30 Temmuz 2009 Perşembe

'Cezaevlerinde tahliye edilmeyi bekleyen tutuklu ve hükümlü var'

Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Mahmut Soner, İHD'ye gönderdiği mektupta, kanser hastası tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekerek, 'Son günlerde Erol Zavar, İsmet Ablak ve Güler Zere adlı tutukluların ismi öne çıksa da, bunlar gibi acilen tahliye olması gereken 10'un üzerine hükümlü ve tutulu var' dedi.

Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan kanser hastası Erol Zavar'ın oda arkadaşı Mahmut Soner, İHD İzmir Şubesi'ne gönderdiği mektupla kanser hastası tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekti. Son günlerde kanser hastası Erol Zavar ve Güler Zere ile Erzurum Cezaevi'nde yaşamını yitiren İsmet Ablak adlı tutukluların isimlerinin öne çıktığını ifade eden Soner, ancak onlar gibi acilen tahliye bekleyen 10'un üzerinde kanser hastası tutuklu ve hükümlü olduğunu belirtti. Türkiye'nin değişik cezaevlerinde bulunan Avni Uçar, Aynur Epli, Gazi Dağ, Gülezar Akın, İnayet Mete, İsmet Ayaz, İzzet Turan, Memduh Kılıç, Nesimi Kalkan ve Yusuf Kaplan adlı tutuklu ve hükümlülerin kanser hastası olduklarının hatırlatıldığı mektupta, bu tutuklu ve hükümlülerin acilen tahliye olmaları gerektiği vurgulandı.

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü hastaların durumuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde yapılan açıklamaya değinen Soner, 'Açıklamada yasal prosedür hatırlatılmış. Son yılların modası bu. Bir şeyler sorgulamaya başladığında, ilgili kurumlardan bir açıklama yapılır; her şeyin nasılda ''yasalara uygun' olduğu söylenir. Siz istediğinizi sorgulayın, sorun, yazın, ben bildiğimi okurum demenin kibarcası. Bu açıklamalar hiçbir şey söylememenin de biçimidir aynı zamanda' diye belirtti.

'Her şey yasal prosedüre uyduruluyor'

Yasaya göre hayati sorun teşkil eden ve sürekli hastalığı olan hükümlünün cezası, Adli Tıp raporuyla saptandığında, ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından 6 ay sürelerle erteleme yetkisi olduğunu söyleyen Soner, şunları belirtti: 'Adli Tıp raporunun bulunduğu dosyanın Adalet Bakanlığı'nca gönderilmesi durumda Cumhurbaşkanı tarafından cezası hafifletilebilir ya da tümden kaldırılabilir. Cumhurbaşkanlığı'nın hatırlattığı 'yasal prosedür' işte budur. Açıklamada dosyaların köşke gönderilmediği de söyleniyordu. Oysa Erol Zavar hakkında Cumhurbaşkanlığı'na yapılmış onlarca başvuru var. Geçen yıl Milletvekili Ufuk Uras da Cumhurbaşkanlığı'yla Erol Zavar hakkında görüşme gerçekleştirmişti ve Cumhurbaşkanı, aynı cevabı vermişti. Ufuk Uras'a 'yasal prosedür' demişti. Acaba bu yasal prosedür Cumhurbaşkanı'nın dosyaları Adalet Bakanlığı'ndan istemesine engel midir? Cumhurbaşkanı herhalde gazete okuyor, haberleri izliyordur. Erol için yüzlerce haber yayınlandı. Cumhur' un yani halkın başkanı olarak, başkanlığını yaptığı insanların taleplerini, hayatlarını görmezden gelmeye hakkı yoktur. Bir yıldır hala dosya gelmediyse, yasal prosedürün işlemesinde Adalet Bakanlığı ya da Adli Tıp kanalarında bir tıkanma var demektir. Bunu Cumhurbaşkanı'nın görmemesi mümkün değildir. Tıkanmanın kaynağını bulup gidermek ise ilk elden Cumhurbaşkanlığı'nın görevi olmalıdır.'

'Adli Tıp'ın güvenirliliği kalmamıştır'

Soner, yazdığı mektupta, Adli Tıp'ın son 6-7 yılın en tartışmalı kurumlarının başında geldiğini ifade ederek, özellikle tecavüze uğramış çocuklar hakkında hazırladığı ''ruh sağlığı bozulmamıştır'' raporlarıyla imza attığı skandallar, kurum olarak varlığını tartışmalı hale getirdiğini belirtiyor. Soner, 'Yalnızca bu bile Cumhurbaşkanı'nı düşündürmeli ve harekete geçirmelidir. Çünkü onun raporlarıyla insanlar hakkında olumlu olumsuz, yaşamsal ölümcül kararlar verilmektedir. Adli Tıp ülkedeki onlarca kilit kurum gibi atamayla çalışmaktadır. Yani bağımsız değildir, yürütmeye bağlıdır. Demokrasiyi daha da darlaştıran etkenlerden biridir bu. Yürütme, halka karşı, kendisini, devleti koruyacak kişileri atamakta, bu kişiler de mevcut olanı koruyacak tarzda davranmaktadır. İşte Erol Zavar mesane kanseridir ve Adli Tıp sürekli 'hapishanede kalabilir' raporu düzenliyor. Oysa geçtiğimiz günlerde bir başka mesane kanserli hastanın Cumhurbaşkanı tarafından affedildiğini yazdı gazeteler. Adli Tıp o kişi için

'Hapishanede kalamaz' raporu düzenlemiş belli ki. İşte bu çifte standardın nedeni, atamayla oluşan kurumun kendisini halka, işçilere, emekçilere, yoksullara karşı değil, devlete karşı sorumlu saymasındadır' dedi.

DİHA