25 Mayıs 2009 Pazartesi

İşçiyi pazara dökeceklerine sokaklara döksünle

Çok değil daha üç gün önce Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen TİSK ve diğer patron örgütleri ortak bir açıklama yaparak krizin nasıl çözüleceğini kamuoyuna duyurmuşlardı.
Onlara göre halk pazara inmeli ve alışveriş yapmalıydı. Eğer halk pazarda alışveriş yaparsa krizin etkileri bir nebzede olsa azalacaktı. Sendikaların bu önerisinin ardından onların üyesi olan bir işçinin evine ziyarete gidiyoruz. “Pazarda harcayacak paranız var mı? Niye harcamıyorsunuz” diye soruyoruz. Bunun için şu sıralar sözleşme görüşmeleri süren Türk-İş’e bağlı sendikanın üyesi bir kamu işçisinin evine gidiyoruz. Gaziosmanpaşa’nın Karadeniz Mahallesi’ndeki evinde karşılıyor bizi Abdullah Aktaş. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde çalışıyor.
KRİZİ BAHANE EDİYORLAR
Kamu sözleşmelerindeki son durumu sorduğumuz Aktaş şu yanıtı veriyor: “Şu an biz üçüncü oturumu yaptık, hâlâ ücret konusunda bir teklif vermediler. Hükümet krizi bahane ederek kamu sözleşmelerinde bir şey vermek istemiyor. Kendileri uçak, gemicik alabiliyor ama biz karnımızı doyuramıyoruz. Kriz olduysa bunu işçi mi yaptı? Memur mu yaptı? Krizi yapanlar bedelini ödesin. Biz şu an hakkımızı istiyoruz. Eğer hakkımızı vermezlerse eşimizle, çocuğumuzla sokaklara, meydanlara döküleceğiz. Haklarımızı alacağız.” Aktaş’ın 6 çocuğu var, hepsi okula gidiyor. İkisi üniversitede, ikisi lisede, ikisi de ilköğretim okulunda. Evde Abdullah Aktaş’tan başka çalışan yok. Aylık geliri 1050 lira. 500 lira kira ödüyor, çocuklarının aylık masrafı bazen 700 lirayı buluyor. Faturalar, mutfak masrafı... Onları şimdilik anlatmıyoruz.
İŞPORTACILIK YAPIYORDU
Aktaş, evin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için 12 yıldır işten çıktıktan sonra işportacılık yapıyordu. Ancak yerel seçimlerin ardından belediye görevlileri tezgahına el koyduğu için artık ek iş yapamıyor. İşportacılıktan aldığı para ile faturalarını ve kısmen de olsa mutfak ihtiyaçlarını karşılıyormuş.
Aktaş, “Soruyorum 1050 TL ile 6 çocuk okutan, evi kira olan birçok işçi var, bu insanlar nasıl geçinecekler? Ben nasıl geçineceğim? Ben bir babayım, çocuklarım var. Bana şunu desinler ‘Evinin kirasını biz veriyoruz, çocuklarının okul masraflarını biz karşılıyoruz, faturalarınızı biz ödüyoruz, al sana 1000 lira. Tamam sesimi çıkartırsam ne olayım. Bütün bunları yapabilmek için 2-3 bin TL gerekiyor” diyor.
İKİ AYDIR PAZARA ÇIKMIYORLAR
Aktaş’ın işporta tezgahını belediye görevlilerinin kapması en çok evin hanımı Cemile Aktaş’ı etkiliyor. Abdullah Aktaş, özellikle iki aydır mutfaklarını yangın yerine çeviren bu durumu şöyle anlatıyor: “Sana yeminle söylüyorum eşimde burada çağırıp sorun iki aydır pazara çıkmıyoruz. İki aydır halk ekmekten günlük 7 ekmek alıp bulgur çorbası kaynatıp yiyoruz. Bizim bir balık yeme hakkımız yok mu? Salata yeme hakkımız yok mu? İki aydır eşimin cebine 20-30 TL koyup pazara gönderemiyorum. Bizim bir cacık yeme hakkımız yok mu?”
Sendikaların krizi çözmek için değil işçilerin etkilenmemesi için çözüm üretmesi gerektiğini söyleyen Aktaş, “Sendikalar işçileri pazara gönderilim diye düşüneceklerine, gidip aileleri tek tek gezsinler harcayacak parası var mı? Kamu işçileri içinde aileden kalma mal varlığı olan varsa geçinebiliyor ama benim gibi tek başına olanlar evi kira olanların geçinmesi mümkün olmuyor. Artık sendikalar bugüne kadar sustular bundan sonrada susacaklarsa yazıklar olsun onlara. İşçiyi pazara dökmeye çalışacaklarına sokaklara döksünler de haklarımızı alalım. Haklarımızı aldıktan sonra biz pazara gitmenin yolunu buluruz” diyor.
KIZINA 2 LİRA VEREMEDİ
“Bu sabah kızım lisede öğretmenleri ve arkadaşlarıyla bir yere gidecekmiş geldi bana ‘2 liran var mı’ dedi. Gidip gelmek için yol parası yapacak. Var diyemedim çünkü yok. Kızım dur bakkaldan borç alıp geleyim dedim. Öyle yaptım. Bakkaldan 5 lira aldım da kızıma verdim” diyen Aktaş, bu durumdan çok rahatsız olmuş. Çocuğuna 2 lira veremeyen baba olmak istemeyen Aktaş, bu duruma gelmesinin sorumlusunun sendikacılar olduğunu söylüyor. Aktaş, “Eğer 15 Haziran’a kadar toplusözleşme imzalanmaz ve haklarımız verilmezse, hırçınlığımız çok kötü olacak” diyor.
SOKAKLARA ÇIKILMALI
Hükümetin “işçilerin haklarını vermek istememesini” normal karşılıyor ancak bu kabul eden sendikacıları anlamıyor. “Çıkarsınlar bizi sokaklara, biz hakkımızı almayı biliriz” diyen Aktaş, sendikacıların devletle anlaştığını, ceplerine parayı koyup işçileri yüzde 2-3’lere razı ettiğini düşünüyor. İşçilerin haklarını alabilmek için bastırması gerektiğini anlatan Aktaş, eylem yapılmadan, sokaklara çıkılmadan haklarını alamayacaklarını düşünüyor. (İstanbul/EVRENSEL)

