11 Mayıs 2009 Pazartesi

Katliamın nedeni çok, temelinde Kürtler'i inkar var

4 Mayıs günü, Mardin'in, Mazıdağı ilçesinin Zangırt Köyü'nde* meydana gelen olay tek bir nedenle açıklanamaz. Tek başına feodal yapı, tek başına töre, tek başına koruculuk, tek başına cehalet ve eğitim seviyesinin düşüklüğü, tek başına ekonomik geri kalmışlık, daha doğrusu geri bırakılmışlık, bu vahşeti açıklayamaz. Bunların hepsi, daha pek çok neden böyle bir olayın yaşanmasına neden olmuştur.

Koruculuk

Yukarıda sayılan bu nedenlerin temelinde, Kürtlerin bir halk olarak inkarı vardır. Devletin temel Kürt politikası asimilasyondur. İlle de Kürt kalacağım diyenlere, devlet terörünün tırmandırılması yaygın bir uygulamadır. Koruculuk bu anlayış çerçevesinde gündeme gelmiştir. Kürt'ü Kürt'e kırdırmak sistematik bir devlet politikasıdır. Devlet koruculara sadece silah vermemiştir. Onlara çok geniş yetkiler de vermiştir. Korucuların, kendi halkı Kürtlere karşı işledikler her türlü yasa dışı işleri devlet tarafından hoşgörü ile karşılanmış, görmezlikten gelinmiştir. Kız kaçırmalar, yol kesmeler, ırza geçmeler, haraç almalar, koruculuğu kabul etmeyerek köyü terk edenlerin arazilerine el koymalar bu süreçte yaygınlaşmıştır.

Devlet feodal kurumları bizzat koruyor

Aşiret, şeyhlik, toprak ağalığı gibi feodal kurumlar, bizzat devlet tarafından korunmaktadır. Çünkü devlet, kendisine bağladığı aşiretlerle, şeyhlerle, Kürtlerdeki milli gelişmeyi rahatça engelleyebilmektedir. Bugünkü Kürt milli hareketinin, toplumsal mücadelenin, emekçi sınıflara, yoksul Kürtlere dayandığı, mücadeleyi yönetenlerin de bu toplum kesimlerinden geldiği açık bir gerçektir. Koruculuk sistemiyle bu feodal ilişkilere sadece manevi bir güç değil, maddi bir güç de verilmiştir. Kamu ihalelerinde bu kişiler gözetilmektedir. Petrol istasyonu açma ruhsatı bu kişilere verilmektedir. Bazı temel tüketim mallarının bayilikleri, bu kişilere, bunların yakınlarına verilmektedir.

1920'lerde, 1930'larda, devletin mücadele ettiği darağaçlarına gönderdiği aşiret reisleri, şeyhler vs. resmi görüşü benimsemeyenlerdir.

Devlet ve dinsel akımlar

Devlet, Türkiye'nin Batı yörelerinde, türbanlı bir kadın gördüğü zaman, şeriat tırmanıyor diye tepki göstermekte, kamuoyunu, bu tür dinsel akımlara karşı uyarmaktadır. Fakat, Kürt bölgelerinde çeşitli gerici akımların, gerici kurumların gelişmelerini teşvik etmektedir.Teröre karşı mücadele etsin diye Hizbullah'ın da devlet tarafından kurulduğu, PKK'ye karşı mücadeleye sokulduğu biliniyor. Kürt bölgelerinde Kuran Kursları'nın yaygınlaştırılması bir devlet politikasıdır. Çünkü devlette, Kürtlerdeki milli gelişmeyi, ancak dinsel akımları geliştirerek engelleyebiliriz şeklinde bir devlet algısı vardır.

Değerlerin yozlaşmasını teşvik

Feodal toplumun, feodal kurumların bazı değerleri vardır. Kan davalarında kadınları ve çocukları hedef almamak, onları öldürmemek önemli bir değerdir. Hasmını arkasından vurmamak, onunla yüz yüze, mertçe kavga, dövüş etmek, yine önemli bir değerdir. Hasmın dahi olsa sana sığınanı devlete veya hasmına teslim etmemek yine böyle bir değerdir. Bunlar feodal toplumda şeref kavramı çerçevesinde varolan değerlerdir. Fakat, Kütlerin halk olarak inkarını içeren devlet politikası ve 25 yılı aşkın bir zamandır süren savaş sürecinde, bu değerler, çürüme yoluna girmiştir.

Devlet, bu değerlerin yozlaşmasını teşvik etmektedir. Aşiret reislerine, şeyhlere, büyük toprak sahiplerine, maddi güç vererek onların dirilmesini, ayakta kalmasını sağlamakta, fakat bu değerlerin çürümesi için her önlemi almaktadır. Kürt'ü Kürt'e kırdırma politikalarının sık sık yaşama geçmesi bu değerleri çürütmektedir. Hizbullah'ın, yurtsever Kürtleri ensesinden vurarak katletmesi bu değerlerdeki yozlaşmanın bir görüntüsüdür. PKK'nin bazı koruculara saldırırken kadınları ve çocukları gözetmemesi, zaman zaman onları da hedef alması yine böyle bir yozlaşmadır. Bunların, şeref anlayışında aşınmalar getirdiği açıktır.

Koruculuk ve topraklar

Kürt'ü Kürt'e kırdırmanın bir aracı olarak devlet, koruculuğu yoğun bir şekilde desteklemektedir. Korucu olmak istemedikleri için köyü terk edenlerin toprakları korucular tarafından yağmalanmaktadır. Köye geri dönüşler bu bakımdan korucular tarafından engellenmektedir. Ailelerin köye dönüp kendi topraklarını işlemelerine silahla karşı konulmaktadır. Devlet de gerekli önlemleri, güvenlik önlemlerini almamaktadır. Bunun önemli bir çatışma nedeni oldu açıktır.

Basın

Türk basınının, olayları, feodaliteye, töreye, aşiret anlayışına bağlaması isabetsizdir. Feodal kurumların neden ayakta tutulduğu, koruculuğun neden ısrarla savunulduğu sorgulanmalıdır. Türk basını, Zangırt Köyü'ndeki olaylar için yoğun bir ah-vah içinde. "Faili meçhul" cinayetlerin Türk basını tarafından gizlendiğini, çarpıtıldığını da biliyoruz. Bu bakımdan ah-vah samimi bulunmuyor.

6 Mayıs 2009 akşamı, NTV'de, saat 19.30'da, Yorum Farkı programı vardı. Bu programda, Profesör Emre Kongar ve gazeteci Mehmet Barlas, Zangırt Köyü'ndeki olayları değerlendiriyorlardı. Halkın cehaletinden eğitimsizliğinden, töreden, aşiret anlayışından söz edildi. Koruculuğa değinilmedi, koruculuk kelimesi kullanılmadı. Toprak reformunun gerekliliği konuşuldu. Konuşmacılar 7 Mayıs akşamı yine konuştular. Bu sefer koruculuktan söz ettiler. Ama, koruculuğu Kürt sorunu bağlamında ele almaktan kaçındılar.

Kürtlerin inkarıyla ilgili devlet politikalarına, dikkat çekilmeden, koruculuğun bu yöndeki işlevi sorgulanmadan bu tür toplumsal olayları anlamak mümkün olmaz.
____________________________________________
* Zangırt köyü: Katliamın yaşandığı, resmi adı "Bilge" olan köyün Kürtçe adı.

* Arabaşlıklar bianet tarafından eklendi.
İsmail Beşikçi
Bianet / 08.05.09
<-geriye: