Dünyada geçtiğimiz 20 yıl içinde 10 milyona yakın anne, gebelik ve doğum kaynaklı sorunlar nedeniyle hayatını kaybetti. Her yıl 4 milyona yakın bebek doğumdan sonraki 28 gün içinde ölüyor. Anne ölümlerinin yüzde 80’inin, bebek ölümlerinin ise yüzde 36’sının temel sağlık hizmetlerinden yararlanılması halinde önlenebileceği belirtiliyor.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) hazırladığı Dünya Çocuklarının Durumu 2009 Raporu’na göre her yıl yarım milyonun üstünde anne hamilelik ve doğuma bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor, 4 milyona yakın çocuk ise en fazla 28 gün hayatta kalabiliyor. Hayatta kalan milyonlarca çocuk açlık, hastalık, enfeksiyon ve yaralanmalarla boğuşmak zorunda kalırken, doğumu atlatan milyonlarca kadın da ömür boyu gebelikle ilgili sağlık sorunlarına katlanmak zorunda kalıyor.
‘Dünyadaki en büyük uçurum’
Rapordaki en çarpıcı veri gebelik ve doğum kaynaklı sağlık sorunlarının ülkelere göre dağılımında ortaya çıkıyor. Rapora göre, az gelişmiş ülkelerdeki kadınların gebelik ve doğum kaynaklı ölüm riski sanayileşmiş ülkelerdeki kadınlara göre 300 kere daha büyük. Raporda, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki bu fark ‘dünyadaki en büyük uçurum’ olarak nitelendiriliyor.
Rapora göre, sağlık alanındaki uçurum bebek ölümlerinde de kendini ortaya koyuyor: Az gelişmiş bir ülkede dünyaya gelen bir bebeğin ilk 28 gün içinde ölme riski, sanayileşmiş ülkelerde dünyaya gelen bir bebeğe göre 14 kez daha büyük. Anne ölümlerinin yüzde 95’i, yenidoğan ölümlerinin ise yüzde 90’ı dünyanın en yoksul ülkelerinin bulunduğu Afrika ve Asya’da meydana geliyor.
Öldüren ayrımcılık
Raporda, yoksulluk ölçüt alınarak yapılan incelemelerde, ülkelerin kendi içlerinde de farklı gelir grupları arasındaki uçurum da açıkça görülüyor. Rapora göre en yoksul yüzde 20’lik kesim içindeki ailelerin bebeklerinde 28 gün içinde ölenlerin sayısı, en varlıklı yüzde 20’lik kesime göre en az 25 kat daha fazla. Bu oran bazı ülkelerde yüzde 50’ye kadar çıkıyor. Raporda anne ölümlerinde de benzer oranlar görülüyor.
Rapor, beslenme ve sağlık hizmetlerinin önemine de vurgu yapıyor. Gebelik önce ve sonrasında yeterince beslenen ve temel sağlık hizmetlerinden yararlanan kadınların hayatta kalabilecek bebekler dünyaya getirme şanslarının daha yüksek olduğu kaydedilen raporda, anne ve çocuklara yönelik temel hizmetlerin kadınların kolaylıkla ulaşabilecekleri noktalarda verilmesi gerektiği ifade ediliyor. Raporda yoksulluk, toplumsal dışlanma, cinsiyet ayrımcılığı ve politik ortamın yarattığı sorunların anne ve bebek ölümlerine doğrudan ve dolaylı yoldan neden olduğu vurgulanıyor.
Sağlık hizmetlerinin önemi
Rapora göre yenidoğan ölümlerinin yüzde 86’sı üç ana nedene dayanıyor: zatürree, tetanos ve ishal gibi enfeksiyonlara, sfiksi (oksijen yetersizliğinden ileri gelen boğulma) ve prematüre (2 bin gramın altında) doğum. Raporda bu rahatsızlıkların çoğunun temel sağlık hizmetlerinin sağlanmasıyla önlenebileceği vurgulanıyor. Rapora göre yenidoğan ölümlerinin ise yüzde 36’sına kaynaklık eden enfeksiyonlar annelerin daha iyi sağlık taramasından geçirilmesi, aşılanması, doğum sırasında hijyenik ortamın sağlanması gibi önlemlerle ciddi oranda azaltılabilir. Raporda, doğum sonrası anne ve bebeğin sağlık ve bakım hizmetlerinden yararlanmasının ölümleri azaltacak diğer bir etken olduğuna dikkat çekiliyor.
Rapor anne ölümlerinin da temel doğum ve sağlık hizmetlerinin sağlanmasıyla yüzde 80 oranında azaltılabileceğini gösteriyor. Raporda, annelere sunulması gereken hizmetler şöyle sıralanıyor: Kaliteli üreme sağlığı hizmetleri, doğum öncesi bakım, doğum sırasında sağlık görevlilerinin bulunması, kolay ulaşılabilir acil sağlık hizmeti, yeterli beslenme, doğum sonrası bakım ve annelerin eğitimi.