19 Kasım 2009 Perşembe

‘Ergenekon gerçekle fantezi arasında’ - Gareth Jenkins

Ergenekon soruşturması paranoya ve siyasallaştırılmanın bir ürünüdür.” Bu görüş 20 yıldır Türkiye’de yaşayan gazeteci – yazar Gareth Jenkins’e ait.

‘Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması: Gerçekle Fantezi Arasında’ başlıklı raporun yazarı Gareth Jenkins Washington’da katıldığı konferanslarda Ergenekon soruşturmasını değerlendiriyor. Arı Vakfı ve Johns Hopkins Üniversitesi tarafından düzenlenen konferanslara katılan Jenkins Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı.

Jenkins, Türkiye’de derin devletin bir gerçek olduğunu, çetelerin bulunduğunu ancak ‘Ergenekon’ diye bir teşkilat olduğuna dair delil bulunmadığını söylüyor. İddianamelerdeki çelişkilere dikkati çeken Jenkins soruşturmanın siyasallaştırıldığını savunuyor. Jenkins Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın da giderek derinleştiği uyarısında bulundu. Ergenekon iddianamelerini okuyan az sayıda kişiden biri olduğunu söyleyen Jenkins Ağustos ayında “Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması: Gerçekle Fantezi Arasında” başlıklı bir rapor yayınlamıştı.

Kongre’nin bir toplantı salonunda Arı Vakfı tarafından düzenlenen konferansa katılan Jenkins, raporunu özetledi. Jenkins, şahsına yöneltilen eleştirilere yanıt verirken, Ergenekon soruşturmasını destekleyenler ile Ergenekon soruşturması ve yargılamanın yapılış tarzına şüpheyle yaklaşanların söz almaları ve soru sormaları salonda elektrikli bir hava yarattı. Jenkins soruşturmanın siyasallaştırıldığını, 5800 sayfayı bulan iddianamelerin tutarsızlıklarla dolu olduğunu ve soruşturmanın bu şekilde yürütülmesinin adalet sistemini zedeleyeceğini savunuyor. Jenkins, Ergenekon soruşturmasının, bazı kesimlerin ifade ettiği gibi Türkiye’nin derin devleti veya karanlık geçmişiyle yüzleşmesi olmadığını düşünüyor.

İddianamelerde Ergenekon diye bir örgütün olduğuna dair delil gösterilmediğini söyleyen Jenkins, Türkiye’de son 20 – 30 yıl içinde yaşanan bütün siyasi cinayetlerin bu soruşturma kapsamına alınmasını sorguluyor. Jenkins, Ümraniye’de bir gecekonduda el bombaları bulunmasının ardından savcıların ellerinde delil olmadan bütün bu cinayet davalarının dosyalarını istediğini söylüyor. Yani Jenkins’a göre savcılar Ergenekon örgütünün var olduğu ve bütün siyasi cinayetlerin arkasında bulunduğu varsayımına göre hareket ediyor.

Bununla birlikte Jenkins, Türkiye’de derin devletin bir gerçek olduğunu, çetelerin bulunduğunu ve bunların üzerine bir çeşit hakikat ve uzlaşma komisyonuyla gidilebileceğini söylüyor. Jenkins, derin devletin tek bir örgüt olmadığını, Türkiye’de çetelerin istediğini yaptığı bir “dokunulmazlık kültürünün” var olduğunu savundu.

‘İddianameler Tutarsızlıklarla Dolu’
Gazeteci yazar Gareth Jenkins, iddianamelerin aceleyle hazırlandığını, kötü bir dille yazıldığını, komplo teorilerine ve varsayımlara dayandırıldığını belirtirken varlığı savunulan Ergenekon örgütünün yapısı, finans kaynağı konusunda hiç bilgi verilmediğini söylüyor.

