2 Ocak 2010 Cumartesi

Filistin için İsrail’e karşı boykot!

Filistin için İsrail’e Karşı Boykot Girişimi’, İsrail’in Gazze’ye yönelik büyük saldırısının yıldönümüne denk gelen 27 Aralık günü İstiklal Caddesi’nde düzenlenen bir yürüyüşün ardından Türkiye-İsrail ikili ilişkilerinin hedef alındığı Boykot kampanyasını ilan etti. Çok sayıda ilerici emek örgütü ve siyasi yapının bir araya gelmesiyle oluşan ve önümüzdeki dönemde yeni katılımlarla genişlemesi beklenen Girişim, Filistin için İsrail saldırganlığına karşı somut, sürekli ve etkili bir mücadele çizgisi oluşturmayı hedefliyor. Aşağıdaki deklerasyon metni kampanyanın hangi ihtiyaçtan hareketle ve nasıl başladığını ve Türkiye’ye nasıl taşınacağını özetliyor.

İsrail, bir yıl önce, Gazze’ye topyekûn bir saldırının ilk bombardımanına başlamıştı. 22 gün süren bu saldırı, dünyanın gözü önünde, arkasında 1500’ün üzerinde ölü ve 5300’ün üzerinde yaralı bırakarak Gazze’yi bir enkaza dönüştürdü. Hamas’ı yok etme bahanesiyle Filistin halkının kendi kaderini tayin etmek için yürüttüğü mücadeleyi bastırmak ve direnişi yok etmek amacıyla düzenlenen bu saldırı sonucunda on binlerce Filistinli evsiz kaldı ve yüz binlercesi okulunu, geçim kaynağını, sağlık hizmetini ve en temel yaşamsal ihtiyaçlarını kaybetti.

Bu saldırı hala devam ediyor. Gazze’ye uygulanan abluka 4. yılını doldurdu ve biteceğine dair bir işaret bulunuyor. Gazze açıkhava hapishanesi açlık, işsizlik ve çevre felaketleri gibi sorunlarla cebelleşiyor.

İsrail, yasadışı yerleşimlere, katliamlara, toprak gasplarına, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerine devam ediyor. Filistin halkının bu gidişe ikinci İntifada ile dur demesi karşısında İsrail, işgali daha da ağırlaştırdı. İsrail komşu ülkelere saldırmaktan da geri durmadı. 2006 yazında Lübnan’ın harap edilmesi ve Türkiye’den havalanan savaş uçaklarının Suriye topraklarını bombalaması hafızalardadır.

Bu suçlarına karşılık İsrail hiçbir müeyyideyle karşılaşmadı. Tam tersine ABD’nin sınırsız diplomatik desteği, gelişmiş silahları ve mali desteği; AB – İsrail Birlik Anlaşması; gerici Arap rejimleriyle normalleşen ilişkiler; uluslararası camiada saygın bir devlet statüsü; artan yabancı yatırımlar ve cılız kınamalarla ödüllendirildi. İsrailli liderler hiçbir bedel ödemeyeceklerinden emin bir şekilde Filistinlilerin boynundaki ilmeği gün geçtikçe biraz daha sıktı.

Dünya halklarının dayanışma eylemleri ise Filistin halkının direnme umudunu yeşertse de yetersiz kaldı. Siyonist devlet, üzerinde herhangi bir baskı hissetmedi. Çünkü İsrail, uluslararası alandaki askeri, diplomatik, ticari ya da akademik konumundan –Venezüella’nın tavrı gibi istisnai durumlar dışında- hiçbir şey kaybetmedi. Siyonist İsrail devleti, devletler ve uluslararası kurumlar nezdinde adeta dokunulmazlık sahibi. Bu durum karşısında Filistin halkı da, barış ve eşitlikten yana güçlerin, daha etkili olmak adına kullanabileceği bir araç olarak uluslararası boykot ve yaptırımlar kampanyasını gündeme getirdi.

Niçin boykot?
İsrail, uluslararası hukuka kulağını tıkayarak, BM kararlarını dahi çiğneyerek Filistin halkını tecrit altında tutuyor. Filistin’i işgal altında tutarak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engelliyor. Sınırları dahi belli olmayan, her an herhangi bir yeri işgal etme tehdidinden vazgeçmeyen İsrail, Batı Şeria’yı küçük parçalar halinde bantustanlaştıran ve Filistinlileri açık hava hapishanesinde yaşamaya zorunlu bırakan ayırım duvarı ve yerleşim bölgelerini kurmaya devam ediyor. Gazze’de bir buçuk milyon Filistinliyi temel ihtiyaçlarından mahrum bırakarak insanlık tarihinin en utanç verici ablukalarından birini uyguluyor. BM’nin 194 sayılı kararını reddedip sayıları altı milyona ulaşan Filistinli mültecilerin geri dönüşünü engelliyor. İsrail hapishanelerinde on bini aşkın Filistinli esir işkence ve tecrit uygulamalarına tabi tutuluyor. İsrail, Filistin halkının liderlerini ve milletvekillerini hapse atarak Filistin halkının demokratik temsilini baltalıyor.

Bunun yanında İsrail, yeni işgaller gerçekleştiriyor, yeni ölümlere, yeni göçlere yol açıyor. İsrail, Filistin halkının emeğine, topraklarına, doğal kaynaklarına, geçim araçlarına el koyarak yerel ekonomiyi çökerten ekonomik tahakkümüyle Filistinlilerin yaşama koşullarını tahrip ediyor. Toprağın asıl sahibi olan Filistinlilerin büyük çoğunluğu mülteci kamplarında yaşarken bir bölümü Yeşil Hat gerisinde kalan ve İsrail nüfusunun beşte birini oluşturan 48 Arapları İsrail hukuk sistemi dâhilinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor.

Filistin halkı mücadelesinin bu anında İsrail’e bir enternasyonal hareketle karşılık verilmesi stratejisini gündeme taşıdı. Temmuz 2005’te Filistinli siyasi parti, sendika, kitle ve taban örgütlerinden oluşan geniş bir koalisyon bu öneriyi somutlaştırdı. “Dünyanın her tarafından vicdanı olan insanları İsrail’e karşı, Güney Afrika’daki ırkçı rejimin sonunu getiren türden geniş boykotlar ve tecrit inisiyatifleri uygulamaya” çağırdılar. Boykot, Yatırımları Geri Çekme ve Yaptırımlar Kampanyası böyle doğdu.

1948’de kurulan İsrail’i, 28 Mart 1949’da tanıyan Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Ortadoğulu ülke oldu. ABD’nin Ortadoğu üzerindeki hegemonik çıkarları gereği Türkiye-İsrail ilişkileri ABD’nin destek ve katkılarıyla gün geçtikçe gelişiyor ve derinleşiyor. Büyük Ortadoğu Projesi dâhilinde Türkiye ve İsrail’in askeri işbirliğini güçlendiriliyor. Bu stratejik ortaklığın temelinde başta Filistin halkına olmak üzere tüm bölge halklarına karşı düşmanlık ve emperyalist egemenlik yatıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli hükümetleri de bu ittifakın önemli bir parçası olageldi. Çiller ve Erbakan hükümetleri döneminde İsrail Türkiye ilişkileri askeri düzeye taşınırken Ecevit hükümeti döneminde Türkiye, İsrail Hava Kuvvetlerinin katılımıyla Konya’da Anadolu Kartalı kod adlı tatbikatların ilkini düzenledi. Türkiye parlamentosunda, hala varlığını sürdüren Türkiye İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu, 183’ü AKP’li olmak üzere 289 parlamenter üyeliğiyle AKP hükümetinin ilk yılında oluşturuldu. Gazze saldırısının ardından, başkanı AKP milletvekili Nursuna Memecan olan bu gruptan pek çok milletvekili istifa etti, istifa etmeyenler arasında CHP’li Onur Öymen dikkat çekiyor. AKP hükümeti ise İsrail’le tüm düzeylerdeki ilişkileri geliştirirken “Gazze’de kardeşlerimiz ölüyor; one minute!” söylemini başarılı bir ikiyüzlülükle iç politikaya yönelik olarak kullanıyor.

