14 Ocak 2009 Çarşamba

‘Sinter’de bir direniş var’ biliyor musunuz?

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, bir mektup yazmış. Mektubun konusu, 22 Aralık 2008’den beri direnişini sürdüren Sinter Metal İmalat Sanayii AŞ işyerinde patronun uygulamaları ile ilgili.
Gazetemizin okurları, Sinter’de olup bitenleri biliyorlar. Ama yine, kısaca da olsa özetleyelim. Fabrika tam kapasite ile çalışırken işçilerin sendikalaştığını, Birleşik Metal-İş’e üye olduğunu öğrenen patron, “Kriz var ve iş yok” diyerek, tüm işçilerin işine son vermiştir. Ve 22 Aralık’tan beri de işçiler fabrika önünde direnişlerini sürdürüyorlar.
Ancak patronun bu tutumunun gerçekte krizle bir ilgisi yok. Tersine, tipik bir “kriz istismarcılığı” var. Çünkü patron, fabrika tam kapasite çalışırken, birden, işçilerin sendikalı olduklarını öğrenince, tüm işçilerin işine son vermiştir. Bu da göstermektedir ki, patronun “iş sorunu”, “kriz baskısı sorunu” yoktur.
Ancak Sinter patronunun yasa ve hak-hukuk dinlemezliği, sadece sendikalaştılar diye işçileri kapı önüne koymaktan ibaret değil.
Serdaroğlu’nun mektubunda belirtildiği gibi, patron şu konularda açıkça yasa ve hak çiğneyicisidir:
1) Sendikalaşmak işçilerin yasal hakkıyken, bu hakkı kullanan işçileri işten atmak.
2) İşten atıldıkları ayda, çalıştıkları sürenin ücretlerini ve fazla mesailerini ödememek.
3) İş Yasası’nın 17. maddesine göre (bu maddeye göre patron, işten çıkardığı işçilerin kıdem tazminatlarını da ödemek zorundadır) işçilerin hakkı olan kıdem tazminatlarını ödememek ve ödeyeceğine dair de taahhütte bulunmamak.
4) İşçilerin İşsizlik Fonu’ndan yararlanmaları ve işsizlik maaşı alabilmeleri için gerekli olan ve işten çıkaran firmanın vermesi gereken “işsizlik başvuru formunu” vermemek.
5) İşyerinde yasadışı olarak işçi çalıştırmak. (Çünkü “iş yok”diye işçileri atılan işletmede işçi çalıştırılmaktadır.)
6) Pek çok işçinin sigorta primleri eksik yatırıldığı için işçilerin bir bölümünün İşsizlik Fonu’ndan yararlanmasının önü de kesilmiştir.
Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Serdaroğlu, yetkililere bütün bu yasasızlıkları duyurdukları halde hiçibir işlem yapılmamış olmasından yakınmakta; kamuoyundan da, sendikanın işçilerin mücadelesini sürdürmesi için destek istemektedir.
Elbette Serdaroğlu’nun bu çağrısı, birer birer vatandaşların duyarlılığa davet edilmesi ve onların, direnen işçilere yardımcı olması değildir. Tersine; bu çağrı, toplumun az çok örgütlü kesimlerinedir; bu örgütlü kesimlerin, kendi güçleri neyse o gücü seferber ederek bu mücadeleye destek olması içindir.
Bu çağrıyı ilk üzerine alacak olanlar da herhalde en başta DİSK, Türk-İş, KESK ve onlara bağlı sendikalar, duyarlı sendikacılar olmalıdır. Sonra Sinter Metal’in bulunduğu havzadaki işçi, emekçi (sanayi siteleri, fabrikalar, hastaneler vb.) merkezleridir.
Çünkü bir grup işçi sendikalaşmak için örgütlenmiştir; ama patron ve hükümet, sendikalaşma mücadelesini başarısızlığa uğratmak için elbirliği etmişlerdir. Sendikalaşma hakkıyla ilgili yasalar ve anayasal haklar ayaklar altına alınmıştır. Ve bu, sadece Sinter’de değil, az çok mücadele eden sendikacıların bildiği gibi, pek çok başka işyerinde de yapılmaktadır. Yani patronların ve hükümetin tavrı geneldir ve bu mücadelede bir adım atılması da ancak genel bir karşı çıkışla mümkündür. Ve Sinter’deki mücadele, sadece Birleşik Metal’in değil, tüm işkollarından sendikaların ve işçilerin de mücadelesidir. Eğer patronlara, işçilerin birliği ile Sinter’de geri adım attırılırsa; bu, başka işyerlerinde de sendikalaşma için ileri bir adım olacak, işçiler daha bir özgüvenle ve sınıfa güvenle davranacaktır. Tersi olursa, bu direnişin sadece Sinter’de yenilmesi değil, bütün işyerlerinde de daha geri düşmek anlamına gelecektir.
Bu yüzden Serdaroğlu’nun çağrısına ilk olarak sendikalar, sendikal konfederasyonlar yanıt vermeli; patronlar ve hükümete geri adım attırmak için bütün güçler Birleşik Metal-İş’in arkasında birleştirilmelidirler. Ve elbette patronlara geri adım attırmak da lafla, “destekliyoruz” açıklamalarıyla, “direniş ziyaretleri”yle olamaz; daha etkin, daha gerçek destek anlamına gelecek girişimlere; konfederasyonların, en azından az çok bir araya gelebilecek sendikaların ortak bir güçle ortaya çıkmasına ihtiyaç vardır.
Bu çıkışla, işçi gücünü eylemlere, direniş ya da greve kadar giden bir mücadele kararlılığı ile ortaya koyabilirlerse; Sinter direnişi, tüm sınıfın ileri adımına dayanak olan bir mücadeleye dönüşür. İçinden geçtiğimiz sürecin gerçekleri, sendikal haklar konusunda eğer sendikal merkezler bir biçimde güçlerini birleştirip ortaya çıkmazsa, diğer kesimlerin etkin bir mücadele gücü olarak sahneye çıkmalarının çok güç olduğunu gösteriyor.
Burada elbette, Serdaroğlu’nun çağrısının diğer muhataplarının; Evrensel gazetesinin, Hayat Televizyonu’nun, demokrat ve emekten yana basının, sınıf partisinin yandaşlarının ve ilerici demokratik kamuoyunun, üstüne düşeni yapmalarının gereğine değinmeye bile gerek görmüyoruz!..
14.01-2009