BONCUK İŞLİYORUM AMA...
Abdullah Aktaş’ın eşi Cemile Aktaş da şunları anlatıyor: “6 çocuk okuyor. Onlara yol parası veremiyoruz. Harçlık veremiyoruz. Ben boncuk işliyorum oradan bir şey gelirsen ancak öyle. Çocuklara bir şey verebiliyoruz. En son ne zaman et aldığımızı hatırlamıyorum. Pazara gidemiyorum. Bir gün öyle bir gün böyle mutfak olayını geçiştiriyoruz. Pazara gidecek para yok. Devlet bizi geçtik en azından çocuklarımıza burs versin. Bir tane çocuk para yok diye okulu bıraktı. Çalışmıyor, sokaklarda geziyor. Malatyalıyız. Kimsemiz yok. Bir kardeşim var köyde o bile zor geçiniyor. Ölene kadar böyle idare edeceğiz herhalde.”

HARCAYACAK PARA YOK!
Abdullah Aktaş’ın üniversitede okuyan oğlu Uğur Aktaş’la konuşuyoruz.
- Sen ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun?
- Üniversite bitiyor son sınıftayım. İş yok güç yok. Okurken geçim şartları çok belli olmuyor. Son sınıfa geldiğin zaman iş sıkıntısıyla birlikte hayatı da düşünmeye başlıyorsun. Başbakanlıktan burs alıyorum 180 lira. Bir ay onunla idare ediyorum, bitiyor. Eğer ailemde varsa onlardan alıyorum.
- En son babamdan ne zaman para istedin?
- Valla çok uzun zaman oluyor. Geçen yıl almıştım bir kez.
- Sendikaların gidin pazarda para harcayın açıklamasını nasıl değerlendiriyorsun?
Sendikaların bu açıklamasını birkaç ay önce İstanbul Ticaret Odası Başkanı da söylemişti. Para harcasınlar demişti. Özellik de kamu kesimi diye üzerine bastırmıştı. Bu açıklamayı yapanlar acaba harcayacak para olup olmadığını biliyorlar mı? Biz kamu işçisinin ailesiyiz bizde harcayacak para yok.
Evrensel