27 Şubat 2010 Cumartesi

'Futbol ve siyaset ilişkisi çok kirli'

diyar spor


Türkiye'de spor ve siyaset ilişkisini değerlendiren Gazeteci Doğan Durgun, Türkiye'deki spor kulüplerinin kurulmasında ve faaliyetlerinde mafya ve cemaat gibi grupların da öncülük ettiğini belirtirken, eski milli futbolcu Metin Kurt ise, Kürt coğrafyasında devletin sporu, 'Kürt gençlerini uysallaştırma politikası' olarak kullanmaya çalıştığını söyledi.

Türkiye'de oynanan maçlar öncesi ve sonrasında çoğu zaman futbol, şiddet görüntüleri, küfürler ve ırkçı söylemlerle hafızalarda kalıyor. ÖzellikleDiyarbakırspor maçlarında Kürt karşıtı, ırkçı sloganların atılması 'Barış ve dostluk' olarak sloganlaştırılan sporun bu işlevini tartışılır hale getiriyor. DiyarbakırBüyükşehir Belediyesi tarafından 'Yeni Bir Başlangıç' sloganıyla düzenlenen konferansa katılan Gazeteci Doğan Durgun, eski milli futbolcu Metin Kurt, Eğitimci-Yazar Rahşan İnal, 'Spor, siyaset ve spor ekonomi' ilişkisini DİHA'ya değerlendirdi. 'Kürt coğrafyasında uygulanan spor siyasetinin fikir babası ABD'dir' diyen eski milli futbolcu Metin Kurt, futbol ve siyaset ilişkisinin çok kirli olduğunu kaydetti.

'Kürt illerinde uygulanan spor politikasının fikir babası ABD dir'

Kurt şunları kaydetti: 'ABD 68'li yıllarda güçlü bir siyahi hareketle karşı karşıyaydı. Bunu bastırmakta zorlanıyordu. ABD'nin iç istihbarat örgütü FBI Başkanı Hover birimlerine 'Siyahî harekete katılan herkesi ezin bütün siyahîleri ezin ama ezmeden önce onlara ilerde yıldız bir sporcunun mutlu bir yaşamının da olabileceğini söyleyin' talimatı gönderdi. Yani sporla onları uysallaştırma politikasını uyguladı. Aynı politika 12 Eylül döneminden sonra özellikle doksanlı yıllardan sonra ülkeyi yöneten iktidar tarafından Kürt illerinde uygulanmaya başlandı.' Bölge illerinde spor konseylerinin oluşturulduğunu dile getiren Kurt, 'Halkla sporla sempatik görünme çabasına girildi. Böylelikle de Kürt gençlerinin uysallaştırılacağı düşünüldü. Ama daha sonraki süreçte bu sefer sporun bu görevi yapmaması özellikle Diyarbakırspor'un belli bir kitlenin temsili olarak ortaya çıkması, bu sefer ikinci politikayı gündeme getirdi. Bu ikinci politika ise şiddetti' dedi.

'Futbolcu olma umuduyla çocuklar getirilip varoşlara bırakılıyor'

Sporun nerdeyse silah ticareti ile başa baş giden bir sektör olduğunu belirten Doğan Durgun da, 'Bütün dünyada reklâm büyük firmaların en büyük can simidir. Nerede olimpiyat, nerede atletizm şampiyonası varsa, nerde futbol şampiyonası varsa ülke takımları gitmeden oraya bu büyük şirketlerin reklâm afişleri gidiyor. Sonuçta bu şirketler de bir şekilde spor üzerinden kendi taleplerini yaratma derdindeler. Yeni ürünü sunuyorlar. O arza uygun bir talep yaratmak peşindeler. Ama bunu yaratırken de çok ciddi sorunlarda yaşanıyor. Vahşet boyutunda ne yapılıyor mesela Afrika'dan 13-14 yaşında çocuklar getiriliyor aileleri kandırılarak İngiltere'ye, Fransa'ya Türkiye'ye getiriliyor. Ve bu çocukların ailelerinden söyle alınıyor. Büyük futbolcu olacak büyük paralar kazanacak ama o çocuklardan bin kişiden bir kişi tutunabiliyor. Bir kişi futbolcu olabiliyor. Geri kalanlar ise Fransa'nın İspanya'nın İngiltere'nin varoşlarında sefil bir halde çöplüklerde besleniyor' dedi.

