21 Haziran 2009 Pazar

YiNE BiR ARADALAR!

994 ve 1998 yılları arasında Gaziantep’te ‘huzuru’ birlikte sağlayan Hüseyin Çapkın ile Muammer Güler, İstanbul’da buluştu. 1996’da talepleri için mücadele eden Ünaldı dokuma işçilerinden, Emek Partisi üyelerine gözaltında işkence edilmesine kadar birçok olaya tanıklık eden ikilinin İstanbul’da el ele gerçekleştirecekleri icraatlar merak konusu.
Çapkın, Gaziantep’e 1993’te atandı, 1998 yılında kalktığı koltuğunu ise 16 Mart Katliamı’nda görev alan, Ümraniye Cezaevi operasyonunu yöneten, Metin Göktepe cinayeti döneminin İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Reşat Altay’a bıraktı.
Güler ise, Çapkın’dan bir yıl sonra, 1994’te Gaziantep Valiliği’ne getirildi. 2000 yılında ise Samsun’a atandı. İkilinin birlikte çalıştığı 4 yılda Gaziantep çok şey gördü geçirdi.
KAYIPLAR, İŞKENCELER
Gözaltında kaybedilme politikasının yürütüldüğü dönemde, Gaziantep’te de birçok kayıp ve faili meçhul cinayet yaşandı. 1995’te kaybedilen Yılmaz Özdemir ve Mehmet Doğan ile 1997’de kaybedilen Vakkas Sabancı, bunlardan yalnızca birkaçı. 1996 Diyarbakır Cezaevi Katliamı’ndan sonra Gaziantep’e sevk edilenler arasında bulunan Ali Yerme ise, tedavi gördüğü Gaziantep Devlet Hastanesi’nde işkence gören kişilerden yalnızca biri.
30 Aralık 1997’de Adana’dan Gaziantep’e giden 28 yaşındaki Esma Aslanboğan, Nurdağı ilçesinde verilen molada otobüsten indi. Gaziantep polisi tarafından kaçırılan ve sürekli ‘kaybedilmekle’ tehdit edilen Aslanboğan, Adana Siyasi Şube’ye teslim edildi ve 5 gün boyunca işkence gördü.
1996 haziranında Gaziantep Üniversitesi’nin karşısında bulunan Karataş bölgesinde öğle saatlerinde, polis bir grup üzerine ateş açtı. Bir kişi ağır yaralanırken, yaralı olarak kurtulan iki kişi de gözaltına alındı.
KAÇIRILDILAR , İŞKENCEYE MARUZ KALDILAR
1996’nın temmuz ayında direnişe geçen Ünaldı Dokuma işçileri, bir ay boyunca talepleri için mücadele etti, meydanlara indi. Bu bir ay, işçiler için çok çetin geçti; tabii destekçileri için de. İşçileri ziyaret eden dönemin Emek Partisi MYK Üyesi Gülsüm Cengiz, GYK üyesi Şükrü Taş, Parti Üyesi Orhan Yıldırım, Emek Gençliği Üyesi Ali Karataş ve 6 kişi gözaltına alındı. Ancak bu gözaltılar kabul edilmedi. Emek Partisi Gaziantep İl Örgütü ise olaya ilişkin yaptığı açıklamada, üyelerinin Terörle Mücadele Şubesi’ne ait 27 HS 298 ve 27 TC 540 plakalı sivil araçlarda görüldüğünü duyurdu. Bir gün sonra serbest bırakılan partinin üye ve yöneticilerinin işkence gördüğü, polis şiddetine maruz kaldığı açıklandı.
DİRENİŞ DE, POLİS ŞİDDETİ DE ARTTI
Direniş boyunca, polis sık sık işçilerin örgütlü olduğu Dokuma İşçileri Derneği’ni dağıttı, eşyalarını kırdı, topladıkları yardım paralarına el koydu. Her gün bölgeye yeni polisler gönderildi. Baskı ve şiddet sürdü.
16 Temmuz 1996’da meydana inen dokuma işçileri ve aralarında Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel ve dönemin TÜMTİS Genel Başkanı Sabri Topçu ve Muhabirimiz Sevda Çetinkaya, Dokuma İşçileri Derneği Başkanı Hüseyin Özdemir’in de bulunduğu birçok kişi gözaltına alındı.
MUAMMER GÜLER: ÜÇ BEŞ BALDIRI ÇIPLAK
Direnişin sonlara yaklaştığı günlerde ise patronlar, işçilerin mücadelesini kırmak için Vali Güler’e sığındı. İşçileri tehdit eden ve bir an önce işbaşı yapmalarını isteyen Güler, çağrıldığı Ankara’dan döner dönmez şöyle bir açıklama yapmıştı: “Derneğin işçiyi greve götürme yetkisi yoktur. Dernek gerekirse kapatılacaktır. Tüm işçiler üç-beş baldırı çıplağın tehditlerine boyun eğmeden işbaşı yapsın.”
Ancak talepleri için mücadele eden işçilere ‘baldırı çıplak’ diyen Güler, kısa süre sonra işçileri görüşmeye çağırmak zorunda kaldı. Dönemin Gaziantep Emniyet Müdürü Çapkın ile Valisi Güler, tüm çabalarına rağmen işçilerin direnişini kıramadı ve işçilerin grevi zaferle sonuçlandı, patronlar işçilerle sözleşme imzaladı. (İstanbul/EVRENSEL)

