17 Temmuz 2009 Cuma

Genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin ülkeye girişine seyirci kalınamaz!

22 Nisan 2009 tarihinde yine bu sayfada yazıldığı üzere “Biyo Güvenlik Yasası” ile ilgili görüşmek üzere ABD Tarım Bakanlığı’nın davetlisi olarak ABD’ye giden ve Monsato Şirketi ile de görüşen hükümet üyelerini...
22 Nisan 2009 tarihinde yine bu sayfada yazıldığı üzere “Biyo Güvenlik Yasası” ile ilgili görüşmek üzere ABD Tarım Bakanlığı’nın davetlisi olarak ABD’ye giden ve Monsato Şirketi ile de görüşen hükümet üyelerini Monsato Firması iyice ikna etmişe benziyor. Bakanlar Kurulu’nda ele alınan tasarı hakkında konuşan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Kanunun yürürlüğe girmesiyle genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine izin verilmesinin önü açılacak” demiş. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Tayfun Özkaya Evrensel Gazetesi görüş sayfasında bu konulara fazlaca değindiğinden bende başka bir yönden GDO (Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar) gerçeğini değerlendireceğim.
GD ekinler yayılıyor mu?
Dünyada GDO’ların ticari amaçlı ekimi 1996 yılından itibaren yaygınlaştı. GD (genetiği değiştirilmiş) ürünlerin ekimi 1996 yılında 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık (mha) bir alanda başlarken, günümüzde 25 ülkede 125 mha alanda yapılmaktadır. GD ekinlerin yetiştirildiği toplam alan dünya tarım arazisinin ancak yüzde 2.4’ü kadardır. GD ekin alanlarının yüzde 50’sine ABD tek başına sahiptir. Buna Kanada, Arjantin, Brezilya, Paraguay, Çin, Hindistan ve Güney Afrika’yı da dahil edersek, bu 8 ülke ekim alanlarının yüzde 98’ine sahip olmaktadır. Bu tablo sermaye çevrelerince GDO’ların dünyada hızlı bir şekilde yayıldığının göstergesi olarak kullanılıyor. Oysa bakıldığında ekim alanlarının yüzde 88’i Kuzey ve Güney Amerika’da yer almaktadır. AB ülkelerinin ise GDO’lara pek fazla izin vermediği ve bu konuda direndiği gözlenmektedir.
GD ekinler nelerdir?
Günümüzde ticari amaçlı tarımı yapılan başlıca GD tarım ürünleri mısır, pamuk, soya ve kanoladır. Bu ürünler genetiği değiştirilmiş tarımın hemen hemen yüzde 100’ünü oluşturmaktadır. Biber, patates, domates, pirinç, buğday, balkabağı, ayçiçeği, yerfıstığı, kasava ve papaya gibi ürünlere de genetik müdahalede bulunulabilmektedir.
Genetik yapısı değiştirilme çalışmaları devam eden ürünler ise muz, kiraz, çilek, karpuz, kavun, ananas ve ahudududur.
GD pirinç, buğday, domates ve patates küresel pazarda yer bulamamıştır.
GD ekinler küçük çiftçiyi kalkındırır mı?
GDO’larla ilgili istatistikler, ağırlıklı olarak biyoteknoloji şirketleri tarafından finanse edilen International Service of the Acquisition of Agri-Biotech Applications (ISAAA) tarafından her yıl yayımlanmaktadır. Gerek biyoteknoloji şirketleri gerekse ISAAA GDO’lu tarıma geçilmesi durumunda bu çiftçilerin çok daha fazla kazanacaklarından bahsetmektedirler. ISAAA 2008 yılı içinde yayınladığı son raporunda biyoteknoloji ekinlerini yetiştiren çiftçi sayısının 25 ülkede hızlı bir şekilde 13.3 milyona yükseldiğini, bunun yüzde 90’ının yani 12.3 milyonunun gelişmekte olan ülkelerdeki küçük ve yoksul çiftçiler olduğunu belirtmektedir. ILO dünyadaki çiftçi sayısının yaklaşık olarak 1.3 milyar olduğunu tahmin etmektedir. 12.3 milyon çiftçi küçük çiftçilerin sadece binde 7’sini, GD ekin yetiştiren 13.3 milyon çiftçi de tüm çiftçilerin yüzde 1’ini oluşturmaktadır. GD ekinlerin yüzde 88’ini Kuzey ve Güney Amerika’daki yalnızca 600 bin çiftçi büyük çaplı endüstriyel çiftliklerde yetiştirmektedir. GD ekinlerin yüzde 88’ini tüm GDO yetiştiren çiftçilerin yalnızca on binde 5’i yetiştirmektedir. Bu oranlara göre küçük çiftçilerin kalkınacağı tezi doğru değildir. Çin ve Hindistan’da GDO’lu üretimden zarar edip intihar eden çiftçilerin sayısı çoğalmaktadır. Paraguay’da kırsalda yaşayan halkın yüzde 40’ı yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Arazi sahiplerinin yüzde 2’lik bölümü tüm arazilerin yüzde 70’ini kontrol altında tutmaktadır.
Verim yükseldi, tarım ilacı kullanımı azaldı mı?
ABD’de üniversitelerin 1998 yılında yaptıkları 820 alan denemesinde GD soyanın diğer soyalara göre yüzde 5.3 daha düşük verime sahip olduğu tespit edildi. Kontrollü şartlarda yapılan mısır üretiminde ise GD mısırların yüzde 12 daha düşük verime sahip oldukları saptandı.
Arjantin’de ticari amaçlı GD soya ekilmeye başlandığı 1996 yılında 13.9 milyon litre glyphosate kullanırken 2008’de bu miktar 200 milyon litreye yükseldi.
GD’li ekinlerde tarım ilacı kullanımı azalmadı tersine artış gösterdi. En yeni GD ekin çeşitleri tarım ilacı kullanımını teşvik etmektedir. GD ekinler herbisite dayanıklılık gösteren yabancı otların yayılmasına neden oldu, hatta Arjantin’de GD’li ekinler yüzünden 1 milyon hektarlık alanı yabancı otlar bastı.
İnsan sağlığına, çevreye ve biyoçeşitliliğe etkileri neler?
Alerjik reaksiyona neden oluyor, antibiyotik direncini zayıflatıyor, toksik etki yaratıyor, konveksiyonel ve organik tarımı tehdit ediyor, ne kadar uzak olursa olsun rüzgar, arılar ve kuşlar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor. Canlı türlerini tehdit ediyor, biyoçeşitliliği yok ediyor. GD’li ekinler tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor. Eğer GD’li ekinler dünya çapında yaygınlaşırsa daha önce hiç bilinmeyen yabancı otlar ortaya çıkarak bütün tarım arazilerini kaplayabilir. Gen akışı, arılar, kuşlar ve rüzgar yoluyla tozlaşmalar sınır tanımadan kilometrelerce yayılabilir. Çevreye, insana, doğaya ve diğer canlılara geri dönüşümsüz, telafisi mümkün olmayan zararlar verir.
GD ekinlerden kimler faydalanıyor?
GD ekinlerden faydalananlar onların patentlerinden, pahalı GD tohumlarından ve artan tarım ilacı satışlarından kazanç sağlayan biyoteknoloji tekeli dev şirketlerdir. Bunlardan birisi de dünyanın en büyük tohum şirketi Monsato’dur. Monsato tohum alanında tekeldir, dünyanın 5. büyük tarım ilacı şirketidir. Dünyanın en çok satılan tarım ilacı Roundup’ı pazarlamaktadır. Roundup’ın aktif maddesi olan glyhosate pazarının yaklaşık yüzde 60’ını kontrolünde tutmaktadır. Roundup, Monsato’nun Roudup Ready tohumlarıyla birlikte kullanılmaktadır.
Bu duruma seyirci kalınamaz!
Bir kez ülkeye girdiğinde ekosistem ve tüm canlılara geri dönülmez, telafisi mümkün olmayan zararlar veren genetiği değiştirilmiş bitkilerin ülkemize giriş ve üretimi kesinlikle yasaklanmalıdır. Bu duruma seyirci kalınmamalıdır.
Bu konuda, küçük üretici köylü sendikalarına, üretici birlikleri ve kooperatiflerine, ziraat odalarına, tarım iş kolundaki işçi ve kamu emekçileri sendikalarına, meslek odalarına, çevreyle ilgili demokratik kitle örgütü ve derneklerine ve emekten, doğanın korunmasından yana siyasi partilere büyük görevler düşmektedir.
AKIN ERDOĞDU - Ziraat Mühendisi