19 Haziran 2009 Cuma

Belge sahteyse olağan şüpheli: Fethullah Gülen cemaati

İSTANBUL- ‘AKP ve Fethullah Gülen’i yıpratma belgesinin sahte olduğu iddiasında iki senaryo ve iki zanlı var. Senaryolardan biri belgenin polis içinde örgütlendiği öne sürülen Gülen cemaati tarafından hazırlanmış olması. Bu senaryonun dayanağı olabilecek olay ise Kayseri’de başladı. İlk başlarda birbirinden bağımsız görünen gelişmeler bir araya getirildiğinde bu senaryonun gerçekliğine pek çok kişiyi inandıracak bir olaylar bütünü oluştu. İkinci zanlı ise ordu ile hükümetin yakınlaşmasından rahatsız olan ulusalcı unsurlar...

Başlangıç
‘Belgenin sahte’ olduğu iddialarının merkezinde ‘Fethullah Gülen cemaati tarafından hazırlandığı varsayımı yer alıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’yle Gülen cemaati arasındaki gerilim yıllardır her Yüksek Askeri Şûra’da (YAŞ) gündeme geliyor. Çok sayıda asker Fethullahçı olduğu gerekçesiyle onlarca yıldır askerlikten atıldı. Bu Fethullah’ın asker içinde örgütlenmekte, askerin ise içinde barındırmamaktaki kararlılığının göstergesiydi.
Ancak ‘askeri sahte belge’ konusunda Gülen cemaatini sabıkalı kılan bir olay da yaşanmıştı:
3 Mart 2009 tarihinde Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi ile 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı’nda görev yapan Astsubay Ali Balta, Orhan Güleç ve İsmail Dağ gözaltına alındı. Bu askerlerin neden gözaltına alındığı uzun süre kamuoyuna açıklanmazken İslamcı bazı yayın organlarının olaya gösterdiği yakın ilgi dikkat çekiyordu. Vakit, Zaman gibi bazı gazeteler ve İslamcı internet siteleri, üç astsubayın Kayseri’de gözaltına alındıktan sonra Ankara’ya getirildiğini ve sorgulandığını duyururken gözaltı nedeninin bilinmediğini belirtiyorlardı. Vakit gazetesindeki 18 Mart 2009 tarihli haberde askerlerin uzmanlar tarafından hipnotize edilerek ve işkence yapılarak ifadelerinin alındığı öne sürüldü. Bugün ve Zaman gazetelerinde benzer yayınlar vardı. Aynı tarihlerde Bugün ve Zaman gazetelerindeki haberlerde ise askerlerin avukatlarıyla uzun süre görüştürülmediği, yasadışı bir şekilde gözaltında tutuldukları öne sürülüyordu. Bu yayın organlarının neden bu olayla bu kadar yakından ilgilendikleri daha sonra ortaya çıkacaktı.

Askeri savcı hedefte
Bu sırada 12 Mart 2009 tarihinde Taraf gazetesinin sürmanşetinde Karargâhevleri soruşturmasını yürüten Askeri Savcı Hava Hâkim Yüzbaşı Mehmet Çelik hakkında haberler yayımlanmaya başladı. ‘Dünyanın en zengin askeri savcısı’ başlıklı haberde Mehmet Çelik’in malvarlığının fazlalığı vurgulanıyordu. Askeri savcı hakkındaki yayınlar birkaç gün sürdü. Daha sonra savcının ailesinin zengin olduğu anlaşılacaktı. Askeri savcıya yönelik neden böyle haberler hazırlandığı bir soru işareti olarak kaldı. Bu sırada uzun süredir konuşmayan Fethullah Gülen’in ‘kendilerine yönelik komploların olabileceği’ni belirten demeci Zaman gazetesinde yer aldı.

