Her 3 gençten 1’inin işsizlikle cebelleştiği kriz koşullarında, gençliği intiharlara, bunalımlara iten, geleceksiz bırakan duruma karşı gençlik içerisinde çalışma yürütülecek en manidar alanlardan biri kuşkusuz işçi-işsiz gençlik.
Ülkemiz açısından, öğrenci gençlik hareketinin az çok kendisini tartıştırabilir bir seviyesi varken, işçi gençlik hareketine dair hem tarihsel hem de güncel olarak örnek gösterilebilecek, üzerinde tartışılabilecek koşullar oldukça sınırlı bir düzeyde. Örneğin, kitle örgütleri, ortaöğrenim gençliğinin nasıl yaşadığını, gelecekten beklentilerini ya da ÖSS öncesi, sonrası nasıl bir ruh hali içerisine girebileceğini az çok bilmekte ve öğrenci gençliğin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için de bir yol haritası çıkarabilmektedir. Fakat aynı durum işçi gençlik için böyle değildir.
Bunda sendikaların, gençlik örgütlerinin tarihsel mevzilenişinin ve daha birçok şeyin etkisi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, diğer taraf, yani asıl özne, yani genç işçilerin özellikleri, kaygıları, özlemleri, sorunları, düşünceleri vs. daha fazla yakınlaşılması gereken konular olarak önümüzde duruyor.
‘Belki de işçilere sormak lazım!’
“Kriz kapitalizmin, gelecek bizimdir” temasıyla 22-30 Ağustos tarihleri arasında Gönen’de yapılacak gençlik buluşmasının Kayseri’deki çalışmalarını yürüten ve çoğunluğunu liselilerin oluşturduğu gençler, hem içinden geçtiğimiz koşullara hem de buluşmanın temasına uygun olarak, bu yılki gençlik buluşmasına daha çok işçi-işsiz gençle katılmayı planlıyorlar. Herkesin işçiler adına konuşmasından ve belki de çoğunlukla işçileri sorumlu tutan ya da aşağılayan tarzda konuşmasından rahatsız olan gençler, ‘belki de işçilere sormak lazım’ diyerek, ‘işçi-işsiz gençlerin sosyal yaşamları, sorunları ve yaz aylarındaki günlük yaşamlarını’ konu alan bir dizi soruyu işçi-işsiz gençlere yöneltmek üzere anket çalışmasına başladılar.
“Kiminle ya da kimlerle yaşıyorsunuz? Aile ekonomisine katkınız oluyor mu? Oluyorsa nasıl? Günde ortalama ya da sabit kaç saat çalışıyorsunuz? Düzenli izin günleriniz var mı? Hangi günler? İzin günlerinizi ya da çalışmadığınız zamanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ortalama ya da sabit ne kadar gelir elde ediyorsunuz? Sosyal güvenceniz var mı? Çalışma koşullarınızla ilgili düzeltilmesi gerektiğini düşündüğünüz 3 sorun nedir?” gibi bir dizi sorunun bulunduğu anket, herkesin genç işçiler adına bir çırpıda cevaplayabileceği kadar önemsizmiş gibi görünse de aslında verilen cevapların, ‘çok bilmiş’ bir çok çevreyi boşa çıkarır özellikte olduğu görünüyor.
Şu soru ise aslında işin nerede düğümlendiğine de işaret ediyor:
Bu sorunların düzeltilmesi için dernek, sendika ya da birlik kurulması gerektiği fikrine nasıl bakıyorsunuz? (Birden fazla şık işaretlenebilir)
-Faydalı olacağına inanmıyorum
-Sendikalara güvenmiyorum
-Olsa iyi olacağını düşünüyorum
-Olması gerektiğini düşünüyorum
-Zaten sendika ya da derneğe üyeyim
İşsizler! İşsizliğin sebebi ne?
“Ne kadar zamandır iş arıyorsunuz? Hangi yöntemlerle iş arıyorsunuz? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Nasıl bir iş arıyorsunuz? Kısa süre içerisinde iş bulabileceğinizi düşünüyor musunuz? Her 3 gençten 1’inin işsiz olduğunu düşünürsek, işsiz gençlerin sorunlarının çözümü olarak neyi görüyorsunuz?” soruları ise işsiz gençlere yöneltilen sorular. Belki anketin yapıldığı bölge Kayseri olduğu içindir, belki de bu birçok yerde aynı sonucu verecektir; ancak üzerinde en çok düşünülen sorulardan biri şu gibi görünüyor:
İşsizliğin sebepleri olarak neleri görüyorsunuz?
