31 Mayıs 2009 Pazar

ROSA’NIN MEZARINDA KİM YATIYOR?

Berlin’de bir adli tıp kurumunun bodrumunda bulunan naaşın efsanevi devrimci Rosa Luxemburg’a ait olduğu iddia ediliyor.
Berlİn’deki adli tıp bodrumunda elleri, ayakları ve başı olmayan bir kadın naaşı bulundu. 1919’dan bu yana binada tutulan ceset Rosa Luxemburg’un anatomik özellilklerine sahip, mezardaki naaşa ilişkin verilerin ise Rosa’ya uyumsuz olduğu saptandı.
Berlin Charité hastanesi adli tıp bölümü başkanı Michael Tsokos, adli tıp bodrumunda varlığı yeni fark edilen bir kadın cesedinin 15 Ocak 1919’da katledilen devrimci Rosa Luxemburg’a ait olduğunu ileri sürdü.
Almanya’da yayımlanan Der Spiegel dergisinin haberine göre, Dr. Michael Tskos, başı, elleri ve ayakları olmayan kadın cesedi 1919’dan bu yana adli tıp bodrumunda bulunduğunu, bilgisayar tomografi incelemesi sonucuna göre, cesedin büyük bir olasılıkla Rosa Luxemburg’a ait olduğunu söylüyor. Tsokos’un hazırladığı rapora göre, ceset, öldürüldüğü sıra 40 ila 50 yaşları arasında olan, bir eklem hastalığı olan artrozdan rahatsız ve bacaklarının biri diğerinden kısa olan bir kadına aitti. Rosa da öldürüldüğü tarihte 47 yaşındaydı; doğuştan gelen bir omurga rahatsızlığı dolayısıyla bir bacağı diğerinden kısaydı.
Charité hastanesi adli tıp bölümü, Haziran 1919’da yapılan otopsinin ve ardından hazırlanan raporun çelişkili olduğunu açıkladı. Buna göre, 13 Haziran 1919’da Berlin-Friedrichsfelde mezarlığına gömülen naaş, Rosa Luxemburg’un anatomik verileriyle uyum içinde değildi. Rosa Luxemburg’un eserlerini yayımlayan Karl Dietz Verlag Berlin yöneticisi Jorn Schutrumpf, bulunan naaşın gerçekten de Rosa Luxemburg’a ait olabileceğini, ancak söz konusu çelişkilerin bugüne kadar hiç kimsenin dikkatini çekmemiş olmasının şaşırtıcı olduğunu söyledi.
Bu arada bir açıklama yapan Rosa Luxemburg Vakfı, bulunan naaşın Rosa Luxemburg’a ait olması ihtimalinin, dönemin Alman egemenlerinin katlettikleri devrimciyi, ölümünden sonra bile rahat bırakmak istemediklerinin bir kanıtı olduğunu vurguladı. Vakıftan yapılan açıklamada, Rosa Luxemburg devlet kararıyla öldürüldü ve devlet kararıyla da naaşı yok edilmek istendi deniyor. Vakıf yönetimi, Rosa Luxemburg’un naaşının bugüne kadar bir hastanenin bodrumunda bulunmadan kalabilmesini çok manidar gördüklerini belirterek, dönemin Alman Hükümeti’nin yasal mirasçısı olan Federal Hükümet’e çağrıda bulunarak, adli tıptaki naaşın gerçekten kime ait olduğunu ortaya çıkarması ve onurlu bir biçimde defninin sağlanması için gerekli adımların atılmasını istedi.
Rosa Luxemburg yoldaşı Karl Liebknecht gibi 15 Ocak 1919’da devlet kararıyla askerler tarafından işkenceyle sorgulanmış, ardından başına sıkılan bir kurşunla öldürüldükten sonra cesedi Landwehrkanal’a atılmıştı. Berlin-Friedrichsfelde Sosyalistler Mezarlığına defnedilen Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, her yıl Ocak ayının ikinci Pazar günü yapılan ve onbinlerin katıldığı yürüyüşle anılıyor.