30 Mayıs 2009 Cumartesi

KESK’e iş yerlerimizden sahip çıkacağız

Perşembe sabah İzmir’den gelen telefonla uyandım. Arayan şube yöneticimiz, SES İzmir Şube yöneticimiz Yüksel ÖZMEN’in sabah 05.30’dan itibaren evinin arandığını ve gözaltına alınmakta olduğunu bildiriyordu. Durumu Yönetim Kurulu üyelerimizle paylaşmaya henüz başlamıştım ki, KESK Genel Sekreteri’nin de gözaltına alındığı haberi, ardından da KESK binasının ablukada olduğu ve aranmak istendiği haberi geldi. KESK binasına gittiğimde arama başlamıştı ve biz öğlen yapılacak basın açıklaması için ayrılırken arama hâlâ devam ediyordu.
Arama ise ne aradığının değil ne bulabileceğinin üzerinden suç üretmeye yönelikti. Çünkü, KESK Kadın Sekreterliği odasında bulunan ve kendinden önceki dönemleri de kapsayan tüm dosyalar, geçen yıl vefat eden KESK Eski Genel Sekreteri Sevil Erol’un fotoğraf albümü, 6 yıl kadın sekreterliği görevinde bulunan Sevgi Göğçe döneminde yapılan kadın çalışmalarının dokümanları, kadınların toplu sözleşme taleplerinin yer aldığı dosyalar, yıllardır sürdürülen kadın çalışmalarının çeşitli dokümanları, Amargi kadın dergisi… Liste böyle uzayıp gidiyor, koca koca dosyaları koymak için büyük mavi çöp poşetleri de hazır. Yazıların burada incelenmesinin günleri alacağını ve bu nedenle götürmek zorunda olduklarını söylüyor bir jandarma görevlisi. Sokakta bekleyen canlı yayın araçları ve medya ordusunun objektifleri ile yukarıda saydığım ‘örgüt dokümanlarının’ içinde olduğu mavi çöp torbalarını birleştirdiğimizde ortaya çıkacak görüntü bizlere ve kamuoyuna hiç yabancı değil. Zaten bazı medya kuruluşları, emniyet güçleri ağzı ile üretilen “Terör örgütü ile bağlantılı operasyon” söylemlerini sabahtan başlatmışlar, sizin yaptığınız açıklamalara kulakları tıkalı.
KESK ve bağlı sendikalarımız kuruluşundan itibaren çok ağır süreçlerden geçti. Çeşitli baskılar gördü, üyeleri sürgünler, gözaltılar yaşadı, memuriyetine son verilip yargı yolu ile dönenler oldu ama hiçbir zaman KESK, merkezi düzeyde böylesine bir saldırıya maruz bırakılmamıştı. Bunun için bu saldırıyı farklı ele almamız, nedenlerini farklı değerlendirmememiz gerekir diye düşünüyorum.
Krizin tüm emekçileri derinden etkilediği, kamuda toplu sözleşmelerin sürdüğü, işçilerin toplu sözleşmelerden kazanımla çıkmak için kendi konfederasyonlarını uyarıp hükümete ihtar çektiği ve hareketlendiği, haziran ayı itibariyle KESK ve bağlı sendikaların talepleri için alanlara çıkmaya hazırlandığı bir sürece denk gelmesi dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu saldırıyı yapanlar kendi çıkmazları üzerinden bu tür saldırıları planlıyorlar. Çünkü örgütlü ve dinamik bir güç olan KESK’in işçilerin hareketi ile birleşecek yegane güç olduğunu biliyorlar. Çünkü önümüzdeki TİS döneminde diğer kamu sendikalarının görüşme ile sınırlı tarzlarına karşın KESK’in işyerlerini ve alanları temel alan mücadeleye yöneleceğini biliyorlar. Daha dün Bursa’da hastane yangınında 8 vatandaşımızın ölümü üzerine hükümetin içine düştüğü durum biliniyor, ölenlerin ardından Sağlık Bakanı’nın sarf ettiği sözler havada asılı duruyor. Hemen her gün yaşanan skandallar gizlenemez hale geldi. “İyi şeyler olacak” diyenlerin cilası her gün biraz daha dökülüyor.
Böyle bir dönemde, sendikalarımızın merkez yöneticilerinden işyeri temsilcilerine kadar her kademedeki yöneticimize, ileri kadrolara ve üyelere düşen görev örgütümüze sahip çıkmak ve her türlü saldırıya karşı örgütünü ve örgütlü gücünü korumaktır. Bunun yolu, bir yönü ile siyasi iktidarın ve onların borazanlığını yapanların kara propagandasına karşı gerçekleri güvenle ve cesaretle söylemek, diğer yanı taleplerimize her zamankinden daha fazla sahip çıkarak onları elde etme mücadelesini yükseltmektir.
TİS sürecine dair KESK tarafından hazırlanan programı işyerlerine taşımak, zenginleştirmek, kadro eylemi içine sıkıştırmadan tüm emekçilere yaymak, taleplerimizi ve yaşananları işyerlerinde tartışmak, eylem öneri ve kararlarını işyerlerinde konuşmak ve hayata geçirmek, örgütlerimizin güçlü olduğu işyerlerinde vakit geçirmeden planlamalar yaparak pratikleştirmek, sendikal örgütlülüğümüze yönelik saldırılara verilecek en iyi yanıt olacaktır.
Gözaltı, tutuklama ve baskılarla gerilemeyeceğiz, krizin yükünü bize yıkmak için deneyecekleri her türlü yönteme karşı duracağız, ülkemizde barış ve kardeşliği hakim kılma mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu böyle biline…
ŞÜKRAN DOĞAN - SES Merkez Yönetim Kurulu Üyesi