24 Kasım 2009 Salı

Dersim 2009



Tarihle aramızdaki marazi ilişki hazırlıksız bir anda nüksetti. Siyasi dil sürçmesini aşan densizlik, bizi 1938'in itinayla saklanan loşluğuna savurdu.

Toplumsal uzlaşmayla neredeyse bir giz gibi, 'mırıldanarak anlatılan Dersim' hayatımıza sökün etti.

71 yıldır evlerde dahi konuşulamayan, dedelerle, amcalarla ilgili akıbet yazılmaya başlandı.

Mühürlenmiş zamanın Dersim üzerindeki hükmü çözüldü.
Ketumiyet yükünü atıyor. 'Dersim hakikatinin' örtüsü açıldı.
2009'a kadar resmi tarihin gölgelediği Dersim bütün suretleri ve insan hikayeleriyle sessizliği bozdu...

Soy kütüğünü sakıncalı bir künye gibi yaşayan herkesin 'üveyliği' bitiyor.
Suskunluğun sardığı 71 yıllık giderilmeyen öksüzlük ve yetimlik biraz teskin oldu.

Kayıp mezar sahibi büyükler bugünün vefasıyla en azından hatırlandı ve anıldı.
Resmi tarihin kişisel tarihlerimize uyumsuzluğu bilinse de hayatı kesen zulmün bugün bile inkarı insan haysiyetinin de inkarı olmuyor mu?...

Dersimli üç neslin ruhlarına açılmış derin uçurumdan aşağıya şimdi siyasiler düşüyor.

Dersim olaylarını 2009 yılında bile telaffuz edemeyen siyasi körlük ve hafıza yetmezliği, başta Dersimliler'i yok saydı.

Savaş eskizlerine yaslanan siyasi taassup, tahripkar imalarından ödün vermedi...
Kaba ve şematik tarih söyleminin fanatikleri için 'Dersim'i' anlamak ve kavramak mümkün değil.

Kimse kutsal tarih mitosunun sarsılmasını istemiyor, çocuksu zihniyet kıyımlara gerekçe icat ediyor.

Oysa yüceltilmiş rasyonel ve uygar aklın bulanık suları çekildikçe, insanlık enkazları görünür.

'Uygarlaştırma şiddeti', her zaman serinkanlı siyasi bir mantıktır.

Bu siyasi mantık 'kendini ilahlaştırdıkça' meşruluğunu sağlamlaştırır.

Tarihi ilerleyen bir düz çizgi addeden 'insansız kronoloji', bugüne yetemiyor, mitoslar pul pul dökülüyor.

Dersimliler'in hiçbir zaman 'hınca' 'sürüklenmemiş ahlaki duruşlarının yanında, siyasilerin bağnazlığı hepimize ağır bir uyarı!

Irkçı-milliyetçi kaskatı zihin hala insan kıyım cenderesi rolünü bırakmadı.

71 yıl sonra bile üretilen otoriter-statükocu dili her dem adaletsiz.
Ahlaki sorumluluğunu unutan 'kibirli duygusuzluk' diretiyor.

Dersim insanının kin ve kan davasını reddeden tevekküllü tutumu da bu ülkeye başka bir ders.

Bu derste, mazlumluk ve kurbanlık psikolojisinin kavramlarına aktarılamayan kadim ve bilge vicdanın insanı kutsayan, yaşamı evetleyen geleneği var...

Kin tohumları atmadan, nefret söylemleri kurmadan bugünlere gelen Dersimliler'i toptancı şıhlık, şeyhlik modelleriyle değil, içlerinde yeşerttikleri kadim değerlerle anlayabiliriz.

Başka insanlardaki 'insanlığı'öldürmenin insanlığa yapılmış zulüm olduğuna inanırlar.

Onlar bugünlerde sadakat ve bağlılıkla destekledikleri 'siyasetçileri' acı acı seyrediyorlar.

İnsan acılarını tartmayan siyaset terazisine bu defa

Nihal Kemaloğlu

Akşam / 24.11.09