Hastalığının nüksetmesine rağmen aylarca hastaneye götürülmeyerek tedavi hakkı engellenen Güler Zere, 7 Mayıs 2010 saat 16.50 sularında uzun süredir tedavi gördüğü Armutlu'daki evinde şehit düştü.
Elbistan Hapishanesindeyken ağzının içinde yaraların çıkmış ve nerede ise ağzını tamamen kapatan yaralar nedeniyle hastaneye sevkini istemiştir. Hapishane idaresi Güler Zere'nin hastane sevkini yapmamıştır. Bu engelleri aşabilip hastaneye götürüldüğünde ise "yer yok, sıra çok" denilerek geri hapishaneye getirilmiştir. İkinci kez hastaneye götürülüp teşhis konulduğunda ise artık çok geçtir. Güler Zere kanser olmuştur. Adana Çukurova Üniversitesi Hastanesine sevki yapılır. Burada ameliyat edilerek ağzının yarısı alınır. Ama kanser tam olarak iyileşmez. Çünkü hızlı yayılan ve üreyen türdendir. Güler Zere ikinci kez ameliyat edilir. Hapishane koşullarındaki yetersiz tıbbi müdahale ve bakımsızlık nedeniyle her geçen gün erimektedir. Adana Tabip Odası ve Çukurova Üniversitesi Hastanesi, Adana Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı ayrı ayrı raporlar düzenleyerek Güler Zere'nin derhal tahliye edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Son olarak Adana Adli Tıp Enstitüsü'nden tahliye edilmesi gerektiği şeklinde rapor çıkınca Elbistan infaz savcısı ek bir rapor isteyerek Güler Zere'nin yüksek güvenlikli hastane koşullarında tedavisinin yapılıp yapılamayacağını sormuştur. Adli Tıp Enstitüsü hızla verdiği ek raporunda ilk raporlarının açık olduğunu, neden ek rapor istendiğini, Güler Zere'nin derhal tahliye edilmesi gerektiğini söylemiştir. Artık beklenen Güler Zere'nin tahliyesidir. Ancak Güler yine tahliye olamamıştır. Elbistan infaz savcısı Güler Zere'yi tahliye edeceğine İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk etmiştir. 14 saatlik yolculukla İstanbul'a getirilen Güler Zere 10 dakikalık muayeneden sonra geri Adana'ya götürülmüştür. Güler Zere 28 saatlik yolculuğu 10 dakikalık muayene için yapmıştır.
Evet, Güler Zere'nin katili AKP'dir. Hatırlanacağı gibi Güler Zere serbest bırakılsın talebiyle haftalarca Türkiye'nin birçok yerinde eylemler yapılmıştı. Oturma eylemlerinden yürüyüşlere kadar her kesimin katıldığı eylemlere rağmen serbest bırakılmayarak ölüme terk edilmek istendi. Adalet Bakanlığı "Af dileyen, AKP'nin merhametine sığınan" bir Güler Zere göremediği için, durumunun kritik olduğunu bildiren 5 raporuna rağmen onu serbest bırakmadı.
Ancak Adli Tıp önünde ve Taksim'de yapılan 3000 kişilik eylemlerde yoğunlaşan kamuoyu baskısı ve sahiplenme sonunda onu serbest bırakmak zorunda kaldı. Geri dönülemeyecek duruma getirildikten sonra öleceğinden emin olununca demokrasi manevrası yapılarak Cumhurbaşkanı'nın "Affıyla(!)" 6 Kasım'da serbest bırakıldı. Bırakıldığında Güler Zere'nin ilk sözleri şu olmuştu: "Geç bırakıldım. Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gasp edildi. Dışarıda "ölme hakkı" verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutsaklar var. Hala tecrit var. Ki tecridin ta kendisidir ölüm."
AKP kendinden önceki iktidarlar gibi, tecrit politikasında ısrar ederek hapishanelerde Güler Zere gibi hasta olan onlarca tutsağı ölüme mahkum etti.
Güler Zere'nin tedavisini engelleyerek, bilinçli bir politikayla geç tahliye ederek ve tecrit politikasını ısrarla uygulayarak Zere'nin katili olmuştur.
122 insanı katledilmesinin nedeni olan Tecrit politikası Güler Zere'nin ölümüyle sürmektedir. AKP bu politikayı uyguladığı sürece yaşanan ve yaşanacak ölümlerden sorumludur.
GÜLER ZERE ÖLÜMSÜZDÜR!
HAPİSHANELERDEKİ TECRİT CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR!
TAYAD www.tayad.org/