POLİS DAYAĞI HASTANELİK ETTİ
İSTANBUL Fatih’te, askerden izne gelen bir gencin polisten dayak yediği iddia edildi. Hastanede tedavi altına alınan gencin ablası, “Kardeşimin burnu kırık, dişleri kırık, sol gözü gitmiş ve şuuru kapalı. Bunu yapan polis. Şikayetçi olduk kendisinden” dedi.
İddiaya göre, Vatan Caddesi’nde trafik ışıklarının olmadığı yerden karşıya geçmek isteyen Murat Cesur ve Ahmet Top isimli gençler, trafiği tehlikeye soktukları gerekçesiyle seyir halindeki resmi kıyafetli polisler tarafından uyarıldı. Resmi aracıyla gençlerin yanına yaklaşan bir polis memuru askerden izne gelen Murat Cesur ile tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle polis memuru Cesur’u darp etti. Kanlar içinde yerde kalan Cesur, olay yerine gelen ambulansla Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
‘ASKER MASKER DİNLEMEM’
Olay sırasında Murat Cesur ile birlikte olduklarını anlatan Ahmet Top, “Hatamızı anladık ve özür diledim. Yanımdaki asker ağabeyim, polise, ‘Ben askerim yapmayın’ dedi. O polis de, ‘Ben asker masker dinlemem’ dedi. Darp edip, küfürler etti. Daha sonra, resmi üniformasını çıkartıp geleceğini söyleyerek, bizi tehdit etti” şeklinde konuştu.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAK
Olayı duyan Murat Cesur’un yakınları da hastaneye akın etti. Kardeşini yaralı halde görünce şok geçirdiğini ifade eden Dilek Cesur, “Kardeşimin sol gözü gitmiş, burnu kırık, dişleri kırık, şuuru kapalı. Bunu yapan nasıl bir insan bilemiyorum” diye konuştu. Kardeşini polisin dövdüğünü iddia eden Cesur, konu ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. (İSTANBUL)

BAYILTAN İŞKENCE
İZMİR’de artan polis ve zabıta şiddetinin son kurbanı Seyyar Satıcı Metin Aykal ve 13 yaşındaki oğlu oldu. İddiaya göre Şirinyer semtinde seyyar araba üzerinde su satarak geçimini sağlayan Aykal ve 13 yaşındaki oğlu M.A, Buca Belediyesi’ne bağlı zabıta ekipleri, ardından olay yerine gelen polisler tarafından linçe maruz kaldı. Bayılan akadar dövülen baba ve oğul ardından 4 saat gözaltında tutuldu.
‘BIRAKIN BABAMI’ DEDİ AMA DİNLETEMEDİ
İddialara göre olay şöyle gelişti: Böbrek hastası olan 5 çocuk babası Metin Aykal, 17 Haziran’da Şirinyer Tansaş’ta bulunan parkta su sattığı sırada yanına gelen Buca Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nde görevli iki memur ikazda bulunmadan küfrederek tezgahı kırmaya başladı. Aykal, duruma tepki gösterdi. Bunun üzerine zabıta memurlarının haber vermesiyle olay yerine 10 zabıta daha gelerek, Aykal’ı tartaklamaya başladı. 13 yaşındaki oğlu M.A babasının zabıtalar tarafından dövüldüğünü görerek, “Babamı bırakın” dedi. Bunun üzerine o da dayak yedi.
KÜÇÜK ÇOCUK BAYILDI
Zabıtaların çocuğunu da dövmeye başlaması üzerine “oğlumu bırakın” diye tepki gösterdi. Olay yerine gelen motosikletli polisler de zabıtanın işkencesine katıldı. Zabıta ve polis toplam 15 kişinin yaklaşık 20 dakika boyunca tekme tokat ve coplarla dayağına maruz kaldıklarını belirten Aykal oğlunun dayaktan baygınlık geçirdiğini söyledi. M.A’nın baygınlık geçirmesinin ardından baba ve oğlu apar topar Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne kaldırıldılar.
Hastanede bir süre kaldıktan sonra yaralı halde gözaltına alınarak Şirinyer Polis Karakolu’na götürüldüklerini ifade eden Aykal, 4 saat gözaltında tutulduktan sonra 69 TL kaldırım işgaliye cezası kesilerek serbest bırakıldıklarını söyledi. Baba ve oğlu rapor alarak polislerden şikayetçi oldu. (İzmir/DİHA)