25 Mart 2009 Çarşamba

‘Gücünüz yetmez’

Koma Civakên Kurdistan (KCK), Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin “Ya silahları bırak ya da terket” sözlerine sert tepki gösterdi. Türk Başbakan Erdoğan’ın “ya sev ya da terket” sözleriyle benzerlik kuran KCK, hiçbir gücün kendilerini Kürdistan’dan topraklarından söküp atamayacağını vurguladı. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, son günlerde PKK etrafından yaşanan tartışmaları değerlendirdi. Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, “Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, tarihinin en önemli ve hassas bir dönemine girmiş bulunmaktadır. Bugüne kadar gelişen tüm imha saldırılarına rağmen, Kürdistan Özgürlük Hareketi Kürt sorununu çözüm sürecine taşımayı başarmıştır. Büyük bedeller uğruna gerçekleşen bu başarının en çarpıcı sonucu, Kürdistan halkının görkemli bir biçimde, milyonların katılımıyla 2009 Newroz’unu karşılaması ve çözüm iradesini ortaya koymasıdır” dedi.

Yeni savaş konsepti dayatılıyor

Yeni bir savaş konsepti dayatıldığına işaret eden KCK, “Türk devleti ve AKP Hükümeti, halkımızın bu çözüm iradesini tanıyacağına, bu süreci boşa çıkarmak için ABD ve Irak devletiyle anlaşarak, yeni bir tasfiye ve savaş konseptini dayatmaktadır. Bunun için AKP’nin yerel seçimlerde Kürdistan illerinde kazanması mutlak bir gereklilik olarak görülmektedir. Tasfiye sürecine kamuoyu desteğini sağlamak için, planın ilk ayağı Kürdistan’da AKP’nin seçimleri kazanması olarak tespit edilmiştir” diye belirtti.

Talabani AKP’ye hizmet etti

Talabani’nin yerel seçimler öncesi Türkiye’ye gelerek PKK’ye ilişkin yaptığı açıklamaları sert eleştiren KCK şu değerlendirmelerde bulundu: “Talabani’nin PKK’ye karşı açıklamalar yapması ve hemen ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Bağdat’a giderek, ortak hareket edeceklerini ve tasfiye planı üzerinde durduklarını ilan etmeleri, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı gerçekleştirilmiş bir hamledir. Bu hamle Kürt Özgürlük Hareketi’nin önder gücü PKK’ye karşı olduğu kadar, yerel seçimlerde AKP’nin kazanması için tüm Kürt halkına, onun iradesine ve DTP’ye karşı da geliştirilmiş bir hamledir. AKP’nin Kürt illerinde kaybedeceğini gören uluslararası güçler, Celal Talabani’yi AKP’ye bir imdat gücü olarak devreye koymuşlardır. Kendisi de bir Kürt olan Talabani, bu biçimde Kürt halkına karşı düşmanlığı ve uluslararası konsept ile AKP’nin bir aracı haline gelmeyi seçmemeliydi. Kendine, ben de ‘bir Kürt lideriyim’ diyen bir kişinin de bu sürece dahil olmuş olması hazin bir durumdur.”

Hiç kimsenin gücü yetmez

KCK, Talabani’nin sözleri ile Erdoğan’ın “ya sev ya terket” sözü arasında benzerlikler de kurarak şöyle dedi: “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı halkımıza, ‘ya sev, ya terket’ dedi. Şimdi de Talabani ‘ya teslim ol, ya terket’ demektedir. Bu iki söz arasında hiçbir fark yoktur. ‘Ya teslim olacaksınız, ya da sizi yok edeceğiz’ demektedirler. Bu tutum ve insanlık dışı dayatma, Kürt sorununda ortaya çıkmış olan demokratik, barışçıl süreci zehirlemektedir. Öncelikle şunu söyleyelim ki, hiç kimsenin gücü Kürt halkını ve özgürlük savaşçılarını Kürdistan topraklarından söküp atmaya yetmeyecektir. 1992’de de Celal Talabani benzer açıklamalar ve dayatmalar yapmıştı. O zaman başlayan iç çatışma ve operasyonlar aralıklı bir biçimde 2000 yılına kadar sürdü. Geride sadece büyük acıların ve kayıpların kaldığı bilinmektedir. Bu süreç Kürt toplumunda derin yaralar açtığı gibi, Kürdistan özgürlük davası büyük kayıpları yaşadı. Şimdi hiçbir Kürdistanlı o süreci hatırlamak bile istemiyor. Ama tekrar benzer söylemlerle ortaya çıkılmış olması çok ciddi ve tehlikeli bir sürece işaret etmektedir.”

