13 Şubat 2009 Cuma

İsrail'de sandıklardan çıkan sonuç bölge için tehlikeli -

İsrail seçimleri aşırı sağ ve ırkçılığın yükselişini gözler önüne sererken bölge için de olumlu sinyaller vermiyor. Seçimde en çok oyu Tzipi Livni liderliğindeki Kadima aldı ama asıl kazanan sağ partiler oldu.

Gazze saldırısının İsrail seçimlerine, iç politikaya yönelik bir adım olduğu söyleniyordu. Saldırının tek gerekçesi bu olmasa da İsrail halkı bu seçimde "şahin"ler arasında bir seçim yaptı. Dışişleri Bakanı Livni'nin liderliğini yaptığı Kadima (28) burun farkıyla Netanyahu'nun Likud'unu (27) geçti. Bu durum, İsrail'deki politik tıkanıklığa çözüm getirecek gibi görünmüyor. Seçimin kazananı aşırı sağcı Evimiz İsrail Partisi, kaybedeni de İşçi Partisi oldu.

Peki sandıktan çıkan bu manzara, İsrail ve bölge için ne anlam ifade ediyor? Bu durum; İsrail halkının sağa kaydığını, şiddet yanlılarını desteklediğini ve solun giderek güç kaybettiğini gösteriyor. İlk üç sırada merkez sağ, sağ ve aşırı sağ partilerin bulunması da bunun önemli kanıtı. İşçi Partisi oylarının düşmesinin en önemli nedeni, sol seçmenin Kadima için oy kullanması, oyların bölünmesini istememesi. Zaten Kadima ile İşçi Partisi arasında bir süredir felsefi bakımdan pek bir fark yok. Özellikle Ortadoğu sorunu, Filistin melesine yaklaşımları aynı. Yani İşçi Partisi tüm esprisini yitirmiş durumda. Ancak İsrail'in geleceği için ehven-i şer sayılabilecek Kadima-İşçi Partisi koalisyonu için gerekli sandalye sayısı olan 61'e ulaşmaları da mümkün görünmüyor.

'Şahin'leşenler kazandı

Bu yüzden Likud, Evimiz İsrail, aşırı dinci Saş ve diğer küçük partilerle sağ bir koalisyon kurulma ihtimali daha yüksek. Sorun da burada başlıyor. Çünkü Kadima-İşçi Partisi yani merkez blokla Likud-Evimiz İsrail-Saş bloku arasında bölgesel sorunlara yaklaşımda büyük farklar söz konusu. Sağ koalisyon hükümeti kurması halinde İsrail-Suriye arasındaki devam eden görüşmelerin kesilmesine, Gazze'ye yönelik İsrail politikalarının sertleşerek devam etmesine, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerinin yapımına devam edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Çünkü Likud lideri, Suriye ile devam eden görüşmelerdeki en önemli konu olan Golan tepelerinin geri verilmesine karşı çıktığını her defasında söyledi. Bununla kalmayıp Gazze konusunda ateşkesin erken ilan edildiği ve iktidara geldiği zaman Hamas'ı ezeceğini de defalarca açıkladı. Muhtemel koalisyon ortağı Evimiz İsrail Partisi'nin lideri Liberman ise daha ürkütücü. Moldova göçmeni, eski bir bar fedaisi olan Liberman tam bir Arap, Filistinli düşmanı, Gazze'ye atom bombası atmaktan söz ediyor. İsrail vatandaşı olan Arapların İsrail'e bağlılık yemini etmedikleri takdirde sürülmesini isteyen tipik bir ırkçı. Liberman'ın oy oranını artırması, İsrail halkının hem bölgede hem de Filistin'de olanlara nasıl yaklaştığının da bir göstergesi. Yani sağdan ırkçılığa doğru gidiş.

Barıştan güvenliğe kayış

"Bu durum İsrail toplumunun son 15 yılda nereden nereye geldiğini de gösteriyor. 1990'ların ortasında barışa daha yakın, daha ılımlı, kendine daha güvenli bir toplum olan İsrail bu süre içinde bu güvenini kaybetti. Siyasetçiler seçmenleri güvenlik-barış ikilemi içine soktu. Seçim yapmasını istedi. İnsanlar barışı feda etti. Aslında bu, yaratılan bir terör paranoyasının sonucuydu. İsrail toplumu neredeyse kendinden korkar hale geldi. Tüm politikacılar da bunu kullanmasını iyi bildi". Kudüs'te bir süre önce konuştuğumuz Ha’aretz gazetesinin yazarlarından Gideon Levy, seçimin genel değerlendirmesini böyle yapmıştı.

Levy'nin 1990'larda sözünü ettiği yüzbinlerce kişinin katıldığı barış gösterileri ve İşçi Partisi'nin güçlü dönemi gerilerde kaldı. Özellikle Gazze saldırısı sırasında tüm liderlerin sertlik konusunda birbirleriyle yarışması da İsrail'in içinde bulunduğu açmazı gösterir gibiydi. Ramallah'taki Bir Zeit Üniversitesi'nden Nebiil Radwan ise "İsrail kendini sürekli olarak düşmanlarıyla tarif ediyor. Sağ, bunu daha fazla kullanıyor. Ancak sonuçta bu, bir devlet politikası. Seçmen de kendini güvende hissetmek için sağa yükleniyor ama bu bir yanılsama. Çünkü güvenlik, terör konularının bahane olduğu biliniyor" diyor.

Filistinliler için sandıktan çıkan sonuç hiçbir anlam ifade etmiyor. Onlar için İsrailli siyasetçiler Filistin konusunda benzer düşüncelere sahip. Ancak Netanyahu liderliğinde sağ bir koalisyonun gelmesi bölgedeki gelişmeler açısından olabilecek en olumsuz sonuç olarak görülüyor. Çünkü yürütülmeye çalışılan görüşme süreçlerinin sekteye uğrayacağı biliniyor. Ama son döneme bakıldığında İsrail'de sağ ve solun nüanslar dışında pek farklı olduğu söylenemez. Bunun en önemi kanıtı da tüm partilerin Gazze savaşı sırasında izledikleri politikalardı.
Mete Çubukçu
Referans / 12.02.09