Şehit yakınlarından bazıları 'Barış Grupları'nın gelişine ve karşılama törenlerine tepki olarak, madalyalarını iade edeceklerini duyurdu. Özellikle Bursa ve İzmir merkezli -olduğuna ayrıca dikkat çekmek istediğim- şehit yakınları örgütlenmelerinin 'acılı isyanları' medyada geniş yer buldu. Kimi köşe yazarları 'Vicdanlarımız sızlıyor' diye yazdı.
Örneğin Bursa'da açıklama yapan Kader Tekelioğlu, tepkisini şöyle dile getiriyor: 'Bu devlet benim için bitmiştir. Benim eşim şehit düştüğünde oğlum 3.5, kızım 1 yaşındaydı. Ben de Çerkesim. Madem öyleyse ben de Çerkes hükümeti kurmak istiyorum. Yıllardır kardeş kardeş yaşıyorduk. Çocuğumu asla askere göndermeyeceğim. O verdikleri madalyaları Çankaya Köşkü'ne atacağım.' Sonra da şu soruyu soruyor: 'Benim eşim neden şehit oldu?
'Kader Hanım'la iki ortak noktamız var. Ben de şehit yakınıyım. Ve bir Çerkes-Türk karmasıyım. Yeğenim Hakan elimizde büyüdü. Kumral, kocaman mavi gözlü, upuzun kirpikli, çok güzel bir çocuktu. Büyüdüğünde, ağır, oturaklı, az konuşan yakışıklı bir Çerkes delikanlısı oldu. Askere gittiği dönem, Güneydoğu'da çatışmaların, yargısız infazların, faili meçhullerin zirve yaptığı yıllardı. Görev yeri Şırnak oldu. On yıllardır süren savaşta, hiçbir askeri veya sivil bürokratın, işadamının, milletvekilinin, bakanın, paşanın oğluna çıkmayan 'ölüm kartı' kurada Hakan'a çıktı.
Davul zurnayla askere giden Hakan, bir tabutta geri gönderildi. Ailesine de 'Şehit'lik onuruyla yetinmek kaldı.
Hakan ne yazık ki, 25 yıldır süren/sürdürülen bu çatışmanın on binlerce kurbanından biri oldu.Evet, ben de tıpkı Kader Hanım gibi soruyorum: Hakan niye şehit oldu?O niye, Çerkes olarak, Türk ordusunda Kürtlere karşı savaşmak zorunda bırakıldı?
Niye yıllardır Hakanların kanları üzerinden siyaset yapıldı?
Niye Hakanların yakınları acılı yüreklerinin üzerine takılı bir madalyayla yeni canlar feda etmeye razı oldu?
Niye Kader Hanımlar, eşlerinin, çocuklarının ölümüne bugünkü kadar yüksek sesle 'Yeter' diye bağıramadı?
Çünkü bize hep yalan söylediler.
Size hep yalan söylediler Kader Hanım.
Sistemin ekonomik, politik, kültürel, bilimsel bütün kontrolünü ellerinde tutabilmek, güç ve rant olanaklarını sonuna kadar kullanabilmek için yalan söylediler.
'Kardeşiz' dediğiniz Kürtlerin yaşadıkları coğrafyayı açık bir işkencehaneye çevirdiklerini sizden gizlediler.
Diyarbakır'da, Silopi'de, Cizre'de, Şırnak'ta Bursa'dakinden farklı bir devlet, yıllarca hüküm sürdü Kader Hanım. Orada cumhuriyet yoktu, imparatorluk vardı. Yargılanmayan, sorgulanmayan, hiçbir kuralla, kanunla sınırlanmayan bir korku imparatorluğu kurulmuştu.Ve hiçbirinizin haberi yoktu.
Yıllardır sizin şehitlerinizi, sizin acılarınızı medya malzemesi yapanlar bir tek satır bile orada yaşanan kabusu yazmadılar.
Hala da yazmıyorlar.
Tıpkı sizin gibi onların eşleri de, çocukları da bu çatışmanın kurbanı oldu. Çocuklarını asit kuyularında erittiler. Eşlerini döve döve öldürdüler.Bebeklerini kucaklarında vurdular. Evlerini ateşe verdiler. Kadınlarını taciz ettiler. Tarlalarında çalıştırmadılar. Aç ve işsiz bıraktılar.
Kuşaklar boyu süren bu şiddeti siz yaşasaydınız, eminim siz de dağda olursunuz Kader Hanım. Hele bir Çerkes olarak ilk siz olurdunuz. Tam da onun için sizden gizlediler.
Çocuklarınızı, eşlerinizi niye ölüme gönderdiğinizi sorgulamayın diye yalan söylediler.Bugün sorduğunuz soruyu yıllar önce sorsaydınız keşke.
Bugün barıştan 'vicdanları sızlayanlar'ın vicdanı nedense yıllardır süren bu vahşete hiç sızlamadı. Vicdanları hiçbir zaman Uğur'dan, Ceylan'dan yana olmadı. Sizden yana da olduğunu sanmayın Kader Hanım.
Çıkarları bizim ölülerimizin yanı başında olduğu için dağıtıldı o madalyalar.Evet Kader Hanım, bu savaş tümden bitene kadar çocuğunuzu askere göndermeme düşüncenize katılıyorum.
Evet, o madalyaları iade edin. Onları kafalarına atın hatta. O madalyaları Ağar'a verin, Demirel'e verin, Çiller'e verin önce. Sonra Baykal'a verin, Bahçeli'ye verin.
JİTEM'i kuran paşalara verin bir de. Yıllardır dökülen kanın sorumluları olarak, göğüslerinde taşısınlar o madalyaları.
Barış, zaten ancak böyle mümkün olur.