İstenirse tekrar ıspatlanır

PKK’nin silah bırakmasının ancak halkın öz iradesiyle alacağı kararlarla mümkün olduğuna dikkat çeken KCK, “PKK’nin silah bırakması ancak ve ancak Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi, Kürt halkının halk olmaktan kaynaklı doğal haklarının verilmesi ve Kürt halkının öz iradesiyle alacağı kararlarla olacak bir şeydir. Bunun dışında hiçbir güç, hiç bir kuvvet, zorla ve dayatma ile bunu yapmaya muktedir değildir. Hareketimiz geçmiş pratiğinde bunu gösterdiği gibi, şimdi de eğer gerekli kılınırsa bu gerçeği ispatlamaya hazırdır” ifadelerini kullandı.

Gül çatıştırmak istiyor

Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak ziyaretinde “Kürdistan” kavramını kullanmasını da değerlendiren KCK, şunları kaydetti: “Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bilmeli ki, Selçuklular döneminden beri Türk devletleri Kürdistan kavramını kullanmışlardır. Şimdi bir Kürdistan kavramını kullanarak Kürtleri kandıracağını ve birbiriyle çatıştıracağını sanmaktadır. Bir tarafta ‘kanın durdurulması, kardeşliğin güçlenmesi’nden bahsederken, öbür taraftan da Kürtleri parçalama, çatıştırma ve katliam senaryolarını hazırlamaktadır. Herkes bilmeli ki, artık bu tür oyunlara bir işbirlikçi azınlık dışında Kürt toplumunun ezici çoğunluğu kanmayacak ve bu tür senaryolar öncekiler gibi başarısız kalmaya mahkum olacaktır.”

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, açıklamasını şu çağrıyla sürdürdü: “Biz tarihin bu önemli aşamasında başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürdistan’ın dört parçasındaki bütün siyasi güçleri, yurtsever demokratik şahsiyetleri ve tüm yurtsever halkımızı, geliştirilmek istenen bu yeni oyuna karşı durmaya ve ulusal demokratik birliğin zedelenmemesi için sorumluluklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bir parçanın diğer parçaya karşı çıkarılmasını değil, tüm parçalarda ortaya çıkmış bulunan çözüm koşullarını doğru değerlendirmeye, önümüzdeki süreci yeniden bir savaş ve çatışma süreci değil, Kürt halkının rüyası olan özgürlük sürecine dönüşmesi için ulusal demokratik birlik çizgisinde kenetlenmeye, halkımızın özgürlük mücadelesine karşı oynanmak istenen sömürgeci oyunlara karşı durmaya çağırıyoruz.”

