15 Haziran 2009 Pazartesi

Reformistlerin özgürlük açılımı yetmedi -

Adalet. Ahmedinecad'ın 2. kez başkan olduğu seçimler de bu iki kavramın mücadelesi şeklinde geçti; yani Reformistler ve muhafazakârlar arasında... Çünkü ülkede muhafazakârlar hukuk anlamında olmasa da sınıfsal, insanlara yaklaşım, adil gelir dağılımı açısından adalet duygusuna dayanır. Reformistler de rejimin elverdiği ölçüde her türlü özgürlüğe vurgu yapar, genç kuşakların taleplerini karşılamaya çalışırlar. Reformistlerin 1997-2005 arasında Hatemi'den gerekli açılımları göremeyip büyük hayal kırıklığı yaşamaları gibi, muhafazakârlar da gelir dağılımı ve ekonomik vaatlerin yerine gelmemesi açısından Ahmedinecad'da umduklarını bulamadı. Ancak buna rağmen muhafazakârlar seçimi kazandı. Tahminler alt üst oldu. İran'da ve dışarıda şaşkınlık yaşandı.

Peki bu nasıl oldu?

İran çok farklı dinamiklere dayanan ve farklı dinamiklerle işleyen bir ülke. Siyasi dengeleri farklı, İslam Devrimi'nin oluşturduğu bir devlet yapısı var. Muhafazakâr ya da reformist, herkes için ortak nokta, rejimin korunması. Dışarıdan görüldüğü gibi reformistlerin rejimi devirme niyetleri yok.

Hüseyin Hatemi'nin reformları gerçekleştirememiş olması bu kesimi, gençleri ve kadınları küstürmüş, siyasetten uzaklaştırmıştı. İşte bu kırgınlıkla reformistler örgütlenmekte ve harekete geçmekte geç kaldılar. Daha eğitimli ve üst kesimlere hitap eden reformistler, alt sınıflara uzak durdu. Seçim propagandasını belli kentlerde yoğunlaştırdı. Halka ekonomik açıdan vaatlerde bulunmadı.

Ülkenin iç ve dış siyasetinin asıl belirleyicisi olan din adamları tavırlarını Ahmedinecad'dan yana koydu. Devrim Muhafızları, Musevi'nin seçilmesi halinde yönetime el koyabilecekleri söylentisi yaydı. Reformist Musevi sadece gençler ve kadınlar üzerine oynadı. Ahmedinecad'ın güçlü olduğu kırsal kesimi ihmal etti. Ahmedinecad'ın milliyetçi duygulara hitap eden dış politikası, nükleer enerji programı, ABD'ye kafa tutması kendisine puan kazandırdı.

Batı İran'ı yanlış okudu

Belki de en önemlisi İran'ı okuyamayan ya da yanlış değerlendiren Batı medyasıydı. Gerçekçi olmaktan çok, görmek istediği resmi çizdi. Haberlerde gerçek yerine niyetler öne çıktı. Çok renkli ve heyecan verici reformistlerin görüntüleri gündeme getirilirken muhafazakârlar görmezden gelindi. Heyecan ve değişim talebi tabii ki gerçekti. Sokaklara çıkan insanlar coşkulu ve haklıydı. Ama madalyonun diğer yüzü hiç yansıtılmayınca sonuçlar yanıltıcı oldu. Peki şimdi ne olacak?

İran henüz çok büyük bir değişimin eşiğine gelmemişti. En azından Musevi'nin aldığı oy oranı bunu gösteriyor. Ancak, değişim taleplerinin giderek arttığı, kadınların ve İslam devriminin yeni kuşaklarının daha özgür bir hayat talebiyle seslerini yükselteceği ortaya çıktı. Bu açıdan bu seçim değişim talebinin ileriye taşınacağı bir eşik oldu. Muhafazakâr ve aşırı ahlakçı yaklaşımı, baskıcı tavrıyla tepki çeken Ahmedinecad bu havayı rahatlatmak için belli oranda yumuşamaya gidebilir.

Önümüzdeki dönem iç ve dış politikada İran'ın yaşayacaklarına bağlı olarak bir sonraki seçimlerde reformistler iktidara gelebilir. Ama bu sonucu hayal kırıklığı ile karşılayıp geri çekmeleri de muhtemeldir. Yine de, bu seçim, reformistler kaybetmiş olmasına rağmen, 30 yıllık devrimde ikinci çatlaktır ve su bu çatlakta yürümeye devam edecektir.

Mete Çubukçu

Referans / 15.06.09