22 Kasım 2008 Cumartesi

Partimiz içindeki fikir farklılıkları

Dürüstçe söylemeliyiz ki, Nepal devrimini nasıl tamamlayacağımız konusunda bir fikir farklılığı söz konusu. Fikir farklılıkları esas olarak parti çizgisi, partinin politik programı ve taktikleri konusundadır. Bu, esasen, Nepal devrimi öncesinde ciddi bir u-dönüşünün varlığını doğruluyor. Bu durumda Nepal devrimini başarıyla ileriye taşıma sorumluluğu, Nepalli devrimci komünistlerin ve dünya devrimci komünistlerinin omuzlarındadır. Tüm uyarılarımız bu yöndedir.

1) Politik programa ilişkin fikir farklılığı

Ana anlaşmazlık sebebi, partinin halk cumhuriyetine mi ilerleyeceği, yoksa mevcut demokratik cumhuriyet aşamasında mı kalacağıdır. 4-6 Kasım 2008 tarihinde toplanan Merkez Komite toplantımızda Yoldaş Prachanda, demokratik cumhuriyet aşamasında kalınmasına yönelik bir program sundu. Prachanda, sözlü önerisinde, demokratik cumhuriyet taktiğinin gerekliliğine ve halk cumhuriyetine ilerlemek için uygun koşulların bulunmadığına vurgu yaptı. Yoldaş Prachanda’nın önerisinin ardından söz alan Yoldaş Kiran ise demokratik cumhuriyet program önerisine katılmayarak yazılı bir Halk Cumhuriyet programı sundu. Yoldaş Kiran, Halk Cumhuriyet için şartların elverişli olduğunu ve partinin Halk Cumhuriyetine ilerlemesinin gerekliliğine vurgu yaptı.

Partimizin “yeni bir halk demokrasininin oluşumu” konusundaki tanımlanmış özgün programını doğru bir bakış açısıyla anlamamız gerek. Marksizm-Leninizm-Maoizm’in yasalarına göre halk savaşının merkezi sorusu, halkın güç durumunu doğru saptamaktır. Öyle ki, bu aynı zamanda “yeni insanın” da gücünü gösterir. Bu objektif bugüne kadar değişmedi. Bir diğer ilginç nokta ise halk savaşının başladığı sırada, Nepal Kongre Partisinin (NC) ve Birleşik Marksist Leninist Partinin (UML) monarşik devlet aygıtının işleyişinde çok daha aktif olmalarıdır. [O zamanlar] parlementerler bize karşı barbarca baskıları karara alarak uyguladılar. Bu açıdan bakacak olursak halk savaşı çok partili bu parlementoya da karşıydı. O zamanlar sloganımız ise şöyleydi: “Parlementer sistem yanılsamasından kurtul, yeni insanın demokratik devrimini hazırla!”

Halk savaşı zirve noktasına vardığında Kral Gyanendra, parlementer partilerin üzerinde bir darbe ile tüm gücü eline aldı. Bu faşist bir adım olduğu halde parlementerleri gerilettiğini ve esasen halk savaşının zaferi anlamına geldiğini hatırlayalım. Gyanendra’nın darbesi, durumu kutuplara çekti. İşte demokratik cumhuriyet bu kutuplaşmanın bir sonucudur. O zamanlar, demokratik cumhuriyetin, monarşiye karşı parlementer partiler ile birlikte kurulacak bir cephe için yalnızca bir geçiş taktiği olduğu konusunda net bir kavrayışa sahiptik.

Ne var ki, geçiş taktikleri gösterdi ki demokratik cumhuriyet taktiği değil yerine yeni halk demokrasisini geçirmek, aksine, monarşinin ortadan kalması ve cumhuriyetin kurulması ile misyonunu tamamlamış sayılmaktadır.

Demokratik cumhuriyetin sınıf karakteri burjuvazinin sınıf karakteridir. Her ne kadar, kurucu meclis seçimlerinden sonra monarşi devrilerek cumhuriyet kurulmuşsa da, [sistemin] sınıf karakteri değişmemiştir. Parti, hükümete liderlik ederek, en üst yapıya ulaşmış görünmektedir fakat, [zemindeki] tüm esaslar halen eski sınıfın elindedir. Ekonomi, askeri kurum, idari yapı ve hukuk eski güce aittir. Bu esasları halkın dışarıda bırakan basit işlemlelerle ya da barışçıl araçlarla ele geçirmek mümkün değildir. Bunun için, halk arasında yeni bir programa ihtiyaç vardır. Şu net ki, halk cumhuriyetine ilerlemek yerine demokratik cumhuriyet aşamasında kalmak, işçi sınıfı önderliği altındaki halkın gücünü Marksizmin temel programına göre inşa etme amacından uzaklaşmak ve tökezleyerek, esasen burjuvazinin elindeki devletin parlementer bataklığına saplanmak anlamına gelir.

2) Stratejik Fark

İkinci fark ise, Nepal devrimini ayaklanma yokluyla mı yoksa barışcı mücadele ile mi sonuçlandıracağımız konusundadır. Her ne kadar partimiz ulaştığı aşamaya halk savaşı çizgisi, silahlı mücadele ve ayaklanma ile gelmiş olsa da, iki yıl önce girdiğimiz barış sürecinde, zayıf da olsa devrimin barışçıl gelişime olasılığının olduğunu söylemiştik.

