24 Haziran 2009 Çarşamba

Yaşamlarında yetişkin dayak atılırken çocuklar

Çalışmaktan simsiyah olmuş, çatlamış elleri metal işleme makinesi üzerinde hızla hareket ediyor. Yüzünde bir ergenden çok, evine ekmek götürme telaşındaki bir yetişkinin ifadesi var. Sırtındaki yük yaşından daha büyük. 19 yaşındaki Turgut Aydın 3.5 sene önce Samsun Çarşamba’dan İstanbul’a gelip kalıpçılık yapmaya başladığında veda etmiş çocukluğuna. Hayatı, haftanın altı günü 10 saat çalıştığı işi ve evi arasında gidip gelmekten ibaret. Kazandığı 600 TL’lik ufacık maaşıyla dokuz kişilik ailesini tek başına geçindiriyor. Turgut, Türkiye’deki 15-19 yaş arasında çalışan yaklaşık 2.5 milyon çocuktan sadece biri. İsimleri farklı olsa da hikâyeleri hep aynı, sorunları ortak: yüzde 64’ü günde 10-11 saat ve ayakta çalışıyor, yüzde 42’si 350-400 TL arasında maaş alıyor, yüzde 56’sı işyerinde şiddet görüyor, iş kazası geçirenlerin oranı ise yüzde 48.
Türkiye’deki 15-19 yaş arası çalışan yaklaşık 2.5 milyon çocuktan 130 bini Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı mesleki eğitim merkezlerine gidebiliyor. Mesleki bilgilerin artırılmasını amaçlayan bu merkezlerde öğrenciler iki üç yıllık eğitim süresi boyunca devlet tarafından sigortalanıyor. Bu merkezlere giden çocuk işçiler şanslı sayılıyor. Ancak Eğitim-Sen İstanbul 2 Nolu Şube’nin İstanbul’da sahada çalışıp bu merkezlerde öğretim gören 300 öğrenci üzerinde yaptığı anket, bu ‘şanslı’ azınlığın sorunlarını da gözler önüne serdi. Veriler şöyle:

11 yaşında işçiler
* Yüzde 44’ü Karadeniz, yüzde 32’siyse Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli
* Yüzde 52’si evde yedi kişi yaşıyor
* Çalışmaya başlama yaş ortalaması 11
* Yüzde 64’ü günde 10 saat ayakta çalışıyor
* Yüzde 66’sının ailesinde kendilerinden başka bir-iki kişi daha çalışıyor
* Yüzde 25’i boş vakitinde kahveye gidiyor
* Yüzde 42’si 350-400 TL maaş alıyor
* Yüzde 56’sı işyerinde şiddet görüyor
* İş kazası geçirenlerin oranı yüzde 48
* Yüzde 56’sı çalıştıkları yerlerde iş kazalarına karşı yeterli önlem olmadığını düşünüyor
* İş kazalarına karşı uyarı bilgi almadığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 56
* Sinemaya ya da tiyatroya gidebilenlerin oranı sadece yüzde 10
* Yüzde 70’i aldığı paranın hepsini ailesine verip içinden harçlık alıyor.

Haftada bir gün genç
Bu istatistiklere konu olan çocuk işçilerden biri de 19 yaşındaki Turgut Aydın. İlkokulu bitirince eğitime devam etmeyen Aydın, kendi deyimiyle, yalnızca haftanın bir günü Fatih Mesleki Eğitim Merkezi’nde ‘ergenliğini’ yaşıyor. Altı kardeşi, anne ve babası ile dedesinden oluşan dokuz kişilik ailesini geçindirmek için 3.5 yıl önce memleketi Samsun Çarşamba’dan tek başına İstanbul’un yolunu tutmuş. Şimdi Arnavutköy’deki halasının yanında kalıyor.
Aydın, Rami Emintaş Sanayi Sitesi’ndeki bir kalıpçıda altı gün, günde 10 saat çalışıyor. Aldığı 600 TL maaşından 100 milyonunu harçlık olarak ayırıp gerisini memleketine yolluyor. Ailesinde başka çalışan yok. Herkes onun eline bakıyor. İki kız kardeşi fakirlikten okuyamıyor. “Okuyup öğretmen olmak isterdim” diyen Aydın küçük omuzlarındaki büyük yükü anlatıyor: “Boğaz’ı bilmiyorum. Bir kez Taksim’e gittim. Çalışmaktan gezmeye fırsat yok. Zaten o kadar param da yok. Sinemaya hiç gitmiyorum. Okula gittiğim gün gencim, öğrenciyim. Hayalim, böyle bir atölye açmak.”
19 yaşındaki Soner Kanat ise Kasımpaşa’daki bir oto tamircisinde günde 12 saat çalışıyor. Tam altı yıldır bu böyle... Fakat son bir yıldır sigortası var. Ağrılı Kanat, altı kişilik ailesinde evi geçindiren üç kişiden biri: “Ailem okutmayacaktı. Para kazanmam gerekiyordu. Aylık 520 TL kazanıyorum. 30 TL’sini harçlık olarak alıp kalanını aileme veriyorum... Burada müşteri geliyor bana ‘Ağabey’ diyor...”

‘Büyük adam gibi hissediyorum’
16 yaşındaki Eyüp Zeybek de daha 16’sında olmasına karşın hayatını oto tamirciliği yaparak kazanıyor. Bir yıl önce eğitimini bırakıp Kasımpaşa’daki bir tamircide işe başlamış. “Okumak istemedim, aileme destek olmak istedim” diyen Zeybek şunları söylüyor:“Günde tam 12 saat çalışıyorum. Ayda 600 TL kazanıyorum. Büyük adam gibi hissediyorum.”