30 Temmuz 2009 Perşembe

Hükümet bir türlü açmıyor

İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay “Kürt açılımı”nı ilan edecek diye sabahtan beri TV karşısında büyük heyecan içinde bekledim.

Beşir Atalay kürsüde hemen hemen 20 dakika konuştu ve kusura bakmasın ama hiçbir şey söylemedi. Pardon söyledi; bu meselede üslup ve yöntemin de önemli olduğunu, hatta içerikten de önemli olabileceğini söyledi. Meseleyi ele alırken kullanacakları yöntemden örnekler verdi. Ayrıca, konu üzerinde hassasiyetle durduklarını, her türlü merci ile (galiba DTP, PKK hariç) görüşeceklerini bildirdi.
Bizzat kendisi, çalışma sürecinin 2005’te Başbakan’ın demokratik açılım sürecini başlatması ile hayata geçtiğini ilan etti. Ancak, aynı Atalay somut sorular karşısında “Çalışmalara daha yeni başladık” dedi.


Basın toplantısında söylediği tek somut şey ise Cumhurbaşkanı’nın evvelsi gün söyledikleridir: “Daha çok demokrasi ve haklar bu sorunu (otomatikman) çözer!”
Bu doğruluğu kendinden menkul basmakalıp cümleyi cebinizde her daim taşır ve bir konuda hiçbir şey söylemek istemediğiniz zaman joker kâğıdı gibi ortaya çıkarırsınız.


Kulakları çınlasın, Mehmet Altan da kendisine adres bile sormaya kalksanız, “Meseleyi küresel boyutta ele almak ve ilk önce değişen dünya koşullarındaki yerine bakmak lazım” diye cevaplandırır. Onun da son 10 yıllık joker kartı bu cümledir.


* * *


Kürt meselesi 70 yıldır var, bu hükümet işbaşına 7 yıl evvel geldi. AKP kurulduğu andan beri “Kürt meselesi”ni Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisi olarak takdim etti. Başbakan 2005’te “demokratik açılım” yapmaya kalktı ama danışmanları ona “demokratik cumhuriyet” dedirtince terimin esas sahibi Apo’dan aferin aldı ve anında çark etti. Önce “alt-kimlik üst kimlik” dedi, sonra “Ya sev, ya terk et” bağlamında bir söyleme sarıldı.


Cumhurbaşkanı da seçildiğinde ilk ziyaretini 2 yıl önce Güneydoğu’ya yaptı ve “meselenin mana ve önemini” vurguladı ama geçen mayısta “tarihi fırsat”tan bahis açana dek bu konuda hemen hiçbir somut çalışma yaptırmadı. “Tarihi fırsat”ın ne olduğunu da bugüne dek kimse anlamadı.


Bugün de “Kürt açılımı” gündemde. Neden? Bu köşede günlerdir iddia ediyorum ki, esas olan “Kuzey Irak açılımı”dır.


“Kürt açılımı” sadece “Kuzey Irak açılımı”nın tabii bir sonucudur.


“Kuzey Irak açılımı” ise gündeme, Obamania tutkunlarının zannettiği gibi, bölgeye daha fazla demokrasi yerleştirmek için değil, ABD’nin bölgedeki çıkarlarının korunması için gelmiştir. Kabul! “Kuzey Irak açılımı” bile Türkiye’ye tarihi bir fırsat sunuyor ama Türkiye’nin bu fırsatı kullanmasını bilmesi lazım!


Kusura bakılmasın ama bu fırsatı kullanmak için yeni akıllar, yeni fikirler gerekmiyor.
Mangal gibi yürek gerekiyor!


Mesele kökü tarihe gömülmüş çok ama çok zor bir meseledir. Ancak, meseleyi çözmeyi ise bu işi Gordion’un düğümünü çözecek siyasi irade becerir.


* * *


Gözüken odur ki, şu ana dek ortaya somut öneriler koyacak ve bu önerilerin siyasi risklerini yüklenecek bir irade çıkmadı. Bu iradeyi, görev tarifi gereği Başbakan’ın göstermesi gerekiyor.

Bunun için de cesarete ihtiyaç var!

O yoksa, işte böyle ortada top çevirirsin!

Başbakan’a açık çağrımdır. Kürt açılımı Kürtler muhatap alınmadan bir yere gitmez. Tamam, PKK ile görüşmüyorsun, hazırla somut programını, al demokratik kurallara uygun olarak seçilmiş DTP’yi karşına, diyaloğu başlat! Gerisi zaten kendiliğinden gelir!

Yoksa, lütfen Kürtleri bir kez daha oyalama!

Cüneyt Ülsever
Hürriyet / 30.07.09