10 Mayıs 2010 Pazartesi

'Emeğin birliği'nden dem vuranlar, emeğe yeni bir ihanete hazırlanıyorlar!

Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK'ten oluşan 1 Mayıs Kutlama Komitesi üyeleri, başta Taksim 1 Mayısı olmak üzere 1 Mayıs 2010 kutlamaları ile ilgili bir değerlendirme yaptı.

9 Mayıs günü Türk-İş’te bir araya gelen 6 konfederasyon yaptıkları yazılı bir açıklama ile '77 katliamının sorumlularının açığa çıkartılmasını istedi ve 1 Mayıs günü gerçekleştirilen "kürsü işgali"ni de değerlendirdi. 1 Mayıs günü gerçekleştirilen kürsü işgalini kınayan konfederasyonlar, bir kez daha sendikal ihanetin yeni bir örneğini gösterdiler.

Konfederasyonlar tarafından yapılan açıklamada, 2010 1 Mayısı'nın sadece Türkiye emek hareketi açısından değil, tüm toplumsal kesimler açısından önemli bir dönemecin başlangıcı olduğu belirtilerek, bu önemli dönemecin ilk adımının geçtiğimiz yıl 1 Mayıs’ın tatil ve bayram ilan edilmesiyle atıldığı, ikinci ve en önemli adımının ise Taksim Alanı’nın 32 yıl sonra kutlamalara açılması olduğu ifade edildi.

İstanbul Taksim Alanı kutlamaları ile emeğin birlikteliğinin gücünün gösterildiğinin ifade edildiği açıklamada, '77 1 Mayıs Katliamı'nın sorumlularının açığa çıkarılması istendi.

Açıklamanın devamında konfederasyonlar öncelikle Taksim ve Türkiye'nin diğer kentlerinde gerçekleştirilen kutlamalara katılan ve katkı sunan herkese teşekkür etti. Açıklamayı konfederasyonların yaptığı rutin bir değerlendirmeden çıkaran ise Taksim 1 Mayısı'nda gerçekleştirilen kürsü işgalinin bir “saldırı” olarak nitelendirilmesi ve 1 Mayıs'a devrimci ve sınıfsal özünü veren kürsü müdahalesinin kınanmasıydı.

Açıklamada kürsü işgali şu ifadelerle yorumlandı: “Böyle önemli bir günde ve böyle önemli bir alanda Taksim Kürsüsü’ne biber gazı, pet şişe, sopa, bıçak v.s kullanarak yapılan saldırı ise emeğin birlik ve dayanışmasına yapılan bir saldırıdır. Konfederasyonlarımız, 1 Mayıs Taksim Kürsüsü’nde Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun şahsında tüm konfederasyonlara yapılan saldırıyı ve kürsüyü işgal girişimi ile kutlamaları sabote etmek isteyenleri kınamakta, bu tür yaklaşımların teşhir ve tecrit edilmesi gerektiğine inanmaktadır.

Bu saldırıyı gerçekleştirenler çok iyi bilmelidir ki hiçbir güç emek hareketinin ve konfederasyonlarımızın, emeğin kazanımları için birlikte mücadelesini engelleyemeyecektir”

Açıktır ki, bu “kınama” 1 Mayıs kürsüsünün gerçek sahiplerine, işçi ve emekçilere yönelik bir kınamadır. Bu, sendikal bürokrasinin yarı yolda bıraktığı direnişçi işçilerin meşru ve haklı eylemine yönelik bir kınamadır. Böylece bir kez daha sendikal bürokrasi gerçek yüzünü göstermiş oldu.

Kürsü işgalini kınamanın anlamı
1 Mayıs Taksim kutlamalarında konuşma yapmak için kürsüye çakın Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, TEKEL işçileri başta olmak üzere itfaiye, İSKİ, Esenyurt Belediyesi işçileri tarafından konuşturulmamış ve Kumlu kürsüden kaçmak zorunda kalmıştı. Bu müdahale direnişçi işçilerin mücadelelerini yarı yolda bırakan, geçmişi ve bugünü sınıfa ihanetlerle tescilli sendika ağası Mustafa Kumlu'ya işçilerin duyduğu haklı bir tepkiydi. Bu müdahale aynı zamanda sermaye iktidarı ve işbirlikçilerinin, hem Taksim yasağının kaldırılmasının militan ve direngen bir mücadele sonucu aşıldığı gerçeğini gizlemek, hem de 1 Mayıs’ın sınıfsal ve devrimci özünü karartarak 1 Mayıs'ı “şenliğ”e çevirmek yönündeki girişimlerini boşa çıkaran bir müdahaleydi.

