.
13 Ekim günü Cevizlibağ üstgeçidinde Kızıl Bayrak gazetesinin satışını yapan sınıf devrimcileri çevrede bulunan zabıtaların saldırısına uğradılar. Önce gazete satışına engel olmak isteyen zabıtalar sınıf devrimcilerinin faaliyetlerini sürdürmesi üzerine destek alarak saldırıya geçtiler. 15-20 kişilik güruh gazete çalışanlarına saldırdı ve üstgeçit merdivenlerinden aşağı indirdi. Saldırı sırasında orada bulunan ve saldırıyı görüntüleyen Kızıl Bayrak muhabiri Yılmaz Yaşar da zabıtaların saldırılarına hedef oldu.
Yılmaz Yaşar'ı tekme ve tokat yağmuru eşliğinde 100 metre sürükleyen zabıtalar Shell istasyonunda bekleyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait zabıta minibüsüne bindirerek kaçırdılar. Yaşar araç içerisinde de yarım saat boyunca kafasına, göğsüne, sırtına ve yüzüne aldığı tekme ve yumruklarla darp edildi. Fotoğraf makinesinin hafıza kartına ve muhabir kimliğine el koyulan, fotoğraf makinası parçalanan Yaşar, Zeytinburnu sahil yolu üzerindeki bir park civarında arabadan aşağı atıldı.
Saldırıya uğrayan gazete çalışanlarından açıklama
13 Ekim günü saldırıya uğrayan Kızıl Bayrak çalışanları bugün İHD İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı gerçekleştirerek maruz kaldıkları zabıta terörünü anlattılar. Yapılan giriş konuşmasının ardından Kızıl Bayrak adına hazırlanan basın metni okundu.
Açıklamada, kapitalist krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmeye çalışan, emperyalizme taşeronlukta yeni rollere soyunan sermaye devletinin önündeki tek engelin işçi ve emekçilerin mücadelesi olduğu söylendi. Sermaye devletinin muhalefetin büyümesine engel olmak için baskı ve teröre hız verdiği vurgulandı. Yaşanan saldırının da devlet terörü politikalarının bir devamı olduğu belirtilerek tüm saldırıların kaynağının bizzat devlet olduğu ifade edildi.
“AKP'li dinci faşistler sermayenin yeni komandoları mı?” sorusunun sorulduğu basın metninde AKP tabanındaki dinci gerici güçlerin de faşistlerin misyonuna büründüğü, ilerici ve devrimci güçlere saldırılarını hızlandırdığı belirtilerek şunlar söylendi: “Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz hafta İMF'ye karşı militanca direnen antiemperyalistlere gaz bombaları, biber gazları, tazyikli su ve plastik mermiler ile saldıran kolluk güçlerinin yardımına AKP'li dinci güruh koşmuştu. AKP yöneticileri bir yandan demokrasi havariliğine soyunurken diğer yanda AKP binasında toplanan dinci faşist güçler antiemperyalist güçlere sokak ortasında satırlarla, sopalarla saldırarak linç girişiminde bulunmuşlardı.
AKP tarafından beslenen bu faşist çetelerin önemli bir kısmı ise bizzat AKP'li belediyelerde Zabıta olarak istihdam ediliyor. Geçtiğimiz yıl Ankara'da dükkânında içki satan Alevi gencin zabıtalarca öldüresiye dövülmesi, yine İstanbul'da 150 kişilik zabıta grubunun bir grup balıkçıya biber gazları ve sopalarla saldırması hafızalardaki yerini koruyor. Zabıtaların Kızıl Bayrak satışı yapan devrimcilere polis talimatıyla saldırması da bu kurumun geldiği yeri gösteriyor. ”
Açıklamada “Sermaye işçi ve emekçilerin haber alma hakkını ve kendi sorunlarına sahip çıkan yayınlara ulaşmasını engelleyerek sınıfı mücadeleden uzak tutmayı amaçlamaktadır.” denilerek sosyalist-devrimci basına yönelik saldırılara da değinildi. Kızıl Bayrak, Atılım, Devrimci Demokrasi muhabirlerinin tutuklanması örneklendi.
Açıklama şu sözlerle son buldu: “Sivil polislerin ve AKP'li faşistlerin bu saldırısı Kızıl Bayrak gazetesini susturmak şöyle dursun, ancak çürümüş düzene karşı duyduğumuz öfkeyi bileyebilir.
Kızıl Bayrak gazetesi bu topraklarda uğruna büyük bedeller ödenmiş devrimci basın geleneğinin sürdürücülerinden biridir. Bugüne kadar yaşadığı tüm saldırılara rağmen yılmamış, susmamıştır. Bundan sonra da işçi ve emekçilerin sesini haykırmaya devam edecektir.”
Yaşayanlar anlatıyor!
Kızıl Bayrak adına yapılan açıklamanın ardından zabıta saldırısını yaşayan sınıf devrimcileri söz alarak saldırıyı anlattılar. İlk olarak söz alan Veli Karaçam gazete satışı yaptıkları sırada yanlarına gelen birkaç zabıtanın yolu kapattıkları gibi bahanelerle gazete satışına engel olmak istediğini söyledi. Bu engellemeyi kabul etmeyip ajitasyon konuşmaları eşliğinde satışlarını sürdürdüklerini belirtti. Karaçam, zabıtaların destek çağırdığını ve gelen iki minibüsten inen zabıtalarla beraber sayılarının 15'e çıktığını ve gazete satışı yapan sınıf devrimcilerine saldırarak adeta merdivenlerden aşağıya yuvarlandıklarını belirtti. Karaçam zabıtaların saldırısı sırasında sivil giyimli bir kişinin de zabıtaları yönlendirdiğini, bu kişinin sivil polis olduğundan şüphelendiklerini ifade etti.
Zabıtalarca kaçırılarak işkence gören Yılmaz Yaşar da söz alarak yaşadığı zabıta terörünü anlattı. Kızıl Bayrak satışına yönelik zabıta saldırısını görüntülediği sırada olay yerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Yaşar, gazete çalışanları üstgeçitten uzaklaştırıldıktan sonra zabıtaların kendisine saldırdığını belirtti. Tekme, tokat ve küfürler eşliğinde 100 metre kadar yerde sürüklendiğini anlatan Yaşar burada bekleyen 34 AD 5334 plakalı zabıta aracına bindirildiğini ifade etti.
Yaşar konuşmasında asıl saldırının araçta yaşandığını, şoför dahil araçta bulunan 7-8 kişinin sürekli olarak kendisini darp ettiğini, küfür ve tehditlere maruz kaldığını söyledi. Yaşar ayrıca “Biz senin kim olduğunu biliyoruz”, “şimdi de çek fotoğraf da görelim” gibi tehditlere maruz kaldığını, fotoğraf makinesinin kırıldığını, hafıza kartı ve muhabir kimliğinin de elinden alındığını anlattı.
Basın toplantısı BDSP adına yapılan konuşma ve soru cevap bölümünün ardından sona erdi. BDSP temsilcisinin yaptığı konuşmada bu saldırıların geçmişten beri yaşandığı, bundan sonra da süreceğini ifade etti. BDSP'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini vurguladı