4 Kasım 2008 Salı

Devrimci Engin Çeber İşkencede Katledildi

İŞKENCELERE SESSİZ KALMAYALIM!

İşkence ve zulmün kanıksandığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Karakollarda, zindanlarda, içeride dışarıda devlet eliyle işkence ve zulüm halka reva görülüyor. Kutsal devleti koruma ve kollama adına işkence ve zulüm devlet politikası olarak sürüyor. Türkiye işkencede ön saflarda gelen ve sürekli sicili bozuk olan ülkeler içinde yer alıyor. Sıradan bir olayda bile karakola düşüpte dayak ve işkence görmeden çıkanların sayısı nerdeyse yok gibi. Halkı korkutmak ve terbiye etmek için dayak ve işkencenin “çenette çıktığı” özdeyişi faşist diktatörlüğün temel politikası olarak uygulamada bulunuyor.

Dahası insan hakları örgütlerinin yayınladıkları raporlar, “AKP hükümetinin işkenceye sıfır tolerans” sözlerinin işkenceyi gizlemekten öteye başka bir anlam ifade etmediğini ortaya koyuyor. Devlete karşı muhalefet eden ve devrimci ve demokrasi mücadelesini geliştirip, ileriye taşımaya çalışan devrimciler, sosyalistler ve Kürtler, işkence ve zulümden daha çok nasibini alanların başında geliyor. “Ben devletim her şeyi yaparım” yaklaşımı devlet temel politikası olarak geçer akçe kılınınca ve hak, hukuk ve adalet yalnızca egemen sınıfların egemenliğini pekiştirmeye yarayınca ortaya, devlete muhalif olanlara karşı “ orantısız güç kullanma” hakkı doğallaşmış oluyor. Jandarma ve polis karakollarında, Cezaevlerinde dayak ve işkence sınır tanımadan sürüyor.

Son olarak Yürüyüş dergisi dağıtımı yaparken üç arkadaşıyla birlikte İstinye karakolunca gözaltına alınıp ağır dayak ve işkenceden geçirilen, ardından keyfi bir şekilde tutuklanarak Metris zindanına kapatılan, buladada günlerce işkenceye maruz kalan devrimci Engin Çeber 10 Ekimde yaşama gözlerini yumdu. Ve Engin Ceber devrimci olduğu için bir haftada döve döve katledildi!

Engin Ceber'in katledilmesiyle son bulan vahşet süreci, 28 Eylül tarihinde İstinye’de Cihan Gün, Aysu Baykal ve Özgür Karakaya ile birlikte gözaltına alınmasıyla başladı. Darp edilerek gözaltına alınan devrimci gençlere, hem İstinye Polis Merkezi’nde, hem de Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’nde ağır işkenceler yapıldı. Sevk edildikleri mahkeme tarafından keyfi olarak tutuklanan gençlere yönelik, baskı ve işkenceler konuldukları Metris zindanın da gardiyanlar ve müdürlerce devam etti.

Engin Çeber, Metris’te önce tek kişilik bir hücreye konuldu. Sabah akşamüzerine su dökülüp ıslatıldı. Demir ve Tahta sopalarla dövüldü. Bayram günleri boyunca işkence ve zulüm devam etti.

İstanbul Metris Hapishanesi'nde gördüğü işkencelere daha fazla dayanamayan Engin Çeber'in beyin kanaması nedeniyle 10 Ekim günü apar topar tahliye edildiği açıklandı. Yani devlet, dergi dağıtımı yaptığı için işkenceli gözaltına alıp tutukladığı devrimci Engin Ceber'i bir hafta sonra beyin ölümü gerçekleşmiş halde "serbest bıraktı!"

Fakat Engin Ceberin vücudu günler süren ağır işkenceler daha fazla direnemeyerek 10 Ekimde yaşama gözlerini kapadı.


Faşist diktatörlük toplumsal muhalefeti ezip dağıtmak ve korku duvarlaırnı yükseltmek için işkenceyi bir devlet politikası olarak sürekli uygulaya geldi. En basit olaylarda ve basın açıklamalarında bile sınır tanımaz polis ve jandarma şiddetini kullanan devlet, öldürmeye,sakat bırakmaya devam etti-ediyor. Engin Çeberin tek suçu devrimci olmak ve halka gerçekleri taşımaktı. Faşist diktatörlük ve AKP hükümeti toplumsal muhalefetin gelişip ileriye akmasından korktukları için daha çok faşist faşist baskı, işkence ve zulme sarılıyorlar. Halka bu yolla gözdağı vererek susmalarını ve seslerini çıkartmadan sömürü ve zulüm düzenine boyun eğmeleri dayatılıyor. Engin Ceberin Metris zindanında işkenceyle hunharca katledilmesi devletin işkenceciliğinin suç üstü yakanlamasını sağlamıştır. Artık işkenceyi gizleyecek durumun kalmaması nedeniyle Adalet bakanı M.Ali Şahin “devlet ve hükmet adına işkence için Engine Çeberin ailesinde özür diliyorum” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştır. Aslında AKP hükümeti papaz rolünü oynamaktadır. Hükümete bağlı içişleri ve Adalet bakanlığına bağlı karakollarda, zindanlarda işkence ve zulüm dinmeden sürüyor. Adalet Bakanı’nın özrü, Engin Çeber ve arkadaşlarına zindanda işkence yaptıkları tespit olunan 19 kişinin görevden el çektirilmesi, durumu geçiştirmeye ve işkencecileri temize çıkartmaya yönelik bir manevradır.

Çünkü bugüne kadar binlerce polis, jandarma ve gardiyan hakkında işkence ve dayak hakkında Onlarca dava açılmasına karşın bu davaların hemen hepsi bir süre sonra ya zaman aşımı ya da deliller bulunamadı gerekçesiyle kapatılmış ve işkenceye devam yolu açılmıştır. İşkence ve zulme karşı toplumsal duyarlılık geliştirilmeden ve işkencecilerden hesap sorma bilinci sıcak tutulmadan, ölümleri ve zulümleri önlemenin zor olacağını görmeli ve hep birlikte işkenceye karşı sesimizi yükseltmeliyiz.

İŞKENCECİLERDEN HESAP SORMAK İÇİN İLERİ!