'Türkiye'de sporun öncülüğünü mafya ve cemaatler yapıyor'

Sporun bir savaş alanına çevrildiği dile getiren Durgun, olimpiyatlar başta olmak üzere spor kategorilerinin 'Barış ve kardeşliğe' hizmet etmekten uzaklaştırıldığını ifade etti. Durgun şunları belirtti: 'Olimpiyat tamamen çıkar grupların dünyadaki pazarlara girmesiyle ilgili bir şey. Türkiye'deki gelişmelerin de dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmadığını vurgulayan Durgun, Türkiye'de sporun milliyetçilikle iç içe yürüdüğünü söyledi. Durgun şöyle konuştu: 'Türkiye, sporu daha çok gelişen Kürt demokratik hareketi karşı bir bastırma aracı olarak kullanılmakta mahir bir ülkedir. Medyası, tribünü, tribün lideri, kulüp başkanları milliyetçilik yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde lig maçlarında, maçlardan önce ulusal marş okunmaz, bütün tribünler buna iştirak etmez. Ama bu milli marşında Kürtlere bir mesaj olarak okunduğunu biliyoruz. Türkiye'deki spor kulüplerinin kurulmasında ve faaliyetlerinde mafya ve cemaat gibi gruplar da öncülük ediyor. Mafya, Fethullah Gülen ekibinin aracılığı ile yapıldığını da biliyoruz.'

'Futbolu kirleten egemenlerin kendisidir'

Türkiye'de futbolda yaşanan milliyetçiliğin Diyarbakırspor'a yönelik tepkiler şeklinde ortaya çıktığını dile getiren Durgun, 'Kürtlerle ilgili aidiyet anlamında hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen sırf kentin adı Diyarbakır, Diyarbakırspor gittiği kentlerde 'defol, dışarı' şeklinde çığlıklarla karşılaşıyor. Bu Türkiye'de yaratılan futbol ve spor kültürünün bir yansımasıdır. Spor da Kürtlere karşı dışlayıcı tutum ve söylemlerin Kürtlerin temsiliyet özellikleri ile ilgilidir. Kürtlerin sanata, edebiyatta, siyasette, sinemada her hangi bir kanal bulduğunda bu kanal nasıl kapatılmaya çalışılıyorsa, sporda da Kürtlerin kendini temsil etme kanalları elerinden alınmaya çalışılıyor. O yüzden Kürtler spor konusunda özellikle futbol konusunda çok ciddi düşünmesi gerekiyor. Futbol başlı başına kirli bir oyun değil futbolu kirleten egemenlerin kendisidir' diye konuştu.

'Futbolda Türk milliyetçiliği, Türk ırkçılığı sorunu var'

Futbol'un İttihat ve Terakki döneminden beri milliyetçi ve ırkçı bir yapıya büründürüldüğünü anlatan Eğitimci-Yazar Rahşan İnal da, sporda şiddet ve ırkçılık sorunu olduğunu söyledi. İnal şunları söyledi: 'Futbolda ciddi bir milliyetçilik sorunu var ve bu Türk milliyetçiliği ve ırkçılığı sorunu. Bu tehditkâr söylem ve eylem alanına dönüşmesinin zararını bu ülkede yaşayan bütün halklar çekiyor. Biz futbol sahalarında barış kardeşlik ve dostluk sesleri duymak isteriz.'

SALİH YEŞİL
DİYARBAKIR (DİHA)