Militarist güçlerin AKP’ye ve Gülen’e karşı darbe planı tartışılırken, cemaatin kilit kadrolaşma faaliyetleri ve İslami-liberal değişim planının da gözden kaçırılmaması gerektiği başka bir tartışma konusu oldu.
Ordunun içerisinde hazırlandığı iddia edilen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”, demokratik kamuoyunda tepki çekti. Militarizmin Türkiye’de siyasete müdahale aracı olarak kimi provokasyonlar yaptığı biliniyor. Nitekim planla ilgili BirGün dünkü manşetinde “Gereğini Yapın” çağrısında bulundu. Bu plana gösterilen haklı tepkiler sürerken, Gülen’in mağdur ilan edilmesi ve onun planlarının yok sayılması da bir başka rahatsızlık yaratıyor. Daha önce pek çok tertibin içerisinde adı anılan cemaatin şimdilerde mağdur sayılması söz konusu. Halbuki Gülen’in de Türkiye’de uygulamaya çalıştığı bir İslamcı liberal plan var.
ALTI MADDEDE GÜLEN PLANI
Mustafa Peköz bu planı şöyle sıralıyor:
1- Stratejik Yönetim ve Denetim Merkezleri: Devletin can damarları olarak bilinen Yargı (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay vb.), Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği gibi kurumlar devletin stratejisini yönlendirmede hayati derecede bir öneme sahiptirler. Bu kurumların tamamı başta Gülen hareketi olmak üzere İslamcı cemaatlerin hedefleri arasında bulunuyor.
2- Toplumsal İlişkileri Yönlendiren Temel Kurumlar: Diyanet İşler Başkanlığı, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar sistemin toplum içerisindeki volan kayışlarıdır. Gülen cemaatinin bu üç merkezde çok ciddi bir çalışma içerisinde olduğu ve kadrolaşmada bu alanları öncelikle ön plana çıkarttığı biliyor.
3- Devletin Medya Kurumları: Türk Radyo ve Televizyonu ve Türkiye Radyo Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) gibi kurumlar devletin ideolojik-politik aygıtları olarak işlev görmektedir. İletişim aygıtlarını elinde tutan güç aynı zamanda iktidar ilişkisinde önemli bir avantajı ele geçireceğini çok iyi analiz eden, Gülen cemaati, kendisine bağlı olarak çalışan bazı gazete, radyo, TV gibi medya araçları yanında devletin medya kurumları içerisinde de çok ciddi oranda örgütlenmektedir. Hatta TRT’de oynana dizilere dahi müdahale ettikleri basına yansıdı.
4- Stratejik Ekonomik Merkezler: Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, gibi devletin ekonomik yönlendirme merkezileri olan kurumlarda örgütlenen İslami cemaatlerin, özellikle Gülen Cemaati sistemin ekonomik kaynaklarına hâkim olmaya çalıştıkları ve bu alanlarda çok daha kapsamlı olarak örgütlendiği ve çok ciddi oranda kadrolaştığı biliniyor.
.
5- Devletin Yerel Yönetim Merkezleri: Bunları iki grupta ele alabiliriz. Birincisi doğrudan Ankara’yı temsil eden Vali ve Kaymakamlardır. Türk devletinin tek merkezde yönetilmesi nedeniyle il ve ilçelerde devleti temsil eden valilerin ve kaymakamların önemli yetkileri bulunuyor. Yerel merkezlerden İslamcı faaliyetin yaygınlaştırılması, toplumsal etki gücünün arttırılması için vali, kaymakam gibi yerel yöneticilerin kazanılmasını son derece önemsemektedirler. Özellikle Gülen cemaati bu konuda çok ciddi bir örgütlenme faaliyeti içerisindedir. Bugün onlarca vali’nin ve kaymakam’ın Gülen cemaatiyle ilişki içerisinde olduğu biliniyor. Özellikle Kürt bölgelerine gönderilen valilerin ve kaymakamların çoğunluğunun özellikle Gülen cemaatiyle yakın bağları bulunuyor.
İkincisi yerel iktidar ilişkilerinde Belediyelerin çok ciddi bir rolü vardır. Özellikle İslamcı güçlerin elinde olan belediyelerde oluşturdukları kurumsallaşma ile toplumun her alanına nüfuz etmeye başladıkları ve kitlesel örgütlenme merkezleri haline getirdikleri görebiliyoruz. Bu konuda en çok örgütlü olan ve kitlesel bağlar kuran kesim ise Gülen cemaatidir.
6-Silahlı Kurumlar: Bunlar polis teşkilatı, ordu özel tim ve özel kuvvetler olarak belirlenmişti. Emniyet içinde özellikle “Polis Kolejleri, Polis Akademisi ve Polis Okullarında örgütlendikleri” ve emniyet teşkilatının yüzde 70’e yakınının cemaatlerle ve özellikle de Gülen çevresiyle ilişkide olduğuna dair birçok rapor yayınlandı.