27 Temmuz 2009 Pazartesi

ALPAGUT DENEYİMİ ÖĞRETMEYE DEVAM EDİYOR

Alpagut Linyit İşletmesi işçileri, kendi taban örgütlülüklerini yaratarak yönetime el koydukları ve üretimi yeniden örgütledikleri büyük bir deneyimle tarihe geçmenin haklı gururunu da yaşıyor.
Alpagut Linyit İşletmesi işçileri, kendi taban örgütlülüklerini yaratarak yönetime el koydukları ve üretimi yeniden örgütledikleri büyük bir deneyimle tarihe geçmenin haklı gururunu da yaşıyor.
1969 yılında, Bağımsız Çorum Ahalisi ve Maden İşçileri Sendikası’nın örgütlü olduğu Alpagut Linyit İşletmesi’nde çalışan işçilerin düşük olan ücretleri bir de parça parça ödeniyordu. Ayrıca işçiler çalışma güvenliği için gerekli teknik donanımdan da yoksunlardı. Bu sorunların giderilmesini isteyen işçilerin talepleri, üretimin düşük olduğu bahanesiyle reddediliyordu. Bu durum karşısında fabrikada bir araya gelip toplantılar düzenleyen işçiler, seçtikleri temsilci arkadaşlarını sendikacılarla görüşmek üzere Ankara’ya gönderdiler. Fakat sorunlarının çözümü konusunda sendikacılardan bekledikleri desteği alamadılar. İşletmenin bölge müdürü de olan Sendika Şube Başkanı Mehmet Kocatüfek, işçilerden değil patrondan yana tutum almaktaydı. Ama işgalden sonra tavır değiştirecekti.
Bütün bunlara, zarar edildiği gerekçesiyle 73 gündür ücretlerin ödenmemesi de eklenince, 786 maden işçisi 16 Haziran 1969’da harekete geçti ve fabrikayı işgal edip yönetime el koydu. İşgalle birlikte fabrikadaki üretim işçiler tarafından yeniden düzenlendi. İlk iş olarak, işletmedeki tüm işçilerin yer aldığı ‘İşçi Genel Kurulu’ oluşturuldu. Kurul üretimi yönetecek bir ‘İşçi Konseyi’ seçti. İşletmenin hesapları düzenli bir biçimde tutuluyordu. Kömür satışı, oluşturulan satış komiteleri aracılığıyla gerçekleştiriliyordu. Üretim 8’er saatlik üç vardiya halinde yeniden örgütlendi. Vardiyası biten işçiler 8 saat daha fabrikada kalıp olası bir saldırıya karşı nöbet tutuyorlardı.
İşçiler arasında işbölümüne gidilmişti ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmamıştı. Büro işçileri, teknik personel ve muhasebeciler konseyin denetimi altında çalışmaya başladılar.
İşletme, patronun yönetimi altında zarar ederken, işçilerin yönetimi altına girdikten kısa bir süre sonra kâr etmeye başladı. 2. ve 3. haftalarda üretim hacmi yüzde 50 arttı. Eskiden 250-300 ton olan üretim, 410-450 tona kadar yükseldi. Günlük satış bedeli ise 8 bin liradan 40 bin liraya çıktı. İşgalden önce işçilerin yönetimine karşı çıkan sendika yönetimi, işçilerle yaptığı toplantı sonunda işletme yönetimine katıldı. Alpagut işçileri, bu eylemleriyle ilk defa patronlar olmadan da üretebileceklerini, üstelik yönetim işinde de çok daha başarılı olabileceklerini ortaya koymuşlardı. Patronlar sınıfını esas rahatsız eden de buydu. Bu nedenle hükümet işçilerin bu hareketini bir an önce bastırmak için harekete geçti. İçişleri Bakanlığı tarafından Çorum Valiliği’ne talimat verildi. Ankara’dan Çorum’a gönderilen jandarma birliği, 17 Temmuz’da madeni kuşattı. Direnmeye hazırlanan işçiler, sendika yönetimi tarafından yatıştırıldığı için jandarmanın müdahalesi kısa sürdü. Operasyonun ardından 35 gün süren işçi yönetimine son verildi. Jandarma komutanı, valilikten aldığı emirle 7 işçi, 3 sendikacı ve 1 memurun işine son verildiğini ve işletmenin yönetimine el koyulduğunu bildirdi. İşçiler bu karara 2 gün ocaklara inmeyerek tepki gösterdi.
İşten çıkarılan sendika şube başkanı Mustafa Kocatüfek, işgalin ardından işçilere ve kendisine yöneltilen suçlamalara karşı, “Davranışım suç ise neden 32 gün sonra müdahale ettiler? 1 milyon lira alacaklıyız, jandarma göndereceklerine alacaklarımızı göndersinler” sözleriyle yanıt veriyordu.
İşgalin sona ermesiyle sendika ile işveren arasında toplu sözleşme imzalandı. İşten atılan işçiler yeniden işe alındı. İşletme bir süre sonra işçilerin talepleri doğrultusunda Türkiye Kömür İşletmeleri’ne devredilerek devletleştirildi. Alpagut işgali, işçilerin özyönetiminin bu topraklardaki en önemli örneklerinden biri oldu. Bu deneyim, işçilerin üretmekle kalmayıp yönetebileceğini bir kez daha kanıtlamış oldu.