AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana en hararetle savunduğu ve uygulamada “başarılı” da olduğu politika “sağlıkta dönüşüm”dür. AB’nin, DB’nın, DTÖ’nün ve daha nice kapitalist kurumun da biçtiği görev üzere AKP, 7 yıldır istikrarlı bir biçimde -Sağlık Bakanı’nı değiştirmeden- sağlık sistemini dönüştürmek için çabalamaktadır.
AKP iktidarı döneminde kamu sağlık harcamaları 4 kat, SGK’nın sağlık harcamaları 5 kat, yeşil karttan yapılan harcamalarsa 10 kat artmıştır. İlk bakışta, sağlık harcamalarında “olağanüstü” olarak da kabul edilebilecek bu artış, AKP’nin sağlığa verdiği önemden kaynaklandığı düşünülebilir. Ancak harcamaların nerelere yapıldığına bakıldığında “ilk bakış”ın yanlışlığı hemen ortaya çıkacaktır. Çünkü olağanüstü artan sağlık harcamalarında en büyük gider kalemi tedaviye yönelik harcamalardır. 2003 yılında 4.3 milyar TL olan tedavi harcamaları 13.9 milyar TL’ye, 5.6 olan ilaç harcamaları 10.7 milyar TL’ye yükselmiştir. 2005 yılı itibariyle bakıldığında Türkiye’de koruyucu sağlık hizmetlerinin payı sadece yüzde 2.6 düzeyindedir ve OECD ülkeleri içinde koruyucu sağlık hizmetlerine en az pay ayıran ülkedir. Koruyucu sağlık hizmetlerinde en sonda olan Türkiye, ilaca ayırdığı kaynak bakımından ise pek çok ülkeyi geride bırakarak en üst düzeye yükselmiştir.
Türkiye’nin ilaca ayırdığı pay milli gelirin yüzde 1.7’si dolayındadır.
Çok büyük bölümü tedavi ve ilaç giderleri için yapılan sağlık harcamalarının kurumlara göre dağılımı da oldukça ilginçtir. 2003 yılında kamu sağlık kurumları için yapılan harcama miktarı yaklaşık 2.5 kat artarak 2.9 milyar TL’den 7.3 milyar TL’ye çıkmıştır. Aynı dönemde özel sağlık kurumlarının payı ise yaklaşık 8 kat aratarak 528 milyon TL’den 4,3 Milyar TL’ye çıkmıştır.
Bu noktada görünen tablo AKP Hükümeti’nin sağlık harcamalarını önemli ölçüde arttırdığıdır. Ancak olağanüstü artan sağlık harcamaları toplumun sağlığını korumak yerine önce hasta edip sonra tedavi etmeye yöneliktir. Harcamaların gittiği yer ise özel sağlık kuruluşları ve ilaç firmaları olmuştur. Sadece kamu sağlık harcamaları değil, 5510 sayılı SSGSS yasasının da bir sonucu olarak yurttaşların yaptıkları cepten harcamalar da yine aynı yönde olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Türkiye’nin en zengin 100 kişi ve aile sıralamasında özel hastane tekellerinin başında gelen Acıbadem Grubu’nun kurucusu Mehmet Ali Aydınlar, 56. sıradan 43. sıraya yükselmiştir. İlaç tekellerinin başında gelen Abdi İbrahim’in yöneticisi Nezih Barut ise 57. sıradan 41. sıraya yükselmiştir.
Son dönemde hazırlanan ekonomik krize karşı önlemler paketleri içerisinde yine en büyük saldırı sağlık hakkına yöneliktir. “Sağlıkta global bütçe” adıyla getirilen programda bütçe açıklarını kapatmak üzere kemerlerin sıkılacağı ve sıkılan kemerde en büyük payın da sağlık harcamalarının kısılmasıyla gerçekleşeceği açıklanmıştır. Bu bağlamda, yurttaşların cepten ödeme oranları arttırılırken, özel hastanelere aktarılan kamu payının da arttırılması öngörülürken, ilaçtan 2.5 milyar TL tasarruf yapılması planlanmıştır.
Sonuç olarak:
1. AKP Hükümeti sağlıkta dönüşüm olarak ifade ettiği çerçeve içinde kamu kaynaklarını özel hastane ve ilaç tekellerine aktarmaktadır.
2. AKP Hükümeti, toplumun sağlığını korumayıp, “müşteri-hasta” sayısını arttırarak sağlık sektörüne yatırım yapan sermayeye yeni kaynak yaratmayı amaçlamaktadır.
3. AKP, sağlık sistemi üzerinden yeniden düzenlediği kaynak aktarma mekanizmasını yandaş sermayesini palazlandırmanın bir yolu olarak da görülmektedir.