‘Islak imza’ gündemi ile birlikte Doğan grubu gazetelerinde ciddi bir değişim yaşanıyor. Özellikle köşe yazarlarında konuya ilişkin belirgin bir tutum birliği olduğu göze çarpıyor. Radikal gazetesi Salı gününden beri her gün konuyu manşete taşırken, dün de “Yeter artık Baykal” manşeti ile CHP liderinin belge hakkındaki açıklamalarını eleştirdi. Haberin spotunda, “CHP liderine göre ‘İrticayla Mücadele Planı’nın gerçek olma ihtimali hiç önemli değil gibi. Baykal sadece zamanlamayı eleştirdi ve ihbarcıya çattı” ifadeleri kullanıldı.
Grubun diğer gazetelerinde de hemen tüm yazarların günlerdir bu konuya değinmeleri ve ortak bir tutum ortaya koymaları dikkat çekiyor.Milliyet yazarlarından Taha Akyol, 27 Ekim’de “Belgenin gerçek olduğunu başından beri söylemiştim” derken, ertesi gün de “Ordu artık ideolojisini gözden geçirmeli, işlevini profesyonel görevleriyle sınırlandırmalıdır. Unutmayalım: Türkiye’nin siyasetten tamamen çekilmiş, yüksek profesyonel kabiliyete ve caydırıcılığa sahip saygın bir orduya ihtiyacı vardır” dedi.
Hasan Cemal de belgenin orijinal olduğundan kuşku duymayarak, “Başbuğ ‘kağıt parçası’ derken gerçeği biliyor muydu?” diye sordu. Ertesi günkü yazısında “Asker yıpranmak istemiyorsa, değişmek zorunda!” diyen Cemal, 29 Ekim tarihli yazısında da “Cumhuriyet’in sadece artıları yok. Eksileri de var. ‘Aşırılık’ları da var” cümlelerini kullandı. Cemal, bugünkü yazısında da “Evet, ‘asker sorunu’ diye de bir sorunu var bu ülkenin. Bunu da çözmek lazım” dedi.
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Türk Ordusu ile ilgili ilk derin şaşkınlığımı Nazlı Ilıcak, andıç olayını ortaya çıkardığında yaşamıştım" dedi ve ordudaki subayların darbe planı yaptığı iddiası için de, "Benim gibi bütün hayatı boyunca ordusuna gözbebeği gibi bakmış insanların kafasında da sorular uyandı” ifadesini kullandı. Son zamanlarda üst üste gündeme gelen, pimi çekilmiş el bombası ile cezalandırılan erin hayatını kaybetmesi, Ceylan Önkol’un ölümü ve son olarak da “kağıt parçası” gibi olaylarda ordunun vahim hatalar yaptığına işaret eden Özkök, “Hangi ordu bu kadar üst üste vahim hatayı kaldırabilir? Bu olaydan sonra, artık kamuoyunu tatmin edecek samimi bir açıklamanın yapılması şart oldu” dedi.
Ahmet Hakan da Başbuğ’un belgeden önceden haberdar olup olmadığını sorarak her durumda ortada vahim bir tablo olduğunu, kamuoyuna bir açıklama yapılması gerektiğini söyledi. Hakan, “Eğer memleketimizin silahlı kuvvetleri, memleketimizin meşru iktidarını alaşağı etmek için kolları sıvar ve plan üstüne plan yaparsa... O iktidardan zerre kadar hoşlanmasak ve çekip gitmesi için dualar etsek bile... Silahlı kuvvetlerin girişimine karşı hep birlikte omuz omuza mücadele etmeliyiz... Silahlı kuvvetler gölgesi ortadan kalkınca, iktidara karşı mücadelemize kaldığımız yerden devam edebiliriz” dedi.
Aynı gazetede Oktay Ekşi, “Artık Enver Paşa’nın 70-80 bin askeri Sarıkamış dağlarına gömmesine rağmen kimseye hesap vermediği dönemde değiliz” dedi.
"Yüz yıllık gelenek yıkılıyor" başlıklı bir yazı kaleme alan Yalçın Doğan da, "Şu ne yazık ki bir gerçek, orduyu dışarıdan birileri değil, ordunun kendi içinden birileri orduyu yıpratıyor" dedi ve yazısını "İttihat ve Terakki ile yerleşen yüz yıllık gelenek artık yok olma menzilinde" diye bitirdi. Radikal gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, “Kendi halkına karşı psikolojik harekât düzenleyen başka bir ordu var mıdır dünyada? Varsa hangi ülkenin ordusudur o?” şeklinde bir çıkış yaptı.
Gazetenin yazarlarından Oral Çalışlar, “Dursun Çiçek imzalı belgenin artık bir gerçeklik haline dönüştüğünü anlıyoruz. Ortada darbe girişimleri, kanlı tezgâhlar amaçlayan bir belge var. Bu belge Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki bir kurum tarafından hazırlanmış. Şimdi bu belgenin sorumluları yargıya hesap verecekler” dedi. Sedat Ergin ise, “Türk vergi mükellefleri, bu tür andıç çalışmalarını finanse etmek için vergi vermiyor” eleştirisinde bulundu.