3 Aralık 2009 Perşembe

Uğursuz geleceğin habercisi Tan baskını



Foto: Uğursuz geleceğin habercisi Tan baskını
Tan Matbaası'nın 3 Aralık 1945’te basılmasının üzerinden 64 yıl geçti. Birgit, Göğüş, Demirel, Selçuk ve Arcayürek. Geleceği kafese hapseden isimlerden sadece bazıları. Zarakolu, “Türkiye'deki tüm şifreleri açıklıyor” dedi.

Tan Matbaası baskınının 64. yıldönümü bugün. 3 Aralık 1945’te binlerce kişi tarafından yağmalanan Tan Matbaası, baskınlar, katliamlar ve gayrimüslüm cinayetleri ile anılan Türkiye'de, karanlıkta bırakılanların özeti:

Tan Matbaası baskını, Cumhuriyet Halk Partisi tek parti iktidarından kurtulmak isteyen aydınların seslerini yükselttiği döneme denk düşüyor. Sosyalist bir gençlik hareketi gelişmeye başlamış, “Milli Şef” iktidarından kurtulmak isteyenlerin oluşturduğu demokrasi cephesinin görüşleri, Tan Gazetesi ve Görüşler dergisi ile birlikte tartışılır hale gelmiştir.

Tek parti dönemi, oluşan demokrasi atmosferini sindiremediği gibi şiddetle ezmeye yönelmiştir. İlk eylem Tan Matbaası baskınıdır. Türkiye'nin demokratikleşme sorununun mihenk taşı olacak saldırı, bizzat Cumhuriyet Halk Partisi öncülüğünde hayata geçirilir.

“Komünistler” diye hedef gösterilen TKP üyesi Sabiha Sertel ve eşi Zekeriya Sertel, Tan Gazetesi’nin sahibi ve yazarlarıdır. Matbaa basılır, talan edilir. Serteller yurt dışına çıkmak zorunda bırakılır. Matbaa 1945'te kapatılır. Ertesi yıl ise sıkıyönetim idaresi sosyalist parti ve sendikaları kapatır. Sarı sendikacılık hareketi başlar.

“Ehl-i vatan” çığırtkanlığı

Tek parti iktidarı CHP'nin sesi olan Vatan Gazetesi’nde 3 Aralık 1945 günü Hüseyin Cahit Yalçın imzasıyla, “Kalkın ey ehl-i vatan” başlıklı bir makale yayınlanır. Yalçın, “memleketini sevenleri komünistlere karşı mücadeleye” çağırmıştır.

Emir çabuk hayata geçirilir. İstanbul Üniversitesi’nde aynı gün çağrı yapılmış, “Kalkın ey ehl-i vatan” yazısı sınıfları dolaşmıştır. Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, İlhan Selçuk gibi isimler o dönem İstanbul Üniversitesi’nde öğrencidir.

Cumhuriyet gazetesi tertibi

Baskının kışkırtıcılarından olan Cumhuriyet Gazetesi, “vatandaş hassasiyeti”ni Görüşler dergisine karşı yürüttüğü karalama kampanyası ile örgütlemektedir. Cumhuriyet Gazetesi'nin saldırının öngünündeki baskısı, Görüşler Dergisi'ni manşetten şöyle görür: “Görüşler kelimesinin 'G' harfi ters çevrildiğinde ve bir kısmı parmakla örtüldüğünde orağa benziyor. Bizim yoldaşlar nihayet maskelerini attılar. 'Yeni Dünya' ve 'Görüşler' kızıl propaganda organlarıdır.”

Tertibat ertesi gün hazırdı

Ertesi gün, İstanbul Üniversitesi bahçesinde Orhan Birgit ve Ali İhsan Göğüş'ün 'komuta'sında toplanan güruh, bayraklar, satırlar, baltalar ve dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün resimleri eşliğinde yürüyüşe geçer. Cağaloğlu’nda bulunan Tan Matbaası binlerce kişi tarafından basılır. Taşlamalarla başlayan saldırı, binanın tahrip edilmesiyle devam eder. Binaya girenler matbaayı yağmalar, baskı makinelerini parçalar. Serteller'in daktiloları, masaları, telefonları, pencerelerden aşağı atılır. Son olarak binanın üzerine bir Türk bayrağı dikilir.

Aziz Nesin: Ey Türkfaşisti

Görüşler Dergisi'nin yazarlarından Aziz Nesin, üç yıl sonra “Ey Türk Faşisti” başlıklı yazısıyla baskını şöyle kaleme alır:

“Ey Türk Faşisti! Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip üzerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir. Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanı başında bulacaksın.

Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilir. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir Ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zapt edilmiş matbaaları yıkılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere Amerika’dan borç dahi alınabilir. Hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenilebilir.

Ey faşist yumurcakları! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi bütün bu yapılanları kafi görmeden, vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk Partisi”nin ambarlarında mevcuttur.”

