Ücretlerin temel gereksinimleri dahi karşılamadığı, insanca yaşamanın koşullarının ortadan kalktığı, parası olmayanlara eğitim ve sağlık hakkının çok görüldüğü ve örgütlenmenin darbelendiği bir dönemdeyiz. Tüm bunlara hayır demek için emekçi memurlar toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı talebiyle bir günlük uyarı grevi başladı.
Bir başka bakışla emekçi memurlar için grevin objektif koşullarının olgunlaştığı güne geldik.
Yarın 25 Kasımda ülke çapında 2 milyona yankı emekçi memurlar, başbakanın “gereğinin yapılacağı” tehditleirne rağmen bir günlük grev eylemine katıldılar.
KESK’in çağrısıyla başlayan süreç Kamu Sen birlikteliğiyle grev sürecine dönüştü.
AKP Hükümeti 7 yıldan beri kamu çalışanlarını sözleşmeli köle haline getirmeyi hedefleyen, bu amaca uygun yasa taslakları hazırlayan AKP hedefe ulaşmak için zamana oynadı. Her yıl yeni bir planla toplu görüşmelerde kamu çalışanlarını ve sendikalarını oyaladı. Toplu iş sözleşmesi hakkını bırakın, toplu görüşmeler dahi zulüm ve eziyete dönüştü.
Yüzde 2.5 artış verenler utanmasalar ücretlerde indirim önerecekler. AKP hükümeti, kendisi ve devletle ‘iyi geçinen’ işbirlikçi sendika ve sendikacı modelleri geliştirdi. Bunun adınada ‘sosyal diyalog’ dedikleri, görüşmeleri güdümlü sendikalarla gerçekleştiren anlayış özünde mücadelenin önünde bariyerler oluşturmayı hedefledi. Düzenle uyumlu ve ödenekleri hazineden karşılanan üyelerin ‘güç’ kattığı Hak-İş,Memur-Sen gibi sendikalar ve konfederasyonlar yetkili kılınarak tüm çalışanlar adına söz sahibi edildi. Bu uşak sendikalar aracılığıyla tabandaki tepkiyi erteleyen yöntemler geliştirildi. Ancak olmadı, hesap tutmadı. Her geçen yıl huzursuzluk daha da arttı.
Şimdiye kadar ‘uyumlu sendikacılık’ yapan Kamu-Sen ve Memur-Sen bu durumu üyelerine anlatamaz hale geldiler...
Geçmişte sendikal mücadeleyi baskılama görevini üslenen Kamu-Sen bu görevi Memur-Sen’e havale etti. Ya da hükümetin tercihi bu yönde oldu. Bir zamanlar hükümetin ‘sosyal diyalog’ ya da ‘monolog’ kurgusunun tek muhatabı Kamu-Sen idi. Tabanını giderek Memur-Sen’e kaptırdığı şu günlerde durumu üyelerine anlatamaması nedeniyle tarzını değiştiren Kamu-Sen greve katılma kararı aldı.
Tüm olumsuzluklarına rağmen, eylem esnasında tabanda sağlanacak buluşma ve güç birliği KESK – Kamu-Sen birlikteliğinin pozitif çıktısıdır.
Hazırladığı yasa taslaklarıyla sendikal örgütlenmeyi ve dolayısıyla mücadeleyi tümden sönümlendirmeyi hedefleyen iAKP hükümetine karşı mücadelenin grev ile yeniden yükselmesi KESK’intoparlanmaıs ve edilfen durumundan kurtulup emekçi memurlar içinde güçlenmesi anlamına gelecektir.
İzmir’de tutuklu olarak yargılanan 22 sendikacının mahkemesinde dayanışmanın örneklerini veren KESK başarı kazanmıştır. Grev öncesinde tüm tutukluların serbest kalmasını sağlayan KESK’in kararlı duruşudur ve üyelerine moral destek sağlamıştır.
Bugün koşulların KESK lehine olduğu bir dönemdeyiz ve bu dönemin sonunda KESK’in en önde olmaması için de hiçbir engel yoktur. Grev ile yükselen mücadele özlük haklarını iyileştirebilir, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını kazandırabilir. Elbette bu zorlu bir süreçtir ve mücadelede israrlı olmak gerekiyor.
Kamu çalışanlarının sorunları tüm toplumun sorunudur… Ayrıcalıklı bir kesimin değil, herkesin çocuklarını eğitmek ve sağlığını korumak ve geliştirme hakkı olduğunun kavrandığı dönemde toplum desteği de sağlanacaktır. Bu anlamda toplum katılımının güçlendirilmesi, bireysel kurtuluşun toplumsal çözümler sağlamadığı gerçeğini anlatmaktan geçiyor. 25 Kasım'da gerçekleştirilen grevi, 1969'da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından yapılan grevden sonraki en büyük kitle eylemi oldu. Emekçi memur grevi nedeniyle hizmet alımlarında yaşam büyük ölçüde durdu.
Artık söylenecek fazla söz kalmadı. 25 Kasımda sabahtan itibaren, emekçi memurlar AKP hükümetinin tüm tehdit ve santajlarını hiçe sayarak,üretimden gelen güçlerini harekete geçirip greve çıkarak sokaklarda seslerini yükselterek sözlerini söylüyorlar..