1 Mayıs'ın ehlileştirilmesi çabalarına karşı TEKEL işçileri ile diğer direnişçi işçiler Mustafa Kumlu’yu kürsüden kovarak 1 Mayıs’ın devrimci ve sınıfsal özünün karartılarak bir şenlik havasında geçiştirilmesine izin vermemişlerdi.

Bugün konfederasyonların kürsü işgalini kınaması, işçi ve emekçilerin tepki duyduğu ihanet çetesinin aklama çabasıdır. Bu durum, 1 Mayıs kutlamalarının ehlileştirilmesinde sendikaların nasıl bir rol ve misyon üstlendiklerini göstermektedir.

Bugün “emeğin birliği” demagojisine sarılanların tarihi, emek mücadelesinin önüne yeni engeller örmenin tarihidir!

Yapılan açıklamada kürsü işgalinin emeğin birliğine yapılmış bir saldırı olduğu şu ifadelerle anlatılıyor: “Böyle önemli bir günde ve böyle önemli bir alanda Taksim Kürsüsü’ne biber gazı, pet şişe, sopa, bıçak vs kullanarak yapılan saldırı ise emeğin birlik ve dayanışmasına yapılan bir saldırıdır.”

Peki, emeğin birliğinden bahsedenler, TEKEL Direnişi'ni yarı yolda bırakanlar değil mi? Ankara'da 78 gün süren direnişin bitirilmesinin yolunu düzleyenler, bunlar değiller mi? Sadece TEKEL işçilerinin değil, farklı kesimlerden işçi ve emekçilerin de talebi olan “genel grev-genel direniş”i göstermelik eylemlerle boşa çıkaranlar, bunlar değiller mi? 1 Nisan Ankara eyleminde işçileri yalnız bırakanlar, hatta duyulan tepkiden dolayı polis koruması altında alanı terk edenler, bunlar değil mi? 3 ay önce aldıkları 26 Mayıs "genel eylem" kararının altını doldurmayanlar, bu eylemin örgütlenmesi için anlamlı hiçbir çaba harcamayanlar, bunlar değil mi?

Emeğin birliğini dillerinden düşürmeyenler, bu söylemi meşru bir eylemi karalamak için kullananlar, neden 26 Mayıs eylemine sayılı günler kaldığı halde bu eylemi gündemlerine almıyorlar? Çok açık ki, sendikalar "kürsü işgali"ni, 26 Mayıs'a dair sorumluluklarından kaçmak için bir bahane olarak kullanıyorlar.

Konfederasyonlar, 1 Mayıs Taksim kutlamalarının politik-moral kazanımlarını 26 Mayıs'ı örgütlemek için bir dayanak yapmak yerine, kendi aldıkları 26 Mayıs genel eylem kararını hayata geçirmekten uzak durmak için kürsü işgalini bir bahane olarak kullanıyorlar.

26 Mayıs genel eylemini başarıyla gerçekleştirebilmek için işçi ve emekçilere yönelmeyenler, ciddi bir taban hazırlığına girişmeyenler, direnişçi işçilerin Mustafa Kumlu'ya yönelik haklı ve meşru müdahalesini karalayarak, işçi ve emekçilerin mücadele isteğini ve taleplerini de ortada bırakıyorlar. Ve bu ihanet çetesi “emeğin birliği”nden dem vurarak tam bir ikiyüzlülük ve sahtekarlık örneği sergilemektedir.

Anlaşılan o ki, konfederasyonların “hazırlıkları”, 26 Mayıs'ın gerektirdiği görev ve sorumluluğu yerine getirmek yönünde değil, eylemin altını ve içeriğini boşaltmak yönündedir. Tüm belirtiler, işçi ve emekçilerin yeni bir ihanetle yüzyüze olduklarına işaret ediyor.

Kısacası, mevcut tablodan çıkan sonuç şudur: 26 Mayıs’a hazırlık bakımından görev öncü işçilere, devrimci ve ilerici güçlere düşmektedir. Direnen işçiler ve Taksim kararlılığının ruhunu kuşananlar, bunu başarabilirler. 26 Mayıs’a az bir süre kalsa da, bu genel eyleme en güçlü ve etkin bir şekilde hazırlanmak, 1 Mayıs'ın kazanımlarını da ileriye taşımanın en etkili yollarından biridir.