“Savcılar ve basında bu soruşturmayı destekleyenler Türkiye’de son 20 – 30 yıl içinde kötü giden her şeyin sorumlusu olan dev bir örgütün ortaya çıkarıldığını söylüyorlar,” diye konuşan Jenkins, “Oysa, iddianamede bu örgütün varlığını gösteren tek bir delil sunulmadığını” söyledi.
.
Raporunda ilk iki iddianamede yer alan tutarsızlıkları özetleyen Jenkins, konuşmasında bunlardan bazı örnekler verdi.

Jenkins, birinci iddianamede eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun Ergenekon örgütüne üyeliğinin bir ayı aşkın sürede 26 ayrı kişiyle yaptığı 32 telefon görüşmesinden alıntılar yapılarak kanıtlanmaya çalışıldığını söylüyor.

Jenkins, yine birinci iddianamenin 412. sayfasında Ergenekon örgütünün suikast hedefleri listesinin yer aldığını; daha sonra bu suikast listesinde adı olan bazı insanların soruşturma kapsamına alındığını belirtiyor. “Örgütün suikast listesinde yer alan isimlerin aynı zamanda örgüt üyesi olduğunun” iddia edildiğini kaydeden Jenkins, “birinci iddianamede adı suikast listesinde olan emekli Orgeneral Şener Eruygur’un ikinci iddianamede örgütün lideri olduğu belirtiliyor,” diyor. Jenkins, ikinci iddianamede Ergenekon örgütünün PKK, DHKP-C ve Hizbullah terör örgütlerini de kontrol ettiğinin iddia edildiğini belirtiyor.

Raporunda bu ve bunun gibi örnekleri yayınlayan Jenkins, üçüncü iddianamede de “paranoya ve mantıksız” unsurların bulunduğunu savunuyor. Ancak Jenkins, üçüncü iddianamede suikast planlarını içeren belgelerin de yer aldığını, bunların ciddiye alınması gerektiğini düşünüyor. Bununla birlikte, Jenkins, üçüncü iddianamede de Ergenekon örgütünün varlığını kanıtlayacak bir delil bulunmadığını savunuyor.

Jenkins, gözaltına alınan veya tutuklanan insanlar arasında bağ kurmanın zor olduğunu ancak bu listenin hükümete muhalif isimlerden oluştuğunu belirtiyor. Jenkins, “Benim değerlendirmeme göre hakkında suçlama yapılan 194 kişiden olsa olsa 15 – 20’si suç işlemiş olabilir. 50 – 60 kadarı, görüşlerini tatsız bulduğum ultra-milliyetçilerden oluşuyor. Geri kalanı suçsuz,” diye konuştu.

Türkiye’de Siyasi Kutuplaşma
Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın ciddi bir tehlike olduğunu kaydeden Jenkins, soruşturma şeklinin “son derece endişe verici” olduğunu söyledi. Jenkins Türkiye’de iki farklı otoriter eğilimin mücadele ettiğini düşünüyor.

Gazeteci yazar Gareth Jenkins, “toplum içindeki siyasi kutuplaşmanın yargı sistemine de girdiğini” söylüyor.

Jenkins, Başbakan Erdoğan’ın bu süreci yönetmediğini, ancak soruşturmanın bu şekliyle sürmesine izin verdiğini savundu, soruşturmanın arkasında Fetullah Gülen hareketinin olduğunu ileri sürdü.

‘İddianameleri Okuyun’
Gazeteci – yazar Gareth Jenkins Ergenekon soruşturması konusunda yorum yapan çoğu insanın iddianameleri okumadığını söyledi, daha fazla yorumcunun iddianameleri okuması ve daha geniş değerlendirmelerin yayınlanması gerektiğini kaydetti.

Önceki gün Amerika’nın Sesi’nin sorularını da yanıtlayan İngiliz araştırmacı Gareth Jenkins, dördüncü iddianamenin hazırlanmasından sonra raporunu genişletmeyi de planladığını söyledi.

voanews.com