Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Denizlerin idamında sorumluluğu olmadığını söyledi. Peki Demirel’in Denizlerin idamında hiç mi suçu yok?
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Avrasya Ekonomi Zirvesi'nin açılışının ardından bir gazetecinin, ''6 Mayıs, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının yıl dönümü, bu konuda çok şey yazıldı çizildi, bazı yazılanlarda sizin de adınız geçti, böyle bir günde ne söylersiniz'' diye sorması üzerine, bu olayda kendisinin sorumluluğu olmadığını söyledi.
“İdam durup durduğu yerde olmamıştır”
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmesi ile ilgili olarak “Bu tip hadiselere sevinmek mümkün değildir. Keşke bunlar olmasaydı, ama durup durduğu yerde de olmamıştır. Her şeyi unutarak, hiçbir şey olmamış da adamları tutup götürüp asmış diye bir olay da yok. Kimsenin burnunun kanamasını ben şahsen istemem. O devir içerisinde benim siyasi sorumluluğum yok. Benim gücüm yok. Çünkü benim elimden de hükümet alınmış. O gün ülkeye hakim olan güç benim elimden de hükümeti almış. Meclis'te 276 milletvekili oy kullanmış. Bütün bunları bırakıp her şeyi benim üstüme yıkmanın manası tamamen bir nevi kötülemedir. Benim sebep olduğum bir olay değil ki” şeklinde konuşan Demirel, idamın ''tarihimizin üzüntülü hadiseleri'' olduğunu söylemekten de geri durmadı.
“İdam kararı meşrudur”
Demirel idam kararının meşruiyetinin tartışılamayacağını da söyleyerek “Bu hadise devletin tasarrufudur, yani mahkemeden geçmiştir, Meclis tasdiklemiştir. İcra edilmiştir. Bu bir tane de değildir. Birçok tanedir. Durup durduğu yerde de olmuş değildir. Onun içindir ki o tasarruf seçilmiş meclisindir. Zaman içerisinde meclislerin birtakım kararları yadırganabilir. Ama karar meşrudur, meşruiyet tartışması yapılamaz. Bundan kötüleme tartışması çıkartamazsınız, o zaman devlet işlemez” şeklinde konuştu.
Bir başka gazetecinin, ''Adı geçen gençlere sizin yurt dışında eğitim bursu önerdiğiniz şeklinde haberler de çıkmıştı'' sözleri üzerine Demirel, ''Hayır, o haberlerin hiçbirisi doğru değildir. Sadece içim sızlar, şimdi de sızlar. O zaman da sızlamıştı. Ama ülkede kanunu, nizamı çiğneyemeyiz ki. Ortada merhamet, vicdan var. Ama kanun, nizam da var. Kanun icra edilmiş. Zorla yapılmış bir işlem de değil, mahkemeden geçmiş, temyizden geçmiş, her türlü savunma imkanları tanınmış ve bu neticeye gelinmiş'' dedi.
Demirel’in hiç mi suçu yok?
Hatırlanacağı üzere iki yıl önce ABD Dışişleri Bakanlığı 1969-1976 yılları arasında Amerikan Dış Politikasına ilişkin gizli belgeleri ilk kez yayınlamıştı. Belgeler, Washington’un 12 Mart Muhtırası'nı önceden bildiğini ve Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi yurtsever gençlerin öldürülmesinin de ABD bilgisi dahilinde gerçekleştiğini kanıtlamıştı. ABD kaynaklı belgelerde Süleyman Demirel’in de sıkça adı geçiyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Ankara'daki büyükelçiliğe 13 Kasım 1971'de gönderilen mektupta "Demirel Türkiye'de demokrasinin sembolüdür. Ama açık açık Demirel'e destek verirsek bu kez de onu Amerika'nın kuklası gibi görmeye başlarlar" ifadesi yer almıştı. Darbe sonrasından yeniden başbakan olan Süleyman Demirel'in dönemin ABD büyükelçisi ile 2 Aralık 1972'deki buluşması arşivdeki önemli belgeler arasında yer alıyordu. Demirel bu görüşmede isim vermeden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına atıfta bulunuyor ve "Anarşistleri yargılayıp cezalandırma" sözü veriyordu.
Kendi elleriyle idama yolladılar
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in mahkemeleri 16 Temmuz 1971’de, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Mahkemesi’nde, Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında başlamıştı. Denizler, TCK’nın 146. maddesinin ihlali gerekçesiyle 9 Ekim 1971’de idama mahkum edilmişti. İdam cezası daha sonra Meclis’e gelmiş, karar 24 Nisan 1972'de TBMM'de oylanırken 276 milletvekili “Evet”, 48 milletvekili “Hayır” oyu kullanmıştı. CHP Başkanı İsmet İnönü, siyasi suçların idamla cezalandırılmaması gerektiğini söyleyerek parti genel sekreteri Bülent Ecevit’le birlikte ret oyu kullanırken dönemin Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ise idama evet demişti. Adalet Partisi kadrolarının nerdeyse hepsi “Evet” oyu kullanırken, Genel Başkan Demirel oylama sırasında kafasını arka sıralara çevirip el kaldırmayan vekilleri kontrol etmişti.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin, Demirel’in ve genel başkanı olduğu partinin milletvekillerinin oyuyla 6 Mayıs 1972’de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde idam edilmişti.
İdamlar Resmi Gazete'de yayınlandığı gece aceleyle dönemin Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Ali Elverdi'nin yetkisiyle gerçekleşmiş, Denizlerin idamını elinde sigarasıyla izleyen Ali Elverdi, Süleyman Demirel'in lideri olduğu Adalet Partisi'nin, sonraki iki dönem milletvekili olmuştu. (Kaynak: soL)