27 Şubat 2010 Cumartesi

Erdoğan'a yandaş yazarlar bile isyan etti

Erdoğan’ın gerilimin faturasını köşe yazarlarına kesmesine gazeteciler sert tepki gösterdi. Erdoğan’ın sözlerinden rahatsız olanlar arasında sadece muhalif yazarlar değil, iktidarı destekleyen köşe yazarları da vardı. Hem de ne yazarlar.. Zaman gazetesinde Fethullah Gülen'in sesi olan Hüseyin Gülerce'den, Oktay Ekşi'ye..

AÇIKLAMASI BİLE ÜRKÜTÜCÜ
Mehmet Altan (Star Gazetesi): Başbakan’ın konuşmasını çok garipsedim ve kabul edilemez buldum. Çünkü bu bizi tek sesli bir Türkiye’ye götürür. Başbakan burada zirvenin çok olumlu olduğunun yazılmasını istiyor herhalde. Benim bireysel olarak baktığım şey evrensel doğrular, insanların gitmek istediği noktalardır. Arzuhalcilikle yazarlık arasında çok fark var. Başbakan bir taraftan demokrasiden bahsediyor bir taraftan öyle bir şey söylüyor ki akıl alır gibi değil. Nasıl oldu böyle bir bölüm çıktı o konuşmadan anlamadım. Çok ürkütücü buldum açıkçası.

TEK PARTİ DÖNEMİNDE OLUR
Oktay Ekşi (Hürriyet Gazetesi): Sayın Başbakan’ın demokrasi anlayışıyla benimkini mukayese ettiğimde pek uyuşmadığını görüyorum. Benim demokrasi anlayışımla onunki zerre kadar bağdaşmıyor. Benim anlayışıma demokrasi deniliyorsa, Başbakan’ınkine faşizm demek gerekiyor. Ben medya patronlarının köşe yazarlarına karışmadığı bir Türkiye istiyorum. Ama Erdoğan patronların müdahalesini özlüyor. Siyaset kadrolarının medyanın özgürce görev yapmasına tahammül etmeyi öğrenmesiyle bu sorun çözülür. İktidarın istediği şekilde yayın yapılırsa herşey düzelir anlayışı yanlış. Bu bizzat Başbakan’ın kınadığı tek partili dönemlerde rastlanır.

DEMOKRASİ ANLAYIŞI OYLA SINIRLI
Nuray Mert (Radikal ve Hürriyet): Başbakan kendisine huzur verecek, etliye sütlüye, siyasi iktidarların tasarruflarına ve iktidarın işine karışmayan bir medya istiyor. İktidarın medya ve özgürlük anlayışı bu çerçevede beliriyor. Çünkü medya algısı böyle. Kaygı verici olan da bu durum. Patronlara yazarlarını denetlemelerini doğrudan talep ettiği için tablo vahimleşiyor. İktidar demokrasiyi böyle anlıyor. Sağ partilerin demokrasi algısı oy çoğunluğuyla sınırlıdır. Oyların çoğunu alan istediği tasarrufu yapar, demokrasinin de böyle bir şey olduğunu düşünür.

Nazlı Ilıcak (Sabah): Erdoğan’ın zaman zaman medyayı sert bir dille eleştirmesini ben şahsen onaylamıyorum. Son konuşmasında ise kabul edilmesi mümkün olmayan bir söz sarfetti ve medya patronlarının yazarları denetlemesini; icap ederse de yazdırmamasını söyledi. Halbuki biz köşe yazarları patronun emir-komuta altındaki kişiler değiliz. Vicdan ve düşüncelerimize göre yazıyoruz. Vicdanımızın aynasında olayları değerlendiriyoruz. Bu şekilde patronun sansürünün, politikacı tarafından tavsiyesini yanlış bir tutum olarak değerlendiriyorum.

PATRONA ŞİKAYET YANLIŞ
Hüseyin Gülerce (Zaman): Sayın Başbakan’ın eleştirilerinde yayın yönetmenlerini eleştirmesini anlayabilirim de, doğrudan doğruya bunları sen patronsun nasıl yazdıyorsun demeyi doğru bulmuyorum. Kutuplaşma ortamına girdiğimiz için özellikle Ergenekon Davası ve komutanların gözaltıları toplumu da ikiye böldü. Dolayısıyla gazete ve köşe yazarlarında da bir kutuplaşma var. Aslında Sayın Başbakan’ın gazete patronlarına bunları demesine gerek yok. Süreci destekleyen köşe yazarları zaten Başbakan’ın hoşuna gidecek cevapları veriyor. Bu gelişmelerin bizzat kendisi toplumda böyle bir tesir yapıyor.

Ahmet Taşgetiren (Bugün): Bir kere köşe yazarlarının ekonomiyi bu kadar etkilediğini düşünmüyorum. Medyanın da bu ölçüde etkilediğini düşünmüyorum. Yaşanan olaylar ve oradaki tansiyon ekonomiye yansıyor bunu söylemek lazım. Şu anda Türkiye’de oldukça yüksek gerilim yaşanıyor. Yargı-siyaset tartışması, darbe tartışmaları ve Ergenekon. Türkiye ciddi bir dönüşüm noktasında. Köşe yazarlarına müdahale talebi çok sağlıklı bir talep değil. Özgür medya bence siyasetçinin de yararınadır.