28 Mayıs 2009 Perşembe

Mayınlı topraklarda tehlikeli oyunlar

Türk ordusu Türkiye- Suriye sınırına döşediği mayınları çıkaramıyor. Uluslararası sözleşmeler gereğince çıkarması gerekiyor ama yapamıyor. Yapmak istemediğinden değil, “teçhizat ve özel eğitilmiş uzman personeli” olmadığından yapamıyor.

Yaklaşık bir milyonu aşkın mayının çıkarılması için en az bir milyar dolar parasal kaynak gerekiyor. Para da tek başına yetmiyor. Bunun yanında ‘uzman personel’ de gerekiyor. Mayınları beş yıl içinde çıkarması gereken Genelkurmay, ‘teçhizatım ve uzmanım yok‘ diyerek topu hükümete atıyor. Türk ordusu kendisinin ürettiği birçok sorun gibi bu sorunu da çözemiyor, bu işin de altından kalkamıyor. Ordu bunun aczini yaşıyor, ama memleketi- hot zotla- yönetmekten ve önüne gelene sopa sallamaktan da vazgeçmiyor.

Türkiye Meclisi şimdi mayın sorununu çözmeyi tartışıyor. Hükümet ordunun talebi doğrultusunda işi ‘dış güçlerle‘ çözmeyi amaçlıyor. Hükümet ve ordu işbirliği halinde mayın çıkarma işini İsrail’e vermek istiyor ancak, muhalefet bu karara tepki gösteriyor. Aslında iş İsrail’e taahhüd edilmiş ancak engeller aşılamıyor. Ordu birçok kez olduğu gibi bu kez de ‘pisliği‘ İsrail’e temizletmek istiyor ancak, muhalefet ve kamuoyu buna sıcak bakmıyor. Türkiye kamuoyu mayınlı arazilerin 45 yıllığına İsrail firmasına verilmesini istemiyor. İsrail firmasının bu topraklarda organik tarım yapacağı, ‘bio gıda‘ üreteceği söyleniyor.

Mayın çıkarma meselesi Türk ordusunun ‘ülkesine ve milletine‘ hangi gözle baktığının son örneğini oluşturuyor. Bir ordu düşünün ki memleketin milyonlarca dönüm arazisine mayın döşüyor. Halk açlık sınırında yaşıyor ama o en verimli arazileri ‘ölüm tarlasına‘ çeviriyor. 3 milyon dönüm araziye bir milyondan fazla mayın gömüyor. Döşediği mayınların orada sonsuza kadar kalacağını düşünüyor olmalı ki, geleceğe dönük herhangi bir plan-program da yapmıyor. Birgün bu mayınları çıkarmak zorunda kalacağını düşünmüyor. Şimdi ise döşediği mayınları bulup çıkaramıyor. Çareyi de İsrail’e sığınmakta buluyor.

Gariptir, ordu ve yandaşları daha düne kadar “İsrail Gap bölgesinde toprak satın alıyor” diyor ve “vatan elden gidiyor” diye yaygara koparıyor, ortalığı birbirine katıyorlardı; şimdi sesleri çıkmıyor. Başbakan Erdoğan da her fırsatta İsrail’e verip veriştiriyor, ‘Davos show’da izlediğimiz gibi esip gürlüyordu, ama o da yelkenleri suya indirmişe benziyor. Erdoğan şimdi açıktan İsrail yandaşlığı yapıyor.

Öte yandan İsrail’in ‘baş düşmanı‘ Suriye’den de herhangi bir itiraz gelmiyor. Suriye de Türkiye’yle arasına İsrail’in yerleşmesini kabul etmişe benziyor. Parlamento on gündür bu konuyu tartışıyor. Muhalefet hükümeti “vatan toprağını yabancılara peşkeş çekmekle”, suçlarken, hükümet de muhalefeti ‘faşizan‘ davranmakla itham ediyor. Kürt siyasetinin ise bu konuda sesi pek çıkmıyor. Baskı ve operasyonlar eşliğinde sürdürülen ‘çözüm tartışmaları‘ öne çıktığı için olsa gerek, mayınlı topraklar meselesine sıra gelmiyor.

Oysa sorun asıl olarak Kürt halkını ilgilendiriyor. Sorun Kürtlerin ve Kürdistan’ın geleceğini yakından ilgilendiyor zira, mayınlı topraklar üzerinden yeni bir sinsi plan geliştiriliyor. Her şeyden önce bu mayınlama esas olarak Kürdistan’ın bölünmüşlüğünü perçinlemek, Kürt halkını baskı ve denetim altında tutmak için yapılmıştı. Kürt halkı geçmişte bu yüzden ağır bedel ödedi. Binlerce insan mağdur edildi. Kimi sakat kalırken, kimi de hayatını kaybetti. Aileler arasındaki iletişim bıçak gibi kesildi. Bütün bu acıların hesabının sorulması, konunun en azından insani boyutunun gündeme getirilmesi, sınırların ardına kadar açılmasını istemek gerekiyor. Kaldı ki bu topraklar orada yaşayanlarındır ve onlara verilmelidir. Bölgede toprak reformu yapılmalı, arazi topraksız köylüler arasında pay edilmelidir. Ne var ki bu yapılmıyor. Bunun yerine tehlikeli bir plan devreye sokuluyor. Türkiye Kürtlerin arasına bu kez mayın yerine İsrail sermayesini yerleştiriyor.

Kürt halkının açlıktan ve sefaletten kurtulmasına izin verilmiyor. Halk bu kez İsrail’e köle yapılmak isteniyor. Kürt yoksullar bu kez İsrail’le karşı karşıya getirilmek isteniyor. Türk devleti toprak karşılığında İsrail’i Kürtlere karşı yanına alıyor. Kürdistan’ı tek başına elde tutamayacağını görüyor olmalı ki, İsrail’i de açıktan işin içine katıyor.

Türkiye, Başbakanı Erdoğan‘ın‚ “kadın ve çocukları öldürmeyi iyi biliyor” dediği İsrail’i bu yüzden Kürtlerin ülkesine yerleştiriyor. Bu ihale gerçekleşirse çok geçmez Kürtler köle, İsrail yeni efendi haline gelir. Bölge bu kez Batı Şeria’ya döner. Nusaybin Gazze’leşir. Dolayısıyla her şeyden önce Kürt sorununun çözülmesi ve bölgeyle ilgili her kararda Kürtlerin onayının da alınması gerekir…
GÜNAY ASLAN