Baskıncılar yükseklere terfi etti

Baskında etkin rol alan Orhan Birgit, kendisini 10 yıl sonra, Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun “Muhteşem bir özel harp operasyonu idi” diye tariflediği 6/7 Eylül olaylarında da gösterir. Kıbrıs Türktür Cemiyeti'nin ikinci başkanıdır. Olayların mükafatı olarak CHP’de milletvekilliği ve bakanlık kazanır! Şimdi Cumhuriyet Gazetesinde yazıyor. Aynı zamanda Aydın Doğan Vakfı’nın Yürütme Kurulu Üyesi ve genel müdürlüğünü yapıyor.

Bir başka isim... Cüneyt Arcayürek... Barış Harekatı'ndan sonra Kıbrıs'a ilk giren gazeteci ünvanına sahip. Özal ve Demirel dönemlerinde Cumhurbaşkanı Danışmanlığı görevi üstlendi. Bur süre, Ergenekon'dan tutuklu Tuncay Özkan ile birlikte Kanal Türk’te Politika Durağı isimli programı yaptı.

“Ben yürüdüm, ama binaya gitmedim, Tan'ı yağmalayanların bazıları da sonradan DP milletvekili oldu” diyen İlhan Selçuk, Cumhuriyet Gazetesi’nin imtiyaz sahibi ve başyazarı. 2000-2005 yılları arasında hazırlanan darbe planlarından dolayı, Cumhuriyet yazarları ve bazı komutanlar ile birlikte Ergenekon davasında yargılanıyor.

Süleyman Demirel, bir röportajında, “Elebaşı değildik, ama bu olaya katıldığımız doğrudur; bir öğrenci hareketiydi” diye anlatıyor, topluluktaki yerini. Ancak, baskında yer alanların devletin yüksek mevkilerine terfi ettiklerini kabul etmiyor!

Tan Matbaası, tüm şifreleri açıklıyor

Tan Matbaası baskınını Belge Yayınları Sahibi Ragıp Zarakolu gazetemize değerlendirdi. Saldırıyı, “Türkiye'de içine düştüğümüz durumun habercisi” diye yorumlayan Zarakolu, “Türkiye'deki tek parti rejimi demokrasiye geçeceğini ilan etti, ama sadece dış kamuoyuna yönelik bir açıklamaydı. Devlet daha çok dış dünyaya açık olarak demokratikleşme açılımlarında bulundu bu demokratikleşme hiçbir zaman gerçekleşmedi. Tan Matbaası olayı Türkiye'deki tüm şifreleri açıklıyor. Uğursuz bir geleceğin habercisiydi. Ne yazık ki önüne geçilemedi” dedi.

Geleceği kafese hapsettiler

“CHP, Türkiye'nin geleceğini 1945 Tan Matbaası olayları ile kapattı ve bir kafese hapsetti” değerlendirmesinde bulunan Zarakolu şöyle devam etti: “Bu kafes operasyonu, 1945 Tan Matbaası baskını ile başladı. Ne yazıkki, Türkiye bu kafesten bir türlü çıkamadı. Türkiye'deki resmi ideoloji ve militarizm hiçbir zaman iktidarı terk etmek istemedi. Seçimler olmakla birlikte Türkiye, militarizmin kontrolünde, sözde bir demokrasi olarak yaşadı.”

Tan baskınında Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Feruh Bozbeyli'nin (eski TBMM Başkanı) de olduğunun söylendiğini belirten Zarakolu, “Tan matbaasını o dönem basmaya gelen ya da basmayı seyreden o dönemin üniversite gençliği resmi ideoloji ile yetişmiş, militarist gençlikti. Ve bundan sonraki bütün politik davranışları da ne yazıkki o çerçevede sürdü” dedi.

Yazar Zarakolu, 1945 yılında Tan Matbaası önündeki Demirel'in 1960'lı yıllarda devrimcileri hedef almak için komando kampları kurdurarak tasfiye planının baş yapıcısı olduğunu kaydetti. Demirel'in “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz” ve “Devlet yaparsa suç değildir” sözlerini hatırlattı.

CHP Gençliği hep provokatör bir hareket

CHP gençlik çalışmalarını değerlendiren Zarakolu şöyle konuştu: “CHP'ye bağlı gençlik hareketi Tan Matbaası baskınından itibaren, her zaman Türkiye'de provakatör bir gençlik hareketi olarak kullanıldı. Sonra gerçekleşen azıklıklara yönelik saldırılarda yine CHP gençliği kullanıldı. Vatandaş Türkçe konuş kampanyalarında olsun, Batı Trakya'daki Yahudilerin kovalanması olayında olsun CHP gençliği başı çekti. Fakat, 1970'lerde sosyalist hareketin büyümesi ile birlikte bu politika iflas etti. CHP'nin kendisi bile kemalist mirası inkar eder göründü. Çünkü o zaman Türkiye toplumundaki sola yönelim o kadar şiddetliydi ki, CHP'de kendini sola doğru yönlendirdi. Bunun sahte bir yönelim olduğu daha sonra ortaya çıktı.”