İbrahim Kaypakkaya 1949 yılında Çorum'un Sungurlu'ya bağlı Karakaya Köyü'nde doğdu. Daha ilkokul çağlarında başarılı bir öğrenciydi. İlkokulu bitirdikten sonra, Hasanoğlan Öğretmen Okulu'na girmek için Alaca'da sınava girdi ve sınavı büyük bir başarıyla kazandı.
İbrahim Kaypakkaya yardımseverliği ve fedakârlığıyla örnek bir kişiliğe sahipti. Öğretmen Okulu'ndan köye tatile döndüğünde bile sorumluluk bilinciyle hareket ediyor, boş durmuyor, tatilde de çalışıyordu. Daha çocuk yaşta, yoksulların değerinin farkına varıyor ve "bunlara saygı duymak lazım"diyordu. Aynı okuldan arkadaşları "öğretmen adayı" havasına girip çalışmazken O, alçak gönüllülüğüyle tanınıyor, seviliyor, sayılıyordu.
İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci politik mücadeleye olan ilgisi öğretmen okuluna girmesiyle artmaya başladı. Okulda ve köylerdeki akrabalarına devrimci siyasi dergiler gönderiyordu. Gerici bir öğretmenin dersinde şeriatçılara karşı olduğunu ifade eden "Yeşili sevmiyorum" başlıklı bir yazı yazmış, bunun üzerine öğretmeni "Sen kızılı mı seviyorsun?" diye azarlayıp, birkaç defa tokatlamıştır.
İbrahim Kaypakkaya, kolay pes etmeyen bir kişiliği edindiği için, zor olanı başarmak imkânsız değildi O'nun için. O, ilkeli davranan biriydi. Böyle davranmak, kendisine olan güvenini sürekli arttırıyordu. Bu nedenle ikna kabiliyeti, anlatma yeteneği ve etkileme gücü de oldukça yüksekti.
Etkilediği okul arkadaşlarını, örgütlenmeye katılmaları yönünde ikna ediyor ve az sayıdaki bu arkadaşlarıyla mücadeleye başlamak için örgütlenme planı yapıyordu. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Kulübü kuruldu ve İbrahim Kaypakkaya başkan seçildi. Yönetime seçilenler içindeki bazı arkadaşları, okul dışındaki örgütlenme çalışmasını, devrimci örgütlenmenin temellerini atmak üzere, daha sonraki süreçte İbrahim’in yoldaşı olacaklardı.
İbrahim Kaypakkaya, gerek okulda çıkardığı ve dağıttığı bildiriler ve gerekse katıldığı eylemler, dergilerde çıkan makaleleri yüzünden, cezalar almaya ve kovuşturmalara uğramaya başladı. Okulun disiplin kurulu "Yatılı Öğrencilik Hakkı"nı öğrenciler elinden aldı ve bunun üzerine çıkan olayda faşistlerin saldırısı geri püskürtüldü. Okul yönetimi, polisin yardımıyla İbrahim ve arkadaşlarını okuldan attırdı.
Bu dönemde İbrahim Kaypakkaya hem çalıştı ve hem de kalan zamanını kendisinin siyasi gelişmesi için değerlendirdi. Politik değerlendirme ilişkin yazılarındaki derinlik giderek arttı. İstanbul’da yapılan gösterilerde en ön saflarda yer aldı. işçiler ve köylülere yönelik ajitasyon-propaganda-örgütlenme çalışmasına hız verdi.
İbrahim Kaypakkaya işçilerle yakın ilişki kurmaya, onların sorunlarıyla ilgilenmeye büyük önem veriyordu. Ulaştığı alanlardaki mücadeleyi derinleştirmek, tek tek fabrikalarda grev ve direnişlere işçileri hazırlamak için gece gündüz çalışıyordu. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinde de işçilerle omuz omuza kavganın içindeydi. İşçiler grev ve direnişlerde, onu yanlarında buluyordu.
İbrahim, 1971'in başlarından itibaren, Çorum, Malatya, Tunceli, Antep illerinde, kırsal kesimde köyleri dolaşıp örgütleme çalışmasına katıldı ve bu bölgelerin tahlili üzerinde yoğunlaştı. Gittiği köylerde, propaganda çalışması ve sıcak ilişki için Kürtçe öğrendi.