Devletin alçakça oyunu

KCK yerel seçimlere sayılı günler kalırken Koşuyolu Katliamı’nın PKK’ye yüklenmesine de sert tepki gösterdi. KCK, “Yerel seçimlere beş gün kala, Kürdistan’da mutlak sonucu almak için AKP son vuruşlarını yapmak üzere güvenlik kuvvetlerini kullanarak hareketimizi karalamaya ve iftiralar atmaya çalışmaktadır. Devletin Ergenekoncu güçleri tarafından gerçekleştirilen ve Türk İntikam Tugayı’nın üstlendiği 10 yurtsever taraftarımızın şehit edildiği olayın hareketimize yüklenmesi kadar alçakça bir durum olamaz. 1 Ekim 2006 tarihinde ilan ettiğimiz, ateşkes sürecine hazırlandığımız bir aşamada, bu süreci sabote etmek için derin devlet güçleri 12 Eylül 2006’da genellikle taraftarlarımızın bulunduğu Koşuyolu parkında bombayı patlatarak süreci sabote etmek istemişlerdi. Durum bu kadar açık olmasına rağmen, şimdi bir senaryoyla olayın hareketimize yüklenmeye çalışılması, emniyet güçlerinin ne kadar AKP hizmetinde olduğunu gösteren açık bir durumdur. Aynı biçimde İstanbul’da yakalandığı söylenen 3 kişinin, İstanbul’daki mitingleri hedeflediği biçiminde yansıtılması da büyük bir yalan ve gerçek dışıdır” açıklamasında bulundu.

Seçimi kazanma senaryoları

Halkı uyanık olmaya çağıran KCK, “Celal Talabani’nin devreye konulması, Abdullah Gül’ün Irak’a gitmesi, Koşuyolu parkındaki katliamın hareketimize yüklenmesi, İstanbul’da tutuklananların mitingleri hedeflediklerinin söylenmesi tümüyle Kürt Özgürlük Hareketi’nin imajını yıpratmaya ve Kürt illerinde AKP’nin seçimleri kazanması için geliştirilmiş senaryolardır. Seçimlere ramak kala gündemleştirilen bu senaryolar, AKP’nin DTP’ye karşı son vuruşları olarak planlandığı açıkça ortadadır” ifadelerini kullandı.

AKP’ye karşı uyanık olun

KCK açıklamasında şu çağrılarda bulundu: “Tüm yurtsever halkımız, seçim hesabıyla yapılan AKP’nin bu oyunlarına karşı uyanık olmalı, bütün Kürdistanlı ve Türkiyeli demokratik çevreler, yurtsever kurum ve şahsiyetler AKP’nin, devletin imkânlarını ve güçlerini kullanarak geliştirdiği bu senaryolara karşı tutum sahibi olmalıdır. Yurtsever halkımız bütün bunların yalan olduğu, Kürt sorununda çözüm değil, bir katliam sürecinin tezgâhlandığını iyi bilmelidir. AKP’nin çirkef bir biçimde geliştirdiği bu oyunlara ve Kürt halkını bölüp-parçalama planlarına, Kürt halkına dayatılan ihanet tutumuna karşı tüm Kürdistanlılar birleşmeli ve tutum almalıdır. Aksi durumda gidişatı çok tehlikeli bir düzeye gideceği bilinmelidir. Buna fırsat vermemek, barış ve demokratik çözüm çizgisini hayata geçirmek için, Türkiyeli ve Kürdistanlı demokratik yurtsever çevreler aktif bir biçimde rol ve görevlerine sahip çıkmalıdırlar.

Kürtler DTP’de birleşmelidir

Tüm yurtsever halkımız, bütün bu kirli ve alçakça senaryoların AKP’nin seçimleri kazanması için yapıldığı bilinerek, 29 Mart’ta bu kirli politikalara karşı sandıkta tutumunu ortaya koymalıdır. Mademki onlar DTP’ye karşı birleşerek bu kadar senaryo geliştiriyorsa, haysiyet ve onur sahibi tüm Kürtler de DTP’ye sahip çıkmada birleşmelidir. Halkımız, dayatılan iradesizleştirme, tasfiye ve ihanet çizgisine karşı büyük bir birlik ruhuyla tutum almalı ve kandırılacak, uydulaştırılacak bir halk olmadığını, iradesine, şerefine sahip çıkmasını bilen bir halk olduğunu 29 Mart’ta tüm dünyaya göstermelidir.”

ANF/BEHDİNAN