açıkladı. Sarraf İran’a gıda ticareti yaparken evrakta hata yaptığını anlattı. Buğdayın menşeine ‘Dubai’ yazdıklarını anlatan Sarraf, savcının “Nasıl bir hata bu yani?” sorusunu, “Dubai’da buğday yetiştirilmiyor” diye yanıtladı. Sarraf, alt kademedeki banka çalışanlarının, Dubai’den İran’a giden sahte buğday sevkıyatlarını fark edince, Hakan Atilla ile konuştuğunu söyledi. Duruşmada dinletilen kayıtlardan birinde Atilla’nın Sarraf’a gıda nakliyelerini “inanılır” yapması konusunda uyardığı iddiası da dikkat çekti. Atilla, “Sadece 14 ton taşıyan bir teknenin üzerinde 25 ton taşıyoruz demeyin ya da buna benzer şeyler” dedi. Hâkim Berman’ın “Gerçekte altınları nereye gönderiyordunuz” sorusuna Sarraf, “Gerçek ticaretin konusu bütün altını Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç ediyorduk” cevabı verdi.
17 Aralık itirafı
Sarraf’ın Türkiye’de tutuklandığı döneme ilişkin sorulara verdiği yanıtlar da tartışma yaratacak görünüyor. Duruşmada Sarraf’a “Türkiye’de hiç hapse atıldın mı?” sorusu yöneltildi. Yanıtı, “Evet, tutuklanarak cezaevine gönderildim... Evet, serbest bırakıldım” oldu. “(Serbest kalmak için) herhangi bir ödeme yaptın mı?” üzerine Sarraf “Evet” derken, “Bu ödemeler rüşvet niteliğinde miydi?” sorusuna da “Kısmen” yanıtı verdi. Sarraf, serbest kaldıktan sonra işleri yeniden başlatmak için Halkbank’ın yeni genel müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile irtibat kurduğunu da savundu.
SARRAF’IN AVUKATI ‘BEYEFENDİ’ İLE TEMAS KURMUŞ
Davanın dikkat çekici noktalarından biri de Sarraf’ın serbest bırakılması için devreye soktuğu iddia edilen isimler oldu. Davayı takip eden ABD’li gazeteci Katie Zavadski’nin paylaştığı 4 Kasım 2016 tarihli ses kaydı dökümüne göre ABD’de cezaevinde bulunan Sarraf ile ismi verilmeyen bir erkek arasında geçen konuşma özetle şöyle:
“İsmi verilmeyen kişi Sarraf’a toplantının iyi geçtiğini, bugüne kadar yaptıkları en ciddi şey olduğu söylüyor. Sarraf’ın avukatı Şeyda Hanım ile de konuştuğunu, İbrahim’in bu konuşmayı dinlemesine izin verdiğini anlatıyor. Sarraf, bahsettiği kişiyi arayıp aramadığını, bu görüşmenin yararlı olup olmadığını soruyor. Karşısındaki kişi, danışmanın konu hakkında bilgilendirildiğini söylerken, Mevlüt ve Bekir ile konuşacaklarını belirtiyor. Avukat Şeyda’nın ise halihazırda onlarla konuştuğunu, onların da ‘Beyefendi’yle görüşmesinde ne söylemesi gerektiğini, gerekirse Başkan’ı aramasını önermesini ifade ettiklerini anlatıyor. Avukatın başkanın danışmanının yardımcısıyla bağlantısı var. Bu danışman, konunun sadece Rıza konusu olmadığını, milli mesele olduğunu söyledi. Yarın avukat Bekir’le konuşacak ve Beyefendi’yi de bilgilendirecek. Sarraf’ın konuştuğu kişi İbrahim’in de dahil olacağını, Mevlüt, Bekir ve Beyefendi’nin başkanı arayacağı güvencesini veriyor.”