-Kriz
-Hükümetlerin yanlış politikaları
-Kriz ve hükümetin yanlış politikaları
-Patronların tutumları
Özlemler, beklentiler…
“Parasız kaldığınızda başvurduğunuz yöntemler nelerdir? Bahis oyunları oynar mısınız? Ne kadar sıklıkta? İçki kullanıyor musunuz? Ne kadar sıklıkta? Sigara kullanıyor musunuz? Düzenli olarak yaptığınız sosyal faaliyetleri sıralasanız, il 3’ü ne oluşturur?” soruları hem işçi-hem de işsiz gençler açısından birkaç veri sağlıyor kuşkusuz. Bununla birlikte:
Düzenli olarak yaptığınız sosyal faaliyetleri sıralasanız, ilk 3’ü ne oluşturur?
Sinema, tiyatro, konser vb. sanatsal etkinliklere katılabiliyor musunuz?
-Hayır
-Nadiren de olsa katılırım
-Katılmak için fırsat yaratmaya çalışırım
-Düzenli katılırım
Yaşamınızın büyük çoğunluğu nerede geçiyor?
-İş yerinde
-Evde
-Mahallede
-Kahvehanede
-Kafelerde
-Bilgisayar başında
soruları ise özlemlerin, beklentilerin neler olduğuna dair önemli ipuçları veriyor.
Ne okuyorsa, öyle düşünüyor!
“İşçiler okumaz. Okusalar böyle olmazlar” şeklindeki ‘çokbilmiş tespit’i çürütecek cinsten bir soru da genç işçilerin ne kadar sıklıkta neleri okuduğu. İlk bakışta çalışma koşullarının ağır olması nedeniyle çok da fazla okumayacağını düşündüğümüz genç işçiler ya da maddi koşulları uygun olmadığı için okumuyordur herhalde dediğimiz işsiz gençler aslında öyle ya da böyle bir şeyler okuyor ve aslında yukarıda sorulan birçok soruya verdiği yanıtın şeklini de yine çok büyük oranda “okuduğu ya da göz gezdirdiği” şeyler belirliyor. Sorular şöyle:
Gazete, dergi, kitap okuyor musunuz? Ne kadar sıklıkta?
-Okumuyorum
-Rastladığımda okuyorum
-Bazen alarak okuyorum
-Düzenli alarak okuyorum
Gazete aldığınızda hangi gazeteleri tercih edersiniz? (İlk 3)
Geleceğe dair beklentilerinizi sıralasanız ilk 3 sırayı ne alır?
Ülkemizde acilen çözülmesi gerektiğini düşündüğünüz ilk 3 sorun nelerdir?(sırayla)
Genç işçiler Gönen’e, gençlik kampına!
1000 işçi-işsiz genç üzerinde uygulanması düşünülen ankete verilen ve bundan sonra verilecek olan cevaplar birçok yönüyle, krizin faturasını ödemek istemeyen ve bunun için, işçilerle ve işçilerin genç kesimleriyle buluşmak, daha geniş birlikler kurmak isteyen çevreler için önemli görevler çıkaracaktır. Bununla birlikte anketin son kısmında sorulan ve genç işçilerin yaz aylarını nasıl değerlendirdiğini öğrenmeye çalışan sorular, 22-30 Ağustos tarihlerinde yapılacak olan Gençlik Buluşmasına şeklini verebilir. Şimdiye kadar yapılan anketlere göre söylenebilir ki, genç işçiler ve işsizler, çok büyük bir oranda “Koşulları uygun bir tatil imkanı olsa katılmak ister miydiniz?” sorusuna, “kesinlikle evet, neden olmasın, kim istemez ki” türünden cevaplar vermektedir.
“Koşulları uygun bir” yaşamı, dünyayı tartışacağımız, belki de sonrasında bunun için birbirimizin elini daha sıkı tutmaya başlayacağımız Gönen Gençlik Buluşması’na genç işçilerin ve gün be gün umudunu yitirmeye başlayan işsiz gençlerin katılmasını sağlayacak “uygun koşulları” beraber oluşturmak için, daha ne bekliyoruz!
...........................................................................
