1 Aralık 2009 Salı

İnfazı devlet biliyordu

DTP'li Necman Ölmez ve Ferhat Ediş'in öldürülmesi olayına ilişkin, olayın faillerinden Zeki Akdoğan'a ait ses kaydı ortaya çıktı. Akdoğan, ses kaydında Ölmez ve Ediş'in para için değil, DTP'li oldukları için öldürüldüğünü söylüyor. Akdoğan, Ediş ve Ölmez'in infazının devlet bilgisi dahilinde yapıldığını belirtiyor.

Şırnak'ın Beytüşşebap (Elkê) İlçesi'nde 25 Temmuz'da DTP'li Necman Ölmez ve Ferhat Ediş'in öldürülmesine ilişkin detaylar ve olayın kimler tarafından işlendiğine dair önemli ayrıntılar ortaya çıktı. Olaydan hemen sonra 'Hançer Timi' elemanı ve olayı yapan 15 kişilik JİTEM ekibine yol gösteren ve planlayan korucu Zeki Akdoğan'ın askere giderken bir arkadaşıyla yaptığı sohbetin ses kaydı ortaya çıktı. Ölmez ve Ediş'in öldürülmesi ile ilgili geçtiğimiz ay tutuklanan ve şuan Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde bulunan Zeki Akdoğan'ın arkadaşıyla yaptığı sohbetin yer aldığı ses kaydında Akdoğan, olayın nasıl, neden ve kimler tarafından gerçekleştiğini anlatıyor.

Akdoğan, ses kaydında, Ölmez ve Ediş'in para için değil DTP'li oldukları için öldürüldüğünü söylüyor. Akdoğan, 2008 yılında Ediş'in abisinin ROJ TV'ye çıkarak Çeman Karakolu'nda rütbeli bir askerin kendisini tehdit ettiğini söylediği için 2 yıl önce Ediş ve Ölmez'in 'Ölüm dosyaları'nın hazırlanarak ölüm emrinin verildiğini söylüyor. Ediş ve Ölmez'in öldürülmesinin ardından Ediş'in abisi Nihat Ediş'in, kardeşinin öldürülmesi olayına ilişkin DİHA'ya verdiği demeçte de, 2008 yılında Çoşkun Binbaşı ve Sinan Yüzbaşı adlı askerlerin abisini ölümle tehdit ettiğini belirtmişti.

'15 kişilik ekipte Babat aşireti mensupları da var'

Olayı nasıl gerçekleştirdiklerini büyük bir soğukkanlılıkla detaylı bir şekilde anlatan Akdoğan, Ediş ve Ölmez'in Berxbir Festivali'nin olduğu günün sabahı Çeman Karakolu'ndaki bir rütbeli askerle tartıştıkları, bundan dolayı komutanın 'Giderseniz görürsünüz' şeklinde tehdit ettiğini, ardından kendilerine Ediş ve Ölmez'in ölüm kararının verildiğini söylüyor. Ediş ve Ölmez'in ölüm kararının ardından aralarında Şenoba Beldesi'nde korucu olan ve bölgede birçok faili meçhul cinayetten sorumlu tutulan Babat aşiretinden 4 kişi, Mala Beyrê'lerden 4 kişinin de aralarında bulunduğu toplam 15 kişilik ekiple olayı gerçekleştirdiklerini anlatan Akdoğan, diğerlerinin bölgeyi tanımadığı için kendisinin yol gösterdiğini söylüyor. Akdoğan ses kaydında olaya ilişkin şu bilgileri veriyor: 'Dört kişiyi, Derê Avê'de (yer ismi) bıraktık. Bir kişiyi de gözcülük ve araba geldiği zaman bizi haberdar etmesi için şebeke direğinin yanına bıraktık. Biz de 10 kişi ile olayın yapılacağı yere gittik.'

İşte korkunç cinayetin ayrıntıları

Ediş ve Ölmez'in içinde bulunduğu aracın saniye saniye izlendiğini kaydeden Akdoğan, olayı nasıl işlendiklerini ise şöyle anlatıyor: 'Ben Ediş ve Ölmezle telefon ile konuşurken 'geldiğinizde arabanızı Dûvê Botê de bırakın yukarı tarlara çıkın, 100-145 oğlak var gelin size satayım' demiştim. Ondan dolayı geldiler ve ben önlerine çıktım. 'Hoş geldiniz' dedim ve tokalaştıktan sonra ağacın altında oturduk. Sigara ve kola da getirmişlerdi. Açtık, sohbet ettik. 'Oğlaklar nerede?' diye sordular. 'Şu kayalığın ardındalar, otlatmaya götürmüşler' dedim. 'Peki, çantalarınız nerede?' diye sordular. Ben de 'çobanlarda' dedim. Sonra biri uzandı. Yorgundu. Belki de uykusuzdu. Baktım şüphelenecekler. Arkadaşlara haber verdim. Üç kişi geldiler. Şüphelendiler. 'Hatta biri arkadaşıma baktı ve 'O ne güzel silah öyle, bakabilir miyim?' dedi. Arkadaşım vermedi. Amacı silahı elde etmekti. Asıl amacımızı öğrenmişti. Biri uzanmıştı ve diğeri de oturuyordu. Ben arkadaşıma göz işareti verdim. Arkadaşlarım aynı anda her birine birer mermi sıktı. Birinden ses çıkmadı, ama diğeri kalktı ve bizimle boğuştu. Bayağı iriyarıydı. Vallahi biz hepimiz bıçak ve dipçikler ile saldırdık kötü ettik. Yere düştü. Sadece bir hırıltı çıkarıyordu. Sonra çektik aşağıya ve her birimiz kafalarına bir taş vurduk. Biraz ot falan attık üzerilerine. Sonra dolmuşumuz geldi ve arkadaşlarımızın hepsi minibüse binip gittiler. Derê Avê'dekilerle buluşup gittiler. Bana da öldürdüğümüz adamların arabasını götürüp aşağı vadiye yuvarlamamı söylediler. Ben de hemen aşağı indim arabalarına bindim. Panik ve korku ile hızlı sürdüm, sonra virajı alamadım. Baktım arabanın arkası kalktı ve uçuruma doğru gitti. Silahımı aldım ve hemen uzaklaştım.'