Olaylar birleşiyor
Sahte ‘Belge senaryosu’ndaki teoriye göre; birbirinden bağımsız gibi görünen bu gelişmeler 18 Mart 2009 tarihinde Habertürk gazetesinde ‘F tipi astsubayın fişleme itirafları’ başlığıyla manşetten yayımlanan haberle bağlandı. Günlerdir neden gözaltına alındıkları bilinmeyen astsubayların Fethullahçı oldukları ve sahte belge hazırlayarak bölge halkını garnizon komutanına karşı kışkırttıları öne sürülüyordu.
Gözaltındaki astsubaylardan Ali Balta, lisedeyken cemaate girdiğini, Kayseri’de Işıkevi’ndeki liderlerinin emriyle sahte evrak hazırladığını anlattı. Balta yetkili askerlerin şifreyle girdiği Düküman Yönetim Sistemi’ne girmiş ve Kayseri 2. Hava İkmal Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler adına iki sahte emir hazırlamıştı. Bir evrakta Ergenekon sanığı Albay Cengiz Köylü için yardım toplanması çağrısı yapılıyor, diğerinde ise askerlerin Kayseri’deki bazı esnafa gitmemesi çağrısı yapılıyordu.

Demek ki yapabiliyorlar
Bu sahte belgeler önce Bugün gazetesinde ‘Havacı Paşa Kayseri’yi böldü’ başlığıyla manşet oldu, daha sonra Zaman’da da yayımlandı. Bu olay Gülen cemaatinin asker içinde sahte belge hazırlayabildiğini ortaya koydu.
‘Belge cemaat tarafından hazırlandı’ senaryosuna göre; Bu operasyon ve astsubayın ifadeleri askere Ergenekon operasyonuna karşı büyük bir koz ve karşı koyma şansı yaratmıştı. Çünkü askerin içine sızan ve belge hazırlayacak kadar ileri giden bir cemaat (örgüt) vardı ve amaçları halkı askere karşı kışkırtmaktı. Askeri savcılık bunu soruşturuyordu. Sonuçta astsubayın itiraflarından bunun örgütlü bir suç olduğu anlaşılıyordu ve askeri savcı isterse bütün Fethullah Gülen cemaatine yönelik-aynı ulusalcılara yönelik yapılan Ergenekon operasyonu gibi - dalga dalga büyüyen bir ‘Işıkevleri’ operasyonu başlatabilirdi.

İlginin nedeni
Astsubay Ali Balta’nın ifadelerinden sonra bazı gazete, internet sitelerinin Kayseri’deki gözaltılara ilgisi de anlaşılmış oluyordu.
Bu senaryoyu en ilginç hale getiren noktalardan biri askeri savcı Mehmet Çelik’e yönelik iddiaları içeren Taraf gazetesinde çıkan haberlerdi. Çünkü Fethullahçı olduğu öne sürülen üç astsubayla ilgili soruşturmayı yürüten Askeri Savcı Hava Hâkim Yüzbaşı Mehmet Çelik’ti. Henüz kamuoyu astsubayların neden gözaltına alındığını bilmediği günlerde - bir hafta önce- Taraf gazetesi askeri savcı aleyhinde yayın yapmıştı.
Senaryoya göre Fethullah Gülen tedirgin olmakta haksız değildi. Nitekim Genulkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 14 Nisan 2009 tarihinde gazetecilerin sorularını yanıtladığı toplantıda Gülen cemaatini hedef almış, cemaat ile ilgili bir soruya ise kimsenin tam olarak anlamadığı bir yanıt verdi, ‘yargı sürecinin devam ettiğini söylemişti’. Kamuoyunun bildiği Gülen cemaatine yönelik bir dava yoktu. Ama ‘Belgeyi cemaat hazırladı’ senaryosuna göre; Başbuğ ‘Işıkevleri operasyonu’nu kamuoyunun bilgisi olmasa da başladığını ortaya koymuştu.

Kurtarıcı belge
Gülen cemaatinde bunun tedirginliği vardı. Senaryoya göre bu sırada yine Taraf gazetesinde çıkan bir belge, ışıkevlerine yapılacak operasyonun önünün kesilmesi için atılabilecek en önemli adımdı ve böylesi bir operasyonu gayrimeşru bir hale getirecek sahte belge hazırlanmıştı. Belgedeki plana göre ışıkevlerine silah ve bomba yerleştirilerek baskın yapılacaktı.