1000 adet anketin ortalama dağılımı
300 çayocakları, kahvehaneler, parklar,
kafeler, piknik alanları
100 sanayi sitesi
250 mahalleler
50 fabrikalar, işçi durakları
50 inşaat işçileri
50 dernekler, sendikalar
50 köyler
150 bürolar, lokantalar, alış veriş merkezleri,semt pazarları
Kotalar:
Çalışan ya da işsiz oranı en az % 40
Kadın oranı en az % 30
Yaş sınırı çalışanlar için 13-28, işsizler için 16-28
başa dön
Bir Yol Uzanıyor Ata Sanayi’den Gönen’e
‘Kriz kapitalizmin, gelecek bizimdir’ diyerek yola çıktık bu sene gençlik kampımız için. Çünkü bütün dünyayı sarsan ekonomik kriz, her zaman olduğu gibi faturanın en büyüğünü yine biz gençlere kesti. Çalışan milyonlarca genç işsiz kaldı, hala çalışanların çalışma koşulları ise gün geçtikçe ağırlaşıyor. İşten atılan veya hiç iş bulamayan gençler arasında ülkenin en iyi üniversitelerinden mezun olanlar da var. Üniversite mezunları işsizlikle kıvranırken, üniversiteye girmek ise her geçen gün zorlaşıyor. ÖSS ve KPSS duvarları gittikçe yükselirken yanlarına bir de SBS duvarı ekleniyor. İşte tüm bunlara inat ülkenin dört bir yanından gelen işçi, işsiz, öğrenci her kesimden gençler olarak ‘yalnızlığın ve yoksulluğun dünyasına karşı başka bir dünya mümkün’ diyeceğiz Gönen’de.
Gençlik kampımız öncesinde 12 yaşından 25-26 yaşına yüzlerce genç işçinin çalıştığı Çiğli’deki Ata Sanayi Sitesi’nde işçilerle gençlik kampımız üzerine konuştuk. Krizden sonra çalışma koşulları gittikçe ağırlaşan çoğu sigortasız, günde 14-15 saate yakın ve asgari ücretin bile altında çalışan işçiler belki de tatili en çok hak eden kesimlerini oluşturuyor ülkemizin. Ancak ne yazık ki; çoğu sigortalı bile olmayan, sigortalı olanlarınsa primlerinin doğru düzgün yatırılmadığı sanayide yıllık izni olan işçi yok denecek kadar az.
İlk olarak konuştuğumuz oto tamir atölyesinde çalışan Ahmet Kaya’ya “tatil yapabiliyor musun” diye sorduğumuzda “fırsat olmuyor ki” diyor. Zaten tatil izni olup olmadığı da belli değil. Çünkü birçok genç gibi sigortasız çalışıyor o da. “İzin verir patron 15 gün ama ne zaman verir belli olmaz” diye ekliyor. Zaten yazları izinleri genellikle akraba ziyaretiyle geçiyormuş. Ispartalı olan Kaya, Isparta’ya gidince orada bulunan Eğirdir Gölü’ne gidiyormuş yüzmek için. Gençlik kampımızdan bahsedince “kim istemez ki” diyor. Böyle bir kampa katılmak, oradaki farklı insanlarla tanışmanın çok güzel olacağını da ekliyor. “Umarım” diyor, iznim kamp tarihlerine denk gelir de gelebilirim ve bugünden itibaren haftalıklarından para biriktireceğine dair de söz veriyor konuşmamızı bitirirken.
‘Belediye ve Esnaflar İşçilere Destek Olsun’
Ortaokulu yeni bitiren Ferhat Çalışar okul bittikten sonra 3 ay aile ekonomisine destek olmak için çalışmaya başlamış tamir atölyesinde. SBS’ye gireceğini söylüyor ama SBS tarihinin geçtiğini söylediğimizde ‘aman abi boş ver, çalışmaktan başka bir şey düşünemiyorum zaten bu aralar’ diyor. Ailesinin maddi olarak zor durumda olduğunu söylüyor, kim bilir belki de bu zorluklar arasında kayıt olmayı bile unutmuştu Ferhat sınav için. Haftalık 40 lira alıyormuş ama eve girdiğiyle çıktığı bir oluyormuş bu paranın. Pazarları para bulabildikçe pikniğe veya denize gittiğini söylüyor Ferhat ve gençlik kampına gelmeyi çok isteyeceğini ama para bulmanın zor olacağını belirtiyor. Beraber belediyeye gidip genç işçilerin katılım ücretleri için destek isteyelim, gerekirse Ata Sanayi esnafını gezip gençlik kampımızı anlatıp destek isteyelim diye konuştuğumuzda “çok güzel olur” diyor zaten Ata Sanayi’de çoğu esnafı tanıyorum ve bana destek olurlar diye de ekliyor.
Altındağ çıraklık eğitim merkezinde çıraklık eğitimi gören Nail Subaş, sanayide kaynak işinde çalışıyor. Ortaokuldan sonra liseye hiç gitmemiş. Küçük yaşta hayatı omuzlamanın verdiği havayla beraber tipik bir mahalle genci Nail, “bizim öyle gençlik kamplarıyla işimiz olmaz abi” diyor baştan. Ama kampımızı Türk ve Kürt gençlerinin birlikte barış ve kardeşlik adına gerçekleştirdiğini anlattığımızda “tamam abi o zaman” diyor “ben de bu işin içinde yer alırım”. Ailesinin izin vermeyebileceğini söylüyor ama numaramızı alıyor, “onları ikna edebilirsem gelirim” diye ve işine dönüyor ardından.
‘Çalışmaktan Yaşamaya Zamanımız Kalmıyor ki’
Ege Üniversitesi Meslek Yüksekokulu motor bölümünden mezun olmuş Tolga Akkoç; ama kendi mesleğini yapamamaktan şikâyet ediyor. Çünkü çalışma saatlerinin uzunluğu sigortasız ve düşük ücretle çalışmanın dayatıldığını söylüyor. Bu yüzden o da babasıyla beraber metal kaplama işinde çalışıyor. Baba- oğul asgari ücrete çalışıyorlar; ama en azından çalışma saatleri az olduğu, sigortaları ödendiği için mutlular. Askerden dönünce girmiş bu işe ve daha 1 sene olmamış. Bu yüzden yıllık izni yok onun da ve tatil yapma imkânı bulamamaktan şikâyet ediyor. Bir Pazar günlerimiz var onda da ancak dinleniyoruz diyorlar. Röportaj için geldiğimizi söyleyince baba Faruk Akkoç da başlıyor anlatmaya: Emekli olmasına rağmen çalıştığından bahsediyor, daha doğrusu çalışmak zorunda kaldığından. “Bizim işte belirli yaştan sonra çalışılmaz aslında” diyor, sürekli asit türünde kimyasallarla çalıştığımız için yaş ilerledikçe nefes almada güçlük çektiklerinden dert yanıyor. Emekli olduktan sonra deniz kenarında veya köy havasında yaşamayı hayal edermiş; ama geçinemedikleri için çalışmak zorunda hala. Ülkede krizin işçilere karşı kullanıldığını söylüyor ve işleri iyi olan fabrikalar bile asgari ücreti olduğundan düşük uyguluyor, sigorta primini de düşük yatırıyorlar diye anlatıyor. Oğlunun kampa gelip gelemeyeceğini sorduğumuzda “kendisi bilir ama evde herkes çalışıyor ona rağmen parayı zor yetiştiriyoruz” diyor.
Girdiğimiz bir atölyede hemen herkes akraba, oto yedek parça imalatı yapılıyor burada. Askerden döneli 1,5 sene olan Selçuk Karaca, 12 senedir bu işi yapıyormuş. 2 haftalık izni olduğunu onların da hep akraba ziyaretiyle geçtiğini; ama fırsat bulursa kampa katılmak istediğini söylüyor. Özellikle atölye çalışmalarına ve günlük hayatta hiç vakit bulamadıkları kültür ve sanat etkinliklerine katılmanın kendisini çok mutlu edeceğini belirtiyor. Çay molalarında ayaküstü sohbet edebildiğimiz tekstil işçileri ise tatil fikrinin kendilerine çok uzak olduğunu söylüyorlar. Gamze Sağın, Güler Özdemir ve Gülbahar Yoldaş sabah 8’de işbaşı yaptıkları atölyede zaman zaman akşam 9’a kadar ve haftanın her günü aralıksız çalışıyorlarmış. Onların da yıllık izinleri yok ve gerekçe hep aynı sigorta primleri hiçbir zaman düzenli yatırılmıyor. Bir başka atölyedeki Kamuran Karagöz de çalışma saatlerinden şikâyet ediyor. 12-13 saat çalışıyoruz ama sesimizi de çıkaramıyoruz çünkü işsiz kalmak gibi bir korkumuz var her an diyor. 3 senedir çalışan Sami Çakır’ın ödenen sigorta primi 1 seneyi doldurmamış henüz ve onun da yıllık izni yok. “Gelmek isteriz biz de tüm ülkeden gençlerin katıldığı bir kampa ama” diyorlar “çalışmaktan yaşamaya zamanımız kalmıyor ki.”
Ümit Kartal