19 Ocak 2009 Pazartesi

Adalet talebi ikinci yılında

1 Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçti. 301 üzerinden hedef gösterilen ve 3 kurşunla öldürülen Dink’in davasında yol alınmadı Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Şişli Osmanbey’deki gazetesi önünde öldürüldü. Öldürüleceğine ilişkin ihbarlar çok önceden dönemin yetkililerine bildirilirken, tetikçinin Ogün Samast olacağı da bir yıl öncesinden biliniyordu. Ancak 3 kurşun yiyen Dink’in öldürülmesine engel olma gereği duyulmadı. Korunan kollanan sanıklarla ülkücü partilerden para alınarak işlenen cinayetin ardından süreç, ihbarların dikkate alınmaması gibi skandallarla devam etti. İhmal sonucu Dink’in ölümüne neden olan devlet yetkilileri ise hâlâ koltuklarında.10 genç arasından seçildiVurulmasının hemen ardından görgü tanıkları ve çevredeki güvenlik kameralarından tespit edilen, beyaz bereli 18-19 yaşlarındaki Ogün Samast adlı gençti. Buna rağmen Samast, ancak bir gün sonra Samsun Otogarı’nda bulunabildi. Üstünden Türk bayrağı çıkan Samast, Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde jandarma ve polislerle ‘kahraman’ gibi çektirdiği fotoğrafıyla da, cinayetin derinliğini ortaya koymuş oldu. Burada verdiği ifadesinde Samast, cinayeti tek başına işlediğini ileri sürerek “Dink’in internetteki yazılarını okudum, kanıma dokunuyordu, öldürmeye karar verdim, İstanbul’a gidip yaptım” dedi. Ancak bir gün sonra, götürüldüğü İstanbul’da 21 Ocak 2007 tarihli ifadesinde Samast, atış talimi için Trabzon’da yaylaya çıktıklarını ve 10 genç arasından ‘iyi silah tuttuğu ve hızlı koştuğu için’ seçildiğini itiraf etti.Tüm bunlara rağmen İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, cinayetin örgütsel bağlantısı ve siyasi yönü olmadığını, milliyetçi duygularla işlendiğini öne sürdü.‘Pamuk akıllı olsun’Cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal ve muhbir Erhan Tuncel, cinayetten 4 gün sonra gözaltına alındı. Tuncel ile çekilmiş fotoğrafı basına yansıyan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, “BBP üyesi olduğunu sanmıyorum, ama ocağa, gençlerin arasına gelmiş gitmiş olabilir. Her fotoğraftan bir suçlu mu ihdas edeceğiz?” diyerek, Tuncel’in partisiyle ilişkisi olmadığını ileri sürdü.Ancak ifade veren Hayal, 2004 Mc Donald’s saldırısı için BBP Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan’dan bin dolar aldığını itiraf etti, Cihan da bu parayı verdiğini kabul etti.Milliyetçi bir albayla sık sık görüştüğü öğrenilen Hayal, 24 Ocak 2007’de Beşiktaş Adliyesi’nde savcılığa çıkarıldı. Adliyeye getirilirken “Orhan Pamuk akıllı olsun” sloganını atarak, işlenen cinayetin kendisi için ‘meşruluğunu’ ortaya koydu. Adliyede Samast’ın Hayal’e “Onu niye bana öldürttün?” demesi dikkat çekerken, Samast ifadesinde “Yasin Hayal ‘öldür’ dedi öldürdüm” dedi. İhmal soruşturulmadıDink’in öldürüleceği bilgisi birçok kez Trabzon Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na verilmişti. Cinayetten 11 ay önce İstanbul Emniyeti’ne ulaşan istihbarat, Trabzon Emniyeti’ne ulaşalı 2 yıl olmuştu. İstihbarat, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na da ulaşmış ve göz ardı edilmişti. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına bile giren bu ihmale ilişkin gereken yargılama ve cezalandırma yapılmadı. Trabzon Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Vekili Yahya Öztürk’ün görevden alınmasıyla yetinilirken, soruşturma izni alınan diğer yetkililer için yargılama süreci başlatılmadı. Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından da İstanbul Emniyeti kusurlu bulunmuştu ve Cerrah’ın Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi kararına rağmen, Cerrah hâlâ koltuğunda oturuyor. Altay her taşın altında Cinayette dikkatleri üstüne çeken bir isim de dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay. Altay, 16 Mart 1978’de Beyazıt’ta 7 öğrencinin kurşunlar ve bombalarla öldürülmesi sırasında katillerin peşine düşen polislere “Geri dön” emrini veren isimdi. Katliamdan sonra İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne atanarak ödüllendirilen Altay, daha sonra Gaziantep, Bursa, Kırklareli ve 16 Mayıs 2006’da Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Susurluk skandalıyla da gündeme gelen Altay’ın, Abdullah Çatlı’yla da sık sık görüştüğü ortaya çıktı. Altay, Dink cinayetinden birkaç gün sonra merkeze alındı.Önce işlem yapmadı sonra hatırlamadı! Bir başka katliam sanığı da 1999’da Ulucanlar Cezaevi’nde 10 tutuklu ve hükümlünün öldürüldüğü katliamın yöneticileri ve sanıklarından Albay Ali Öz, Dink cinayeti döneminde Trabzon Jandarma Komutanı’ydı. İstihbaratçı elemanlarının kendine rapor ettiği, Dink cinayetiyle ilgili bilgi notunu imzalayıp gerekeni yapmadı. 2008’in Mart ayında Öz, Bursa Bölge Komutanlığı’na getirildi. Jandarma istihbarat elemanlarının yargılandığı davada tanık olarak ifade veren Öz, tüm sorulara “Hatırlamıyorum” dedi.Sanıklar korunuyorDink’in öldürülmesinde parmağı olan sanıklar da, daha önce birçok eyleme katılmıştı. 2002’de Trabzon Santa Maria Kilisesi rahibinin yaralanmasından 2004 yılındaki Trabzon Mc Donald’s bombalanmasına kadar irili ufaklı eylemlerde sanıkların büyük bölümü de yer alıyordu. Üstüne üstlük sanıklar korunuyordu. McDonald’s saldırısının ardından mahkemeye zorla getirilmesi istenen istihbarat elemanı Tuncel, mahkemeye çıkmadığı gibi mahkemenin de Tuncel’i getirtmek gibi herhangi bir girişimi olmadı. Hayal’in bir ifadesinde, Tuncel’in cinayet planını MİT üyesi İlhan Güler’le yaptığını söylemesi bile soruşturulmadı.Tuncel’le Trabzon İstihbarat Şubesi’nde görevli polis M.Z’nin telefon konuşması basına yansıdı. Bu konuşmada polis, Tuncel’e “Cinayeti sizinkiler mi işledi? Cinayet bana anlattığın gibi mi işlendi? Yasin mi vurdu” gibi sorular yöneltiyor. Polisin “Öldü mü” sorusuna ise Tuncel, “Tabii canım, tek fark (katil) kaçmayacaktı, bu kaçmış” cevabını veriyor. Türk İntikam Tugayı (TİT) gönderdiği e-mailde cinayeti üstlendi. Mailde şöyle denildi: “Hrant Dink’i biz öldürdük. Şimdi sıra Osman Baydemir, Metin Tekçe ve Ferhat Tunç’ta, sıkıysa koruyun!”Nazikçe uyarıldı!Aldığı tehditlerden ötürü can güvenliğinden endişe duyan ve Şişli Cumhuriyet Savcılığı’ndan koruma talep eden Dink’e koruma verilmemiş, öldürüldükten sonra ise yetkililer, Dink’in koruma talebinde bulunduğunu bile kabul etmemişti. Dink, korunmadığı gibi bir de valiliğe çağrılıp ‘kibarca uyarılmıştı’. Dink’in, Sabiha Gökçen’in Ermeni kökenli olduğuna ilişkin yazısıyla ilgili hem Ermeni cemaatini, hem de ‘başkalarını’ rahatsız ettiğine dair uyarılar aldığı görüşme, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Hrant Dink Suikastını Araştırma Alt Komisyonu tarafından da araştırıldı. Dink’le görüştüğünü kabul eden İstanbul Valisi Muammer Güler ise Dink’i tehdit ettiği iddialarına karşı “Devlet böyle tehdit etmez, yapsaydı başka türlü yapardı” diyerek, akıllarda soru işaretleri kalmasına neden oldu.