Her ne kadar spesifik bir zamanda böyle bir kanaat geliştirmiş olsak da, esasen bizim gibi ülkelerde bunun olasılığı yoktur. Ancak önderlikte yer alan bazı yoldaşlar, demokratik cumhuriyete barışçıl geçiş yönünde tavır aldılar. Bu eğilim, ayaklanmanın temel gücünü kırmaya yönelik bir politika izledi. (Yeni Halk Ordusu’nun (PLA) eritilmesi, profesyonel devrimci kadroların evlerine gönderilmesi ya da başka işlerde görevlendirilmesi ve yalnızca ekonomik reforma vurgu yapan politikalar yürütme gibi) [Bu eğilim] barışçıl geçişi, eylemin önüne geçirdi. Bizim görüşümüz, Nepal devriminin özelliğinin muhakkak silahlı mücadeleyi gerektirdiği ve başarının ancak bu yolla elde edileceğidir.

Bu yüzden PLA’yı eritilmek yerine, örgütlemeli ve tam zamanlı profesyonel kadrolar evlerine gönderilmek yerine politik görevlere koşulmalıdır.

Strateji konusunda, başkan yoldaş Prachanda ve bazı diğer yoldaşlar, devrimin yasa koyucu parlemento ve hükümet liderliği üzerinden mümkün olduğunu söylemektedir. Ne var ki biz bunun zayıf bir bakış açısı olduğunu, esas ve olması gerekenin halk isyanı olduğunu düşünüyoruz. Hükümet ve yasa koyucu meclis, yapabileceği [değiştirme gücü ile örtüşen – çn.] değişiklikleri getirebilir fakat ordusuyla, idari yapısıyla, hukuğuyla eski devlet gücünü ve kapitalizmi parçalaması mümkün değildir. Basit bir reform mümkündür fakat, bu basit reform ile yeni bir gücün oluşması imkansızdır. Bu sebeple, barışçıl stratejiye bağlanmış bir stratejinin yapabileceği en ileri müdahale basit bir taktikten öte değildir. Bu ikinci fikir ayrılığımızdır.

3) Taktiksel farklılık

Üçüncü fikir farklılığımız ise, taktiklerimizi sınıf mücadelesi esasına mı yoksa reform esasına göre mi uyguladığımız konusundadır. Başkan yoldaş Prachanda, taktikleri 4 başlık altında sundu. 1) Yeni bir anayasanın yazılması. 2) İki ordunun kaynaşmasından oluşacak yeni bir ordu 3) Bütçenin şeffaf ve halka açık hale getirilmesi 4) Gelişme ve ilerleme.

Kendisi ayaklanmanın ise anayasanın yazılması ve orduların birleşmesi konularında tezahür edeceğini söyledi.

Bizim fikrimiz, bu söylenenlerin zaten daha önce de, taktik açıdan kullanılmak üzere bahsedilmiş başlıklar olduğu, uzlaşmaya yönelik reformist bir öz taşıdığı ve isyana uzak olduğu yönündedir. Bu noktalar partiye özgü olmayan idari(hükümete ait) öğeler taşır Bu söylediklerimizin yanısıra, fedakar kadrolardan oluşan güçlü bir Halk Kurtuluş Ordusu ve berrak bir mücadele planı gerekmektedir. Bize göre bu başlıklar [Prachandanın sunduğu başlıklar] yalnızca gösteri amaçlı kullanılabilir fakat parti devrimci taktikler belirlemelidir. Taktikler esas olarak komprador kapitalist devlet gücünün temellerini ve bünyesini yıkacak nitelikte olmalıdır. Bu bağlamda mücadele eski ekonomik sistemin, komprador kapitalist arenanın ve kültürel yapının parçalanmasına yönelmelidir. Bu taktikler, eş zamanlı olarak köylü hareketini yükseltmeli, eski ordunun içeride ve dışarıda etkisizleşmesini sağlayarak gücü halkın eline geçirebilmelidir. Aynı şekilde, komünistler ve yurtseverler arasında birleşik bir halk cephesinin kurulmasına ve ulusal önceliklere yönelik olmalıdır. Bu noktalar, devrimci taktiklerin rolünü yerine getirecektir. Ancak ve ancak devrimci taktikleri hayata geçirmek kaydıyla bazı taktiksel noktalar hükümet üzerinden gerçekleştirilebilir. Aksi halde uygulanan taktikler devrimci taktiklerden ayrılır ve ister istemez reformizmin tuzağına düşülerek, müzakerecilik/uzlaşmacılık (negotiatonism) içinde eriyip gidilir.

Sonuç olarak, yoldaş Prachanda tarafından önerilen ve reformizmi temsil eden program hakkında politik, stratejik ve taktiksel olarak kendi düşüncelerimiz var. Şayet bu taktiklerle [Prachanda’ın öne sürdüğü taktiklerle – çn.] ilerlemeye kalkarsak, baş aşağı reformizmin batağına saplanacağımız nettir. Ancak, halk cumhuriyeti stratejisi, ayaklanma politikası ve sınıf mücadelesi taktiği bizi sonuca götürebilir. Tüm risklerine rağmen, Nepal devrimi ancak bu şekilde tamamlanabilir.

Netra Bikram Chand ‘Biplap’ Yazar, Nepal Komünist Partisi (Maoist) Merkez Komite Üyesidir

Kaynak: The Red Star (Sayı:18, 16-30 Kasım 2008)

Çeviri: Solun Doğusu