'Pirozhan Köyü'nde başka olaylar yapacaktık'

Olaydan sonra Pirozhan Köyü'nde başka olaylar da yapmayı planladıklarını itiraf eden Akdoğan, 'Ben olaydan sonra geldim, köyde (Pirozhan) bazı olaylar yapacaktık. Ama 'daha bu olay sıcakken iyi olmaz. Patlak verirse iyi olmaz. Dönüşte yaparız' dedim. Sonra hızla yukarıdaki bağları geçtim, Pirozhan köyüne kadar gittim. Şüphe bırakmamak için köye diğer taraftan girdim. Köyün girişinde Sabramoğlu Hüseyin'i gördüm. Gitmesini bekledim, sonra köye gittim. Sonra baktım köyde olay duyulmuş' şeklinde konuşuyor.

'Devlet bizimledir'

Olayın kimler tarafından, neden yapıldığı ve olaydan sonra 15 kişilik grubun nasıl izini kaybettirdiği ise Akdoğan şöyle anlatıyor: 'Yani ben bu olayı yaptım, ettim, kapattım. Kimsenin ruhu duymadı. Çünkü devlet bizimledir diğerlerinin haberi olmazdı zaten. Zaten devletin haberi var. Bizi görmezden gelir. Ayrıca bizim ekipte bir adam var. Kontrol noktalarında bir kağıt gösteriyor ve hemen geçiyoruz. Kimse durduramıyor. Bizdeki adam böyle bir adamdır. Devletin haberi olmasa böylesi olaylar zor yapılır.'

İşte Akdoğan ile arkadaşı arasında geçen diyalog;

Zeki Akdoğan: Yani ben bu olayı yaptım, ettim, kapattım. Kimsenin ruhu duymadı. Çünkü devlet bizimledir diğerlerinin haberi olmazdı zaten.

X: sana bir soru soracağım ama yüreğine girmesin bir şüphen olmasın ya da bir korkun. Benimki sadece bir merak. Bu iki adamın suçu neydi? Hainmiydiler yoksa para için miydi? Ya da başka suçlarımı vardı?

Zeki Akdoğan: Yok yok para yok iki yıldır dosyaları hazırlanmış ve ölüm emirleri verilmişti. Çünkü ikisi partiliydi. Abisi ROJ TV ile konuşmuştu ve Çeman karakolunda bulunan bir rütbeli hakkında konuşmuştu. Tehdit falandan bahsetmişti. Bir de bu ikisi Berxbir gününün sabahı Berxbire giderken yine Çeman karakolundaki komutanla tartışmışlar. Komutan onlara Berxbire gitmemelerini söylemiş. Onlar da gideceğiz demişler. Bundan dolayı da komutan onları 'Giderseniz görürsünüz' diye tehdit etmiş. Ve onlar gitmişler. Sonra haber geldi, bu olay yapılacak dendi.

X: Devletin haberi vardı yani?

Zeki Akdoğan: Evet evet devletin haberi olmaz olur mu?

X: Çünkü devlet isterse telefon dinlemesini yapar ve hemen olayı çözer diyorduk. Mutlaka devletin haberi var.

X: Peki senin arkadaşların nereye gittiler. Karakola mı?
Zeki Akdoğan: Onlar, Derê Avê'ye gidip diğer grupla buluşup gittiler.

X: Kontrol noktasına, karakola geçtiler. Yani devlet kimin hangi saati nerde geçirdiğini bilir. Arabalar noktadan geçerken kayıt altına alınıyorlar.

Zeki Akdoğan: Ya zaten devletin haberi var. Bizi görmezden gelir. Ayrıca bizim ekipte bir adam var. Kontrol noktalarında bir kağıt gösteriyor ve hemen geçiyoruz. Kimse durduramıyor. Bizdeki adam böyle bir adamdır.

X: Peki parmak izin arabada kalmadı mı? Eldiven mi kullandınız?

Zeki Akdoğan: Yok valla hiçbir şey kullanmadım. Zaten kısa bir süre kullandım. Bilemiyorum.

X: Yani diyorsun devletin haberi var.

Zeki Akdoğan: Devletin haberi olmasa böylesi olaylar zor yapılır.

Sertaç Kayar / DİHA