15 Haziran 2009 Pazartesi

Hamaney'in eli mecburdu

İran’da rejimde reforma gidilmesi taleplerinin görülmemiş düzeyde sokağa yansıdığı

seçim sürecinin ardından aşırı muhafazakâr Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad cuma akşamı şaibeler eşliğinde muzaffer ilan edildi. Ardından dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in açık desteğiyle ikinci dönemine, “Islahatı Islahattalep değil, Usulgerayan yapar” (Reformu reformcular değil, muhafazakârlar yapar) diyerek muhalefete meydan okudu. Cumartesi akşamı da teşekkür konuşması vesilesiyle televizyonda boy göstererek, ‘birlik, adalet ve ekonomik sorunları halka hizmet götürerek çözme’ vaadinde bulundu.

Gel gör ki, bu sözleri özellikle genç kuşakta salt tebessüme yol açarken, aşırı muhafazakâr lider daha ilk günden hile yapıldığında ısrar eden reformcu cephenin adayı eski Başbakan Mir Hüseyin Musavi’nin restiyle karşı karşıya. Bu süreçte Musavi ve kurumsal yapıdaki destekçilerinin tavrı İran’da pek çok gelişmeyi tetikleyebilecek bir potansiyele sahip.

Musavi, Ahmedinecad karşısında yüzde 33’e yüzde 62 gibi büyük bir farkla mağlup ilan edilmesini kabullenecek gibi görünmüyor. Zira 46 milyon seçmenin yarısını 30 yaş altı genç nüfusun oluşturduğu İran’da herkes katılım oranının yüksekliğinin Musavi’ye yarayacağında hemfikirdi. Şimdi yüzde 85’lik katılım rekorundan bahsediliyor, ama sandıktan Musavi değil Ahmedinecad çıkıverdi. Hile hurda iddiaları bu ülkede kolay ispatlanabilir meseleler değilken, herkesin aklındaki soru şu: Belki de aradaki fark daha az olsa, reformcu cephe için sonuç daha sindirilebilir olabilirdi!

Pek çok seçim sandığına gözlemcilerinin alınmadığı ve büyük miktarda oyunun değiştirildiği iddiasında bulunmasının ardından koyduğu tavır dikkat çekici Musavi’nin. Seçim günü Tahran’ı iletişimsiz bırakan ve hâlâ da süren internet ve cep telefonu trafiğindeki kesintilerin ardından web sitesinden yayımladığı mesajda açıkça, “Uyarıyorum ki, bu manipülasyona teslim olmayacağım. Açıklanan sonuçlar İran İsla Cumhuriyeti’nin kutsal sisteminin temellerini sarsıyor ve halkın oylarına ihaneti temsil ediyor” dedi. Yetinmedi, “Halk iktidarı yolsuzluk yoluyla ele geçirenlere saygı duymayacaktır” diye ekledi.

Bu açık bir isyan çağrısıydı ve Tahran’da reformcuları tetiklemekte gecikmedi. 15 milyonluk dev metropolün reformcu ağırlıklı kuzey kesimleri ile merkezi cumartesi günü yangın yerine döndü. Gün boyu motorsiklekli polisler, çevik kuvvet ve Besiç milisleri her köşe başında ‘Oylarımızı geri verin’ diye bağıran Musavi yandaşlarıyla çatıştı. Gün geceye evrilirken her köşede, her meydanda bir eylem vardı. Kuzeyden güneybatıya uzanan hatta gösteriler ve polisin bloke ettiği yollar yüzünden trafik arap saçına döndü. Gece manzara şuydu: İçişleri Bakanlığı binasının bulunduğu merkezdeki Fatime caddesini eksenine alan geniş bloklar boyunca parke taşları sökülmüş, kimi işyerlerinin cam çerçevesi inmiş,

çöp konteynerları yakılmış, hâlâ alevler yükseliyordu. Çevik kuvvet polisleri köşe başlarında bitap düşmüş otururken, kamuflaj giysili askerler yollarda kontrol yapıyor, trafiği düzenliyordu. Güçlü aşırı muhafazakâr siyasi yapılanma olan Abadgeran (kalkınmacılar) grubuna mensup cumhurbaşkanının bu isyan dalgasını yatıştırıp yatıştıramayacağı şimdilik meçhul. Gerçi Meclis Başkanı Ali Laricani’nin muhafazakârların liderliğine oynaması ve Ahmedinecad’dan hiç hazzetmemesine rağmen zaferine destek vermesi rejimin bekası için gerilimin dineceğine yorulabilir. Ancak İran rejiminin kurumsal yapısında bir fırtınanın saklı olduğu ortada. Daha fazla sosyal özgürlük, dünyayla daha barışık bir rejim arzulayan reformcu kitlesiydi belki Musavi’nin arkasındaki güç. Lakin o aynı zamanda İran’ın ılımlı muhafazakâr tabanını da temsil ediyor. Seçim kampanyasında 1997’den 2005’e dek süren iki dönem iktidarında reform çabalarına girişse de başarılı olamayan Muhammed Hatemi kadar, geleneksel yönetici elitinin iktidarını temsil eden ve bugün Uzmanlar Konseyi’nin başında bulunan Haşimi Rafsancani’nin kendisine desteği dikkat çekiciydi. Devrim Muhafızları, üst düzey bürokrasi, Besiçler ve İran’ın yoksul kırsal kesiminin desteğini arkasına almış Ahmedinecad’ın Musavi’ye böylesine fark atarak kazandığının açıklanması, haliyle 2005’te sürpriz biçimde ilk kez seçildiğinde bileğini büktüğü Rafsancani’ye de mesaj niteliğinde. Ahmedinecad, Rafsancani’nin temsil ettiği geleneksel yapıya karşı İran nüfusunun azımsanmayacak bir kesimini oluşturan kırsal kesim ile kentli yoksulların başkaldırısının adı oluyor. Zaten, kampanya döneminde özellikle yüzde 8’den yüzde 24’lere fırlayan enflasyon, yüksek işsizlik oranı, bankaların içinin boşaltılması gibi ekonomik konularda kendisine fazla yüklenilince, İranlıların ‘Karun kadar zengin’ olduğu için mütebessüm andığı Rafsancani’nin Musavi’ye verdiği destekten yola çıkarak rakibini ‘yalancılık’ ve ‘yolsuzlukla’ suçlama cesaretini göstermişti. Ki İslam devriminde tuzu olan Rafsancani gibi birine dil uzatmak İran için her yiğidin harcı değil.

Denklemin diğer ayağında dini lider Hamaney var elbette. İran siyasetinde son sözü söyleme hakkı bulunan Hamaney, 30 yıl önce kendisi gibi devrimi kotaran eski kuşaktan Musavi’yle aslında kanlı bıçaklı. Diğer yandan Kum’daki bazı önde gelen Şii ulema Ayetullah-ı uzmalığı tartışmalı olan Hamaney’in aslında bu makamı çok da hak etmediği görüşünde. Musavi’nin Kum’daki ulemaya çağrısı da bu açıdan dikkat çekiciydi. Bu durum, Hamaney’in İran iç ve dış siyasetinde, hele de Obama yönetimiyle çetrefilli bir bilek güreşine tutuşulacağı anlaşılan bir dönemde gücünü sürdürmesi için Ahmedinecad’a ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Hal böyleyken, ortak kanaat ‘Hamaney seçimin Musavi lehine sonuçlanmasına izin veremezdi’ oluyor.

İran siyaseti çok bilinmeyenli bir denklem misali.

– Ceyda Karan

Radikal / 15-06-09