25 Kasım 2008 Salı

Çeber’de dört müebbet, 303 yıl hapis

Sarıyer’de basın açıklaması yaparken gözaltına alınan, götürüldüğü polis merkezinde ve ardından konulduğu Metris Cezaevi’nde gördüğü işkenceler sonucu ölen Engin Çeber’e ilişkin, cezaevi nöbetçi müdürü ile üç infaz koruma memuruna ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı. 56 sanık hakkında 303.5 yıl hapis istendi.
Çeber iddianamesi, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kabul edildi. 60 sanıktan üçü Metris Cezaevi’nde müdür, 39’u infaz koruma memuru, dördü cezaevinde jandarma, biri cezaevi doktoru, 13’ü İstinye Şehit Muhsin Bodur Polis Merkezi’nde görevli polis.
Tutuklu sanıklardan Metris Cezaevi Nöbetçi Müdürü Fuat Karaosmanoğlu ile Çeber’e 7 Ekim’de işkence yapan infaz koruma memurları Sami Ergazi, Nihat Kızılkaya ile Selahattin Apaydın hakkında, ‘ağırlaştırılmış işkenceyi’ suçundan müebbet hapis cezası isteniyor. Ayrıca Karaosmanoğlu ve Kızılkaya hakkında, ‘görevi ihmal’; Ergazi hakkındaysa ‘suçu bildirmemekten’ işlem yapıldı.
Bu arada, iddianamede, dört tutuklu sanığın ‘kasten yaralama’ suçundan tutuklandığı anımsatılarak, tutuklama işleminden sonra toplanan deliller ve fiillerin uluslararası hukuk kural ve ilkeleri çerçevesinde delillendirilmesi sonucu ‘ağırlaştırılmış işkence’ tipine uyduğu kaydedildi.
Hakkında, ‘ihmali davranışlarla ihmali neticesinden ağırlaştırılmış işkence’ suçundan ötürü ağırlaştırılmış müebbet istenen nöbetçi müdür Karaosmanoğlu’na ilişkin, Çeber’in T2 koğuşunda dövülmesini kapıdan seyrettiği bilgisi verilerek, şöyle denildi: “Müdahale etmek, korumak ve kollamak yükümlülüğü bulunmasına rağmen engel olmadığı, ‘Bundan sonra ayağa kalkıp sayım vermeyen herkes bu şekilde cezalandırılacak’ dediği...”
Yine Cezaevi İkinci Müdürü Yusuf Gayır hakkında ‘görevi kötüye kullanmaktan’, diğer müdür Nuri Atalay hakındaysa ‘görevi ihmalden’ hapis cezası isteniyor. Diğer 27 infaz koruma memuru hakkındaysa ‘suçu bildirmeme, görevi kötüye kullanma, kasten yaralama, eziyet ve kasten yaralamaktan’ dava açıldı.
Cezaevi doktoru Yemliha Söymez için ‘gerçeğe aykırı belge düzenlemekten’ 10 yıla kadar hapis; Çeber ile Özgür Karakaya ve Cihan Gün’ü cezaevine girişte dövdükleri saptanan dört jandarma hakkında da 1.5 yıla kadar hapis isteniyor.

Gözaltı yeri de ‘suç yeri’
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın, “Biz işkence yapmadık” diye sahip çıktığı polisler de sanık sıfatıyla iddianameye girdi. Çeber ve arkadaşlarına, hem Sarıyer Derbent Mahallesi Akgün Caddesi’nde ve İstinye Muhsin Bodur Polis Merkezi’nde ‘eziyet’ eden biri kadın 13 polise beş yıla kadar hapis isteniyor. Öte yandan iddianamede, ‘suç yeri’ olarak Metris Cezaevi dışında iki adres daha işaret ediliyor: Çeberlerin basın açıklaması yaparken polis tarafından dövülerek gözaltına alındıkları Sarıyer Dentbent Mahallesi Akgün Caddesi ve İstinye Muhsin Bodur Polis Merkezi.
İddianamede, olayın anlatımı şöyle: “Çeber, Özgür Karakaya, Cihan Gün ve Aysu Baykal’ın da aralarında olduğu 10 kişi 28 Eylül’de açıklama yaparken polislerce tekme tokat ve künt darbelerle darp edilerek gözaltına alındı. Karakolda, parmak izine ve fotoğraf çekimine direndikleri için darp edildiler ve önceki yaralara yenileri eklendi.

Kameraya yansıdı
Metris Cezaevi’ne konulan Çeber, Karaya ve Gün, üst aramasında ‘pasif mukavemet’ gösterince tekme, tokat, jopla ve diz atılarak dövüldü. Kafa atıldı, yumrukla midesine vuruldu. Bir jopun arama odasına götürüldüğü, Karakaya’nın odadan çıkarken yürümükte zorlandığı kameraya yansıdı.
Üç genç 29 Eylül’de infaz koruma görevlilerine teslim edilirken muayene yapılmadı. Üstelik doktor Yemliha Söylemez, muayene etmeden gerçeğe aykırı rapor verdi.
Çeber ve arkadaşları cezaevinde ilk günden itibaren ayakta sayım vermeyi reddedince ‘tekme tokat dövme, ahşap sopayla vurma, vücutları tamamen ıslanacak kadar su dökerek ıslatma’ şeklindeki işkencelere uğradı. İşkenceler tanık ifadeleri ve kamera görüntüleriyle kanıtlandı.”
Engin Çeber’in ölümüyle ilgili süreçse şöyle anlatıldı:
“Çeber, 6 Ekim’de sayıma katılmayınca tokatlandı, iki kez omzuna yumrukla ve tekmeyle ayağına vuruldu. Ertesi gün tekme, tokat ve yumrukla başına, boynuna vuruldu. Kafası, koğuş duvarı ve kapalı demir kapıya birkaç kez vuruldu. Hareketsiz yere yığıldığı halde Ergazi tarafından sürüklenip bahçeye çıkarılıp bu halde de dövüldü. Nefes alışverişleri düzensizleşip vücudu kasıldı. Önce Bayrampaşa, ardından da Şişli Etfal Hastanesi’ne kaldırıldı. 10 Ekim’de öldü.”
İddianamede, AİHM’nin Türkiye aleyhindeki kararlarına da yer verildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), “Hiç kimse işkenceye ve insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ve işlemlere tabi tutulamaz” şeklindeki 3. maddesine ilişkin karara bağlanmış birçok dosya örnek gösterildi.