28 Temmuz 2009 Salı

ZAMLAR ZİNCİRDE BOŞANDI DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAĞIZ !

AKP hükümeti bir yandan krizin yükünü emekçilerin sırtına bindirmek için sermaye adına paketler yayınlıyor ve sermayeden vergi indirimlerine giderken, öte yandan bütçe açığını kapatmak için dur durak bilmeden zam yapıyor. Dünyada petrol fiyatları düşerken Türkiye de AKP hükümeti 15 temmuz günü petrole yüzde 7.8’lik zam yaparak, iğneden ipliğe yüzde 20’leri bulacak zammın önü açıtı. Daha öncede elektriğe, suya ve doğal gaza yapılan zamlarla beli bükülen emekçiler, petrole yapılan yeni zamlarla , işçilere ve emekçi memurlara reva görülen 3 kuruşluk ücret zammı da kepçeyle geri alındı.

Yerel seçimler nedeniyle kesenin ağzını açan AKP hükümeti , milyarları bulan bütçe açığını kapatmak için başta doğal gaz ve petrol olmak üzere, zorunlu giderlerden su, elektrik ve taşımacılığa yüklü zam yağdırdı. Ekonomik krizin ekonomiyi daha da alabora etmesi kapitalist rejimi artan oranda bir istikrarsızlığa sürüklüyor. Bu istikrarsızlığın faturası da devlet terörü, işçi kıyımı terörü, vergi yükü ve zamlarla, işçi ve emekçi yığınların sırtına bindiriliyor.
Bilindiği üzere egemen sınıfların ve Onların hükümetleri her dönem ekonomik ve politik bunalımlarını faturasını/yükünü emekçilerin sırtına yıkmışlardır. Bugün AKP hükümeti tarafından uygulanan politikalar da aynı hedefi gütmektedir.

AKP hükümetinin “refah”, “istikrar” dediği şeye bakın enflasyon resmi yüzde 12, bütçe açığı yılın ilk yarısında da 23 milyar 205 TL, iç ve dış borç 500 milyar doları aşmış, işsizlik resmi verilere göre 4 milyonu aşmış. Bu verilen ortaya koyduğu bir gerçek var: oda ” refah” , “istikrar” dedikleri bu açmazın yükünün giderek daha fazla emekçi yığınların omuzlarına yıkıldığıdır.

AKP hükümeti, işbirlikçi tekelci burjuvaziye sınırsız kar mutluluğunu yaşatırken, derinleşen ekonomik krizin yükü; tarım ürünlerinin taban fiyatını düşük tutarak, işçilere ve memurlara yüzde 3’lük komik zam uygulayarak, alım güçlerini neredeyse sıfırlanarak emekçilere bindiriliyor. Bire bir kendisini politik düzlemde ortaya koyamasa da, sermaye sahipleri ile emekçiler arasında gelir adaletsizliği ve kutuplaşma giderek daha fazla öne çıkıyor.
Dahası, yapılan yeni zamlar ekonomik krizin faturasını tüm sonuçlarıyla ezilen ve sömürülen sınıflara çıkartmaktan başka bir anlam gelmiyor.
Başbakan Erdoğan pembe yalanlarla emekçi yığınları aldatıp, durumu olduğundan daha iyi göstermeye çalışırken ve” kriz bizi teğet geçti” derken, işçi ve emekçi yığınların yaşamlarını zamlar ve vergilerle çekilmez hale getirerek, aslında sermayenin çıkarlarından başka birşey yapmadığını gösteriyor. İşsizlik, yokluk, yoksulluk, devlet terörü ile toplumun zamlara ses çıkarmasını önleyecekler. Böylece zamlar, mevcut olan faşist baskı ve terörü daha da yoğunlaştıracaktır.
AKP hükümeti gelir uçurumlarının yaratılmasında doğan rahatsızlıklarda, özveriyi daima işçi-memur ve kır emekçileri ezilen ve sömürülen yığınlardan istemektedir. Enflasyon aşağı çekildi demagojisiyle temel girdi fiyatlarına zamlar bir birini kovalıyor.
Ücretler çok kısa zaman diliminde zamlar karşısında erirken, yine en fazla özveri istenen kesimler emekçilerdir. İşte kapitalizmin adaleti bu kadar acımasızdır. Yığınların yaşama olanaklarının hergün kısıtlanması yetmiyormuş gibi, yinede sömürücü kanlı ellerini işçi-memur ve dar gelirli emekçilerin ekmeğine uzatmaktan geri kalmıyorlar. Elbetet bu sömürünün ucu emperyalist tekellere kadar uzanıyor. Emperyalist mali kuruluşlar İMF ve Dünya Bankası ardarda “istikrar” paketi hazırlayıp devlet ve hükümetinin önüne koyuyorlar. Devlet, emperyalist bağımlılığın gereğine uyarak hareket ediyor, kemer sıkma politikasıyla, daha fazla bağımlılık ve daha fazla faşist baskı terör ve daha fazla zam çıkıyor.
Nitekim son aylarda ulaşımdan Elektiriğe, Su’dan Petrole kadar ardarda uzanan zamlar zorunu tüketim maddelerinin hepsinin zamlanmasını sağlamış ve yapılan bu zamlarla, halkın alım gücü dahada düştü : yaşam pahalılığı çekilmez boyutlara vardı. Şu anda buna yönelik emekçilerin saflarında yükselen bir tepki yoktur. Buda yeni zamları yapma da AKP hükümetini dahada cesaretlendiriyor. İşçi kıyımı, yoksulluk, zamlar ve yeni vergilerle birbirine paralel yürüyor.

Petrole yapılan zam diğer alanlara otomatik olarak yansıyacak ve yeni zamlarla ve vergilerle ( Sigarada, pasaport da, petrolde ve turizmde alınan vergiler artırıldı ), emekçilerin ekmeği daha da küçülecektir. Neki mutfaklar da tutuşan yangın hala sokaklara taşırılmadı. Emekçi yığınlar üzerinde estirilen faşist baskı ve teröre yapılan zamlar ve yeni vergiler karşısında emekçilerin lokal bazı tepkiler dışında homurdanmaktan ve kendi kendisine konuşmaktan öteye geçmiş değil. Emekçilerin örgütsüz ve dağınık olmaları nedeniyle, kendilerine çıkarılan faturayı sessizce sineye çekiyor. Dünyanın bir çok ülkenin de zamlara duyulan tepkiler kitlesel eylemler dönüşürken, Türkiye de ciddi eylemliliklere başvurulmamaktadır.
Zamlar sıralandığı ve sıralanacağı bu dönemde öne çıkarmamız gereken faktör herşeyden önce kitlelerin homurdanmalarını ve sınırlı tepkilerini, işçi kıyımı terörüne, yoksulluğa ve zamlara karşı birleşik emekçi mücadelesini örgütlemektir.

Bugünkü duyarsızlık, boyun eğiş ve suskunluk yerini eyleme, başkaldırıya: kendiliğindencilik yerini bilinçli örgütlülüğe bırakmak zorundadır. Ancak bu yoldan işçiler ve emekçiler mevcut durumu tersine çevirebilir ve zam saldırılarını geri püskürtebilir. İşçiler, emekçiler olarak: “ Zamlara Hayır ” şiarıyla yeni zamlara seyirci kalmayalım ve sesimizi alanlara çıkarak yükseltip, krizin faturasını krizin yaratıcısı egemen sınıfların sırtına yükleyelim.