
Yaklaşık dört yıl önce Sevgi Soysal'ın bütün kitaplarını okumaya karar verdiğimde ilk olarak “Yenişehir'de Bir Öğle Vakti” adlı kitap ile başlamıştım. Sonrasında ise “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu” ve diğer tüm kitapları. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'nu okuduğumun ertesi günü tesadüf bu ya Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin sergi salonunda açılan kara kalem çalışmalarından oluşan bir resim sergisi'nde Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'nda yatan bütün roman karakterlerinin resimleri ile karşılaştım. O anki duyguyu ifade etmek zor gerçekten. Romanı yaşar gibi okumuştum, üstüne resimlerle de kendi yaşantımın bir parçası oluverdi roman ve karakterler. “Sevgi Soysal, eline sağlık sen ne büyük bir yazarmışsın” diye geçiriverdim içimden. Sonra da şimdi ismini hatırlayamadığım Yıldırım Bölge'de tutsak olan, yıllar sonra bize onu günleri yaşatan ressama...
Oradaki resimlerde bir Behice Boran vardı... Portreydi resim ama ben her aklıma geldiğinde Behice Boran'ı ranzasında, gözlüklerinin üstünden kitap okurken tasvir ederim. Bir de 1 Mayısların birinde sokağa çıkma yasağına rağmen döpiyesini giymiş, saçlarına geçirdiği kuşağı ile.
Bir devrimciye yakışan inadın kendisini, ranzasında kitap okurken, koğuştaki arkadaşlarına mücadelenin azmini dört duvar arasında bile anlatabilirken, Kore’ye asker gönderilmesine karşı bildiri dağıtırken, sıkıyönetime ve yasağa rağmen Merter'de bulunan DİSK binasının önünden 1 Mayıs alanına doğru yürürken, “Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır” derken, “Selam olsun Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!” diye konuşmasına son verirken görürüz Boran'da.
Türkiye İşçi Partisi eski milletvekili Yusuf Ziya Bahadınlı “Tavizsiz Bir Komünist” olarak adlandırır Boran'ı. Tavizsizdir evet. TİP içerisinde ve solda ciddi tavrı ve katı yüzü nedeni ile sekterdir kimilerine göre. Oysa fotoğraflarından gördüğüm ve okuduğum Behice Boran emperyalizme ve işbirlikçiliğe karşı asık yüzlüdür, emperyalizme olan kinini okursunuz yüzünde. Bunu göremeyenler ise sekter diye tarif ederler Boran'ı.
Tavizsizdir Behice Boran. Ne MDD'ci çizginin kendisini tarif etmiştir mücadelede, ne de liberalizme kayan yaklaşımları. Sonuna kadar sosyalist devrimci bir bir tavır geliştirirerek, bu ülke topraklarının sosyalizm mücadelesine nasıl da ihtiyaç duyduğunu, toplumu ileriye götürecek adımın ancak ve ancak işçi sınıfının örgütlülüğü ve işçi sınıfının mücadelesi ile yurtsever, aydınlanmacı, anti-emperyalist bir çizgide kurulabileceğini gösterir bize. TİP ile... Yığınlara ulaşan “işçi sınıfı partisi” ile...
Tavizsizdir ve aydın kimliğini siyasetle yan yana koyan (olması gereken de budur aslında) nadir örneklerdendir Behice Boran. Aydının toplumla iç içe geçişini, aynı damardan beslendiğini görürüz Boran'da.
Peki ya bugün...
Liberal solculuk bu kadar almış başını giderken, Kürt açılımı, demokrasi, AB diyerekten ülkemiz insanlarının akılları bulandırılarak, milliyetçiliğe, gericiliğe, sol adına sol'a karşı yapılan müdahalelere gıdım gıdım ne de olsa haktır kim verirse versin mi diyeceğiz, yoksa Behice Boran gibi tavizsiz bir komünist kimliği ile "Uğruna ölmeye değmeyen bir hayat yaşamaya da değmez" diyerek devrettiği kültürü ve azmi yarınlara mı taşıyacağız?
Yine Behice Boran'ın sözüyle tamamlayalım ne yapacağımızı; “Selam olsun Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!”