17 Ekim 2009 Cumartesi

Deniz Feneri’ne dostane operasyon

Hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan derneğe 1.5 yıl sonra operasyon düzenlendi. CHP’li Ersin, ‘delil karartma taktiği’ dedi...

‘DENİZ FENERİ ZAMAN KAZANIYOR’

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul’da Deniz Feneri Derneği’ne operasyon düzenlendi. Ekipler, sabahın erken saatlerinden itibaren aralarında Fatih’teki ana deponun da bulunduğu 17 ayrı adrese baskın yaptı. Film yapım şirketleri, muhasebe büroları ve Kanal 7 binasında da arama yapıldı. Aramalarda polis bulunmazken, dışarıdaki gazetecilere pasta börek dağıtıldı. Deniz Feneri Derneği Başkanı Mehmet Cengiz, yaptığı açıklamada Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında geçen isimler içinde Deniz Feneri Derneği’nin bulunmadığını iddia etti.

DERNEK, AKP’NİN YUMUŞAK KARNI
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Deniz Feneri Derneği’ne yapılan operasyonla ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu. Ersin, delillerin karartılması için 1.5 yıl beklendiğini, bu operasyonun da bir delil karartma operasyonuna dönüşeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan’ın Çukurambar’da yolsuzluğun Türkiye ayağı olarak gösterilen Zekeriya Kahraman ile buluşup delil karartma taktiği geliştirdiğini iddia eden Ersin, “Savcı uzun süre bahaneler göstererek durumu geçiştirdi. Almanya’nın gösterdiği adreslere baskın yapılmaktan kaçınıldı” diye konuştu. (Selçuk Özbek, BirGün Gazetesi)

Deniz Feneri’yle ilgili aralarında Kanal 7'nin de bulunduğu 17 noktaya baskın yapıldı. CHP'li Ersin çarpıcı iddialarda bulundu. Ersin, “Kahraman ile Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül bir araya geldiler. Soruşturmayı yavaşlatarak delillerin karartılmasına yol açtılar” dedi...

Almanya'daki Deniz Feneri Derneği operasyonu Türkiye'ye sıçradı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla İstanbul'da derneğin depoları ile Kanal 7 televizyonuna baskın düzenlendi. Ancak baskınlarda polis olmaması dikkat çekiciydi. Deniz Feneri yetkilileri söz konusu baskını yalanladı. Gazetemize konuyla ilgili açıklamada bulunan CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin "Delillerin karartılması için beklendiğini" belirtti.

Operasyon için "Çok geç kalınmış bir operasyon" diyen Ersin, "Bu bir buçuk yıl önce yapılmalıydı ama delillerin karartılması için kaplumbağa hızında hareket edildi" dedi. Çukurambar'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir milletvekilinin evinde gizli görüşme yaptığını hatırlatan CHP'li Ersin, bir kaç saat süren bu görüşmede Başbakan'ın iddia ettiğinin aksine devlet sırlarının görüşülmediğini, o sürecin YÖK'te atama dönemine denk geldiğini ve görüşmede üniversitelere atanacak rektörlerin tespiti üzerine istişare yapıldığını ifade etti.

ZEKERİYA KAHRAMAN’LI ZİRVE
Ancak toplantının bir kısmında özellikle Deniz Feneri'nin konuşulduğunu belirten Ersin şunları söyledi, "Toplantının son yarım saat kırk beş dakikasına Zekeriya Kahraman da katıldı. Orada delillerin nasıl karartılacağına ilişkin konuşuldu. İstenilseydi şimdiye kadar bir çok adres basılabilirdi. Ama özellikle beklenildi. Bir buçuk yıl geç kalmış bir operasyondur." Ersin ayrıca Almanya'daki soruşturmanın Türkiye'ye uzanması olarak yorumlanan baskınla ilgili, "Hükümet savcıları yönlendirdi. Savcı uzun süre bahaneler üreterek soruşturmayı geçiştirdi. Alman yetkililerin gösterdiği adresler dahi geç basıldı" şeklinde konuştu.

DAHA FAZLA PROJELERİ VARMIŞ
Deniz Feneri'nin Zeytinburnu'ndaki merkezinde açıklama yapan Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz, "Biz de sizi alarak burada yapılan çalışmaları göstermek istedik. Bize basın kanalı ile sürekli haksızlık yapılıyor.

Türkiye'deki Deniz Feneri ile ilgili çıkan haberlerin hepsi yalandır, karalamadır. Ama Deniz Feneri çalışmaya devam ediyor. Bir ay içinde dört büyük projeye daha imza atacağız. Bugüne kadar binlerce eser meydana getirdik" dedi. Ayrıca gazetecilere tatlı ikram edildi.

BASKINI YALANLADI
Deniz Feneri Derneği, ''şu anda derneğin lojistiklerinde veya merkezlerinde savcılık veya polis marifetiyle herhangi bir arama yapılmadığını'' bildirdi. Dernekten yapılan yazılı açıklamada, basın yayın kuruluşlarında, Almanya'da görülen Deniz Feneri e.V. davası kapsamında, Deniz Feneri Derneği lojistik merkezlerinde polisin arama yaptığı yolunda haberlere yer verildiği hatırlatıldı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Şu an derneğimizin lojistiklerinde veya merkezlerinde savcılık veya polis marifetiyle herhangi bir arama yapılmamaktadır. Basın yayın organları, konuyla ilgili olarak verdikleri haberlerde eksik bilgiye dayalı veya kasıtlı olarak yanlış haber üretmek suretiyle kamuoyunu yanlış bilgilendirmişlerdir. Almanya'da görülen dava ile bağlantılı olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığının başlatmış olduğu soruşturma kapsamında, Deniz Feneri Derneği şüpheli veya sanık durumunda değildir. Deniz Feneri tamamen soruşturma kapsamı dışındadır.''

KANAL 7 DE ARANDI
Kanal 7 Kurumsal İletişim Müdürlüğü'nce yapılan yazılı açıklamada, ''Mahkeme kararıyla Kanal 7 televizyonunda emniyet mensupları tarafından arama yapıldığı'' kaydedildi. Spekülasyonlara itibar edilmemesi istendi. Bu arada, emniyet mensuplarınca yürütülen aramalar kapsamında, mali kayıtlar ve yöneticilerin bilgisayarlarında incelemeler yapıldığı, bazı bilgisayarların hard disklerinin kopyalandığı öne sürüldü.

***

Zirvedeki Kahraman kimdir?
Deniz Feneri Davası, Almanya'da faaliyet gösteren Deniz Feneri Yardım Derneği'nin topladığı 41 milyon avroluk paranın bir kısmını amaç dışında kullanmasıyla ilgili davaydı. Almanya'nın Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde görülen davada, 17 Eylül 2008 tarihinde mahkemenin hakimi Johann Müller'in verdiği kararla tutuklu yargılanan dernek yöneticileri hapis cezası almış, derneğin mal varlığı ise kamuya devredilmişti.

Hâkim Müller, gerekçeli kararında Mehmet Gürhan'ın yardım paralarını bir sermaye aracı olarak kullandığını, paraların Türkiye'deki Kanal 7 televizyonuna aktarıldığını, paraların nasıl kullanılacağına karar verenlerin aralarında Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve bazı zamanlarda Zahid Akman'ın bulunduğu kişiler olduğuna hükmetmişti. Müller, asıl faillerin Türkiye'de bulunduğunu bunların da Türkiye'deki Kanal 7 televizyonu yöneticileri olduğunu açıklamıştı. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde davanın savcısı Kerstin Lötz de davanın asıl faillerinin Tükiye'de bulunduğunu iddia etmişti.