Türkiye egemenleri, dinci ve laik tüm kanatları ve ordu başta olmak üzere tüm kurumlarıyla bu ittifakın savunucusudur. Stratejik ittifakın temel direğini askeri işbirliği ve silah ticareti oluşturmaktadır. Türkiye ile İsrail arasında tarımdan tohumculuğa, hayvancılıktan sulamaya, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar oldukça geniş bir alanda işbirliği ve ticaret anlaşmaları mevcuttur. 2008 itibariyle Türkiye-İsrail ticaret hacmi yaklaşık 2.6 milyar dolardır. Türkiye-İsrail askeri ilişkilerinin maddi boyutu 1.8 milyar dolar civarındadır. Tüm bu nedenlerle, Türkiye’de, İsrail devletinin cephaneliğine silah taşıma politikalarını hedef alarak yürütülecek bir boykot çalışması, Ortadoğu halklarının beklediği gerçek barışın gerçekleşmesinde önemli bir adım olacaktır.

Peki neleri hedef alacağız? Nasıl?
Ortadoğu’nun bir parçası olarak bizler emperyalist güçlerin gerçekleştirdiği bütün işgal ve sömürü biçimlerine karşı durmakta tereddüt etmedik. Yanı başımızda direnen Filistin halkı, Ortadoğu’da önemli bir antiemperyalist cephe oluştururken bizler bu cephenin destekçileri olduk. İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki olan Türkiye’de, İsrail’e ve Siyonizme karşı etkin bir boykot kampanyası örgütlemek bugün Filistin halkı ile tutarlı ve etkili bir anti-emperyalist/anti-siyonist enternasyonal dayanışma için atılacak en anlamlı adım olacaktır.

Filistin halkı onuru ve özgürlüğü için Siyonist barbarlığa karşı topyekûn direniyor. Filistin şahsında tüm dünyanın işçi ve emekçileri, ezilen halkları bu saldırganlığın hedefindedir. Filistin halkının direnişine her alanda destek vermek bütün insanlığın görevidir. Kendimizle hesaplaşmak durumundayız. Siyonist Devlet’le ve onun ardındaki emperyalist dünyayla işbirliğinin tümüyle kesilip atılmasını açıktan savunmayan herkes, tanık olduğumuz ve olacağımız bütün insanlık suçlarına birinci dereceden ortak olduğunu bilmelidir. Bizler bu suçlara ortak olmayacağımızı ilan ederek Siyonizmle suç ortaklığını hayatımızdan çıkarana kadar İsrail’i boykot edeceğiz!

Sözümüz açık ve nettir; Filistin halkına uygulanan bu hak ihlallerinin suç ortağı olmayacağız! Bu topraklarda Siyonizmi hangi varlık biçimiyle olursa olsun barındırmayacağız! İsrail askerlerinin yaşadığımız toprakların havası, karası ve denizini kullanmalarına karşı direneceğiz! İsrail’le diplomatik ilişkilerin kesilmesi için direneceğiz! İsrail ve Türkiye sermayesinin ilişkilerini teşhir edip ürünlerini boykot edeceğiz! Özellikle stratejik sektör ve kaynaklara yönelen İsrail yatırımlarına karşı çıkacağız! İsrail işgalini mümkün kılan araç ve silahların gelişmesine vesile olan her türlü teknolojide, bizim üniversitelerimizde yapılan araştırmaların hiçbir katkısı olmaması gerektiğini kamuoyuna duyurmak, bu bağlantıları araştırıp ifşa etmek ve üniversiteler üstünde, İsrail üniversitelerinden ve şirketlerinden uzak durmaları için kamuoyu baskısı oluşturmak için mücadele edeceğiz! İsrail devletinin desteklediği kültür ürünlerini ve sanat yapıtlarını boykot ederek, İsrail’in kültür sanat kanallarını kullanarak imaj yenileme çabalarını boşa çıkaracağız!

Gazze ablukasının kaldırılması için
İsrail ırkçılığını durdurmak için
Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönmesi için
Batı Şeria ve Gazze’nin işgaline son vermek için
İsrail vatandaşı Filistinlilere uygulanan apartheide son vermek için
Filistin halkının kendi kaderini tayini için
İsrail’le tüm askeri, ticari, diplomatik, akademik, kültürel ilişkilere son verilsin!