7 Mayıs 2010 Cuma

Bu iddianame dönem ödevi gibi

"Amirallere suikast'' girişimi iddialarına ilişkin 19 sanık hakkında açılan davanın, 9 tutuklusu, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirildi. Tutuklu sanıkların göğsünde, intihar eden Albay Ali Tatar'ın fotoğrafının olduğu görüldü. Tatar'ın ailesinin davaya müdahillik talebi ise mahkeme tarafından reddedildi.

Tutuklu sanıklarından Deniz Teğmen Alperen Erdoğan, ''Bu tertibi düzenleyenlerin bizi kendileri için bir tehdit olarak gördükleri için buradayım. Başımıza gelen bir komplodur. İsimsiz bir örgüte üye olduğumuz iddia edilmektedir. Dönem ödevi gibi hazırlanmış bu iddianameyi hazırlayan zihniyetlere cevabımız çok sert olacaktır'' dedi.

İSTANBUL -
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün ilk duruşması yapılacak olan davanın tutuklu sanıkları arasında yer alan Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy, Tarık Ayabakan, Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü, Sezgin Demirel, Askeri Cezaevinden adliyeye ulaştırıldı.

Adliye önünde bekleyen tutuklu sanıkların yakınları, ''Türkiye sizinle gurur duyuyor'', ''Yalnız değilsiniz'' sloganları atarak alkışladı. Tutuklu sanıkların göğsünde, intihar eden Albay Ali Tatar'ın fotoğrafının olduğu görüldü. Bu tutuklu sanıklar, duruşmanın başlamasını beklemek üzere nezarethaneye alındı.

MÜDAHİLLİK TALEBİ REDDEDİLDİ
''Amirallere suikast girişimi'' davasının soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın yakınlarının davaya müdahil olarak katılma talebi, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında söz alan sanık avukatları, salonun küçük olması nedeniyle uygun şartlarda savunma yapamayacaklarını belirterek, mahkeme heyetinden salona kendileri için bir masa konulmasını istedi. Bunun istek kabul edildi ve avukatlar için salona masa konuldu.

Duruşmada, davanın soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın yakınları Ahmet Tatar, Fatma Tatar, Nilüfer Tatar, Haydar Tatar ve Hürriyet Ünver, davaya müdahil olarak katılma talebinde bulundu. Bu talebe ilişkin mahkeme heyetine sunduğu dilekçeyi okuyan Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, Ali Tatar'ın ailesi olarak davanın soruşturma süresince uğradıkları haksızlıklar nedeniyle müdahil olmak istediklerini belirtti.

Ali Tatar'ın 5 Aralık 2009 tarihinde tutuklandığını, bu tutukluluğun hiçbir maddi kanıta dayanmadığını savunan Tatar, kardeşi Ali Tatar'ın serbest bırakıldıktan sonra 18 Aralık 2009'da tekrar tutuklandığını anlattı.

''Bu haksız uygulamayı kabul edemeyen kardeşi Ali Tatar'ın hayatına son verdiğini'' ifade eden Ahmet Tatar, ''Kardeşimin psikolojisi bu olaylardan olumsuz yönde etkilenmiştir. Soruşturma safhasında ele geçirilen belgelerin kimler tarafından yazıldığı, nerelere servis edildiğini bilme hakkımız olduğunu düşünüyorum. Ali Tatar adına ve hukuk adına müdahil olmak istiyoruz. Talebimizin reddini de kabul ediyoruz ama biz bu davada sözümüzü söyleyeceğiz. Bu davanın Ali yanının karanlıkta kalmasına gönlümüz razı değil. Bu dava kin ve nefretin, linç kültürünün nerelere varabileceğinin davasıdır. Bütün bu nedenlerden dolayı bu davanın bir parçası olmak istiyoruz'' diye konuştu.

Talebi görüşmek üzere duruşmaya 10 dakika ara veren mahkeme heyeti, Yarbay Ali Tatar'ın yakınlarının davaya müdahil olarak katılma talebini reddetti.

İDDİANAMENİN OKUNMASI TAMAMLANDI
Davanın ilk duruşmasında, iddianamenin özetinin okunması tamamlandı. Sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından, iddianamenin özetini okumaya başlayan Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç, 50 dakikada özeti okudu.

Sanıklara yasal haklarını hatırlatan Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, daha sonra duruşmaya bir saat öğle arası verdi.

"SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ VAR"
Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, ''Biz bu davanın içinde söyleyecek sözü olan insanlarız. Hiç kimse bu hukuksuzluk içerisinde her şeyin normal gittiğine bizi ikna edemez'' dedi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya katılan Tatar, duruşmaya verilen aranın ardından yaptığı basın açıklamasında, ''Biz buraya kalbimizde Yarbay Ali Tatar'dan birer parça alarak geldik. Onun bir davası var'' diye konuştu. Mahkeme heyetinin normal bir karar verdiğini ve müdahil olma taleplerini reddettiğini belirten Tatar, şöyle devam etti:

''Fakat, bize açıklayamıyorlar, kimse de açıklamıyor. Bu sürecin hangi tarafı normal yürüdü? Bu davanın neresi normal? Birisinin mutlaka bize bir açıklamada bulunması gerekiyor. Bu kadar hukuksuzluğun, bu kadar adaletsizliğin yaşandığı bir yerde biz eğer bu davanın bir parçası olamayacaksak bu davaya kim müdahil olacak? Bu dava çok tarihi bir dava. Bu davada masumlar yargılanıyor. Bu davanın suçsuzları yargılanıyor. Bu davada yargılananlar, mutlaka tarihte esas yerlerde oturacak. Biz buna inanıyoruz. Hukuka, adalete inanıyoruz. Herkesin de adaletten, hukuktan yana olmasını bekliyoruz. Hukuktan adaletten yana olmayan hiçbir yanda olmaz, insanlıktan yana olamaz. İnsanlık için buradayız, hukuk için buradayız, adalet için buradayız, Ali için buradayız.''