Bu gelişmelerin yaşandığı süreçte, sermayenin faşist devleti 12 Mart askeri faşist müdahalesini gerçekleştirdi.
12 Mart askeri faşist darbesi, devrimci örgütlere ve önderliklerine yönelik sürek avını başlattı. 30 Mart 1972'de Kızıldere'de Mahir Çayan ve yoldaşları katledildiler. Deniz ve arkadaşları 6 Mayıs 1972'de idam edildiler. Sinan Cemgil ve arkadaşları Nurhak’ta girdikleri çatışmada öldürüldüler. Onları ihbar eden muhtarı açığa çıkaran İbrahim Kaypakkaya, muhtarı cezalandırdı.
İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları Dersim'in köylerinde örgütlenme faaliyeti sürüyordu. O dönemin gazetelerinde İbrahim Kaypakkaya'nın 60 kişilik bir grup arkadaşıyla TKP/ML'yi kurduğu haberleri yayınlanmaktaydı. 24 Ocak 1973'de sabaha doğru kaldıkları Köm'e bir ihbar sonucu Fehmi Altınbilek komutasındaki faşist güçler baskın yapmışlardı. Yiyecek almaktan dönenler arasında bulunan Ali Haydar Yıldız baskını farketmiş ve yoldaşlarını uyarmaya çalışmıştı. Girilen çatışmada Ali Haydar öldürülmüş, İbrahim, yoğun kan kaybına rağmen kendini toparlamış, ayağa kalkmış çatışma bölgesini terk ederek, kurtulmayı başarmıştı.
Yaralı halde gittiği ikinci bir köyde, gerici bir öğretmen "ben de devrimciyim" diyerek İbrahim'i eve almış ve kapıyı kilitleyerek O’nu, ihbar etmişti. Bunun üzerine Fehmi Altınbilek komutasındaki faşist güçler, Köm baskınından sonra bu kez de evi sarmış ve İbrahim'i esir almıştı. Yakalanan İbrahim, Mirik Mezrası'ndan alınıp Kutuderesi Karakolu’na kadar yalınayak olarak yürütülür. Karlar, buzlar ve dondurucu suyun içinde İbrahim'e işkence seansları uygulanmaya başlar. Bu işkence sonucu ayakları donan İbrahim'in, Diyarbakır'da ayak parmaklarından dokuzu kesilir.
18 Mayıs 1973... İbrahim Kaypakkaya'nın işkenceyle çözülmeyeceğini anlayan işkenceci katiller, İbrahim'i işkenceyle öldürmüş ve "intihar etti" yalanını ileri sürmüştü. Her türlü işkenceye karşı çözülmeyen, düşmana teslim olmayan İbrahim intihar etmezdi, etmedi! O, faşist cellatlarca katledildi! İşkencecilerin bilgi alma çabalarına karşı, "biz komünistler örgütsel çalışmamız ve yoldaşlarımız hakkında size bilgi vermeyiz ...size anlatmayı gerekli görmüyorum" diyerek devrimci direniş geleneğinde çığır açtı. O'nu öldürenler, ölüsünden bile korktular. Otopsi yaptırmadılar. Mezarı başında haftalarca silahlı nöbet tuttular.
İbrahim Kaypakkaya’nın da içinde bulunduğu dönemin yiğit devrimcileri, farklı örgütlerde örgütlenmiş devrimciler olmalarına rağmen, Türkiye Devrimci Hareketi'ne çok şey kattılar. Devrimci mücadelede kararlılıklarıyla, militanlıklarıyla öne çıktılar. Onlar, gösterdikleri siper yoldaşlığı ruhuyla isimlerini Türkiye devrim tarihine altın harflerle yazdırdılar. Onlar ortak düşmana karşı savaşırken, birbirlerini sahiplenmenin en güzel örneklerini sergilediler.
Yeni Ekimler’in Partisi sınıflar mücadelesinde ser verip sır vermeyen yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya’yı devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatmaya devam edecek.