Yarbay Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Tatar da ''Hukuksuzluğun altına imza atan herkesin ceza almasını istiyorum ve bekliyorum. Kim imza attıysa hepsinin ceza alıp bir şekilde onların yargılanmasını bekliyorum. Buradaki suçsuzların yargılanmasını değil. Asıl yargılanması gereken insanlar daha farklı. Duruşmayı sonuna kadar takip edeceğiz'' şeklinde konuştu. Bu arada, adliye önüne gelen bazı gruplar da zaman zaman sloganlar atarak davayı protesto ediyor.

"İHBAR MEKTUBU, İMZASIZ VE SAHTEDİR"
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasında savunmasını yapan Deniz Teğmen Alperen Erdoğan, 15 Temmuz 2009'da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen ''uyuşturucu çetesi'' başlıklı e-postanın ardından gözaltına alındığını söyledi.

Erdoğan, ''Bu tertibi düzenleyenlerin bizi kendileri için bir tehdit olarak gördükleri için buradayım. Başımıza gelen bir komplodur. İsimsiz bir örgüte üye olduğumuz iddia edilmektedir. Dönem ödevi gibi hazırlanmış bu iddianameyi hazırlayan zihniyetlere cevabımız çok sert olacaktır'' diye konuştu.

Evinde ele geçen kitap, CD ve uyuşturucu maddelerin kendilerine ait olmadığını ifade eden Erdoğan, malzemelerin üzerinde parmak izlerinin bulunmadığını söyledi. Ele geçirilen flash belleğin de kendilerinin olmadığını savunan Erdoğan, suçlamalara neden olan tüm bilgilerin bu flash bellekte yer aldığını kaydetti.

"EVİMİZE UYUŞTURUCU MADDE KOYDULAR"
Erdoğan, savunmasını şöyle sürdürdü: ''Bize yapılan bir komplodur. İhbar mektubu isimsiz, imzasız ve sahtedir. İhbarın kaynağı net olarak bulunamamıştır. Sahte mektubun dikkate alınması ve buna istinaden evlerimize baskın yapılması, bunun bir tertip olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılan bilimsel testler, benim ve arkadaşlarımın uyuşturucu madde kullanmadığını ortaya koymaktadır. İstihbarat birimlerinin bile ele geçirmesi zor olan bilgiler, bizim evimizde bulunan flash bellek içinden çıkmıştır. Evde bulunan anahtarlar da bilgimiz dışındadır. Kapıcımız izindeyken evimize madde yerleştirme olayları meydana gelmiştir.''

"GÜNLÜKLER MASUMİYETİMİZİN KANITI"
Soruşturma safhasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın günlüklerinin, masumiyetlerinin kanıtı olduğunu belirten Erdoğan, ''Deniz Kuvvetleri Komutanlığına mensup personelin mesaisi yoğun geçmektedir. Bunun dışında 4 günde bir nöbet tutmaktayız. Bu durum, hırsızlık ve bu tip tertipler için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Amaç, Türk Silahlı Kuvvetlerini, içinden çıktığı Türk milletinin gözünde küçük düşürmektir. Adeta bir dijital terör ortamı yaratılmıştır'' şeklinde konuştu.

Tahliyesini talep eden Erdoğan, savunmasını yaklaşık bir saatte tamamladı. Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, ''Evinize kaç gün aralıklarla geliyorsunuz? Bulunan malzemeleri kim yerleştirdi, arama yapan polisler mi?'' sorusu üzerine Erdoğan, saat 07.00'den 21.00'e kadar gemide oldukları düşünüldüğünde böyle bir tertip yapılmasının mümkün olduğunu söyledi. Geceleri her gün bir kişinin evde kaldığını, olay öncesinde evde bir değişiklik hissetmediklerini ifade eden Erdoğan, ''Ele geçirilen malzemeleri birileri de yerleştirmiş olabilir, polis de arama sırasında yerleştirmiş olabilir. İkisi de mümkün'' dedi.

Üye Hakim Oktay Kuban'ın, ''Polislerle her odaya birlikte mi girdiniz? Ele geçirilen dokümanın yedeğinin verilmesiyle ilgili size bir bilgi verdiler mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Ben salonda bekledim. Benden ayrı olarak odalara baktılar. Ele geçirilen dokümanın yedeğinin verilmesiyle ilgili bize bilgi vermediler. Komşularımız el koyma işlemi sırasında yanımızdaydı'' yanıtını verdi.

Avukat İrfan Sütlüoğlu'nun, aramalar esnasında buzdolabı dışında herhangi bir beyaz eşyaya bakılıp bakılmadığını sorması üzerine Erdoğan, buzdolabına 2-3 polisin baktığını ancak fırın ile bulaşık makinesine bakılmadığını söyledi. Mahkeme Heyeti Başkanı Yılmazabdurrahmanoğlu, duruşmanın 14 Mayıs Cuma günü saat 10.00'a